Peki, siyasette Erdoğan korkusunun temelleri nereye dayanıyor?
Türkiye’de oluşturulmak istenen Erdoğan korkusuyla Batı paradigmasının tedavüle koyduğu “Erdoğanofobi” hangi köklerden besleniyor?
Siyasal İslâm’ın iflâsını öngören tezlerin, oryantalizmin tahripkâr bakiyesinin oluşan korku zemininde bir rolü var mı?
Erdoğan’a siyaset sahnesine çıkışından itibaren başlayan tepkiler, onun siyaset basamaklarını her tırmanışında artmış, giderek hazımsızlığa, düşmanlığa ve nihayet hastalığa dönüşmüştür.
Erdoğan, siyasal yaşamı boyunca bünyesinde bulunduğu partilerde reformist önermeleri nedeniyle tepkiyle karşılaşmış, endişeyle yaklaşılan tehlikeli bir siyasal rakip olarak görülmüştür.
Ancak girdiği her seçimde muhalefetin amansız saldırılarına rağmen halk ile kurduğu “empati siyaseti” sayesinde değişimin ve dönüşümün vazgeçilmez dinamosu olarak kayda geçmiştir.
Rakiplerinin, “elit zümre hegemonyasına” direnen Erdoğan’a karşı “korku siyaseti” üzerinden politik bir dil geliştirmeyi âdeta ilke hâline getirmesi iç siyasette Erdoğan korkusunu besleyen en önemli nedenlerden biri olarak öne çıkmaktadır.
Batı zaviyesinde yerleşik paradigmanın hedefe oturttuğu Erdoğan karşıtlığı ise egemen güçlere bir meydan okumanın yanında tırmanan “faşizan söylem” siyasetinin de bir sonucudur.
Yer yer sertleşen söylem siyasetiyle Erdoğan, kimilerinin korkulu rüyası, kimilerinin umudu, duası olmuş, dost ve düşman herkesin gözünde tartışmasız dikkate alınması gereken bir siyasal karakter olarak okunmuştur.
Zengin bir kaynakçayla hazırlanan, kronolojik bir sıra ve yer yer geri dönüşlerle bir kısa Erdoğan tarihi ve Erdoğan korkusunun temellerini bulacağınız bu çalışmanın, her bölümü tartışılarak kaleme alınmış, titiz bir okumanın sonucu ortaya çıkmıştır.
Bu çalışma, “Erdoğanofobi” hastalığı üzerine yapılacak çalışmalara örneklik teşkil etmesi, bir başlangıç olması ve farkındalık oluşturması bakımından önemli bir kaynak eser olacaktır.
(Tanıtım Bülteninden)