Günümüzde yazılan Türkçe şiir, zamanın ruhuna bel bağlamadan, belleğin biriktirdiği gelenekselden arınarak kendine dair bir “ben” oluşturuyor. Egemen estetik beğeniye, anlatıya, lirizme karşı durarak modern şiiri yeni bir evreye taşıyor. Buna yeni bir kuşak oluşumu değil, bir kopuş denemesinin poetik duruşu diyebiliriz diye düşünüyorum. Belki de, geleceğin yelesini bugünden avuçlarına alma isteği. Şiirdeki bu değişim düz bir zeminde ilerleyişle değil, hayatın hız ile edindiği sıçramalarla anlaşılabilir. Çünkü değişen hayatın anlayışını bir önceki estetik salınım karşılamıyor. Bir benzetmeyle, caz, rock dinleyen kişiler yalnızca dinleyici olarak kalmıyor, harekete katılma duygusunu da ediniyorlar. Böylece birey-özne olma bilinci de etkinlik kazanıyor.
Modern şiirin, sözlü kültüre de bir borcu kalmamış gibi gözüküyor. Çünkü bu kültürün salınımı, popüler dalgaya kapıldığı için, sözcükler anlam aktarımından yorulmuş, aşınmış ve hareket yeteneklerini büyük ölçüde yitirmişlerdir. Böylesi bir ahvalde modern şiir, kurduğu yeni “matris” ile sözcükleri özgürlüğe kavuşturarak, onların yeni yeni anlam katmanları edinmesini sağlamaya yönelmiştir. Böylece dilin büktüğü, içine kapanmasına yol açtığı eylemsellik, yeni bir hayat öpücüğü kazanmış oluyor. Yine bu bağlamda şiirin “ben”i özgürleşerek kendini özne kılmanın serbestliğini yaşamaktadır. Nesneler kendi yeni imgelerini bulmanın rahatlığıyla imgelem dünyamızı da zenginleştirmektedir.
(Tanıtım Bülteninden)