Her şeyin kontrol altında olmasının değişmez kural olduğu modern dünyada, kontrol mekanizması bozulursa birden, modern insandan geriye ne kalır?
Dış dünyadan izole, sakinlerinin tüm ihtiyaçlarını dışarı çıkmadan giderebilecekleri bir sisteme sahip, upuzun gökdelenlerden oluşan dev bir site dışarıdan nasıl görünür? Gazete ve televizyonlardaki lüks site reklamları gibi mi? Güvenli? Sıcak? Zengin? Huzurlu?
Gökdelenin hikâyesi tam da böyle bir dünyada başlıyor. Gökdelen sakinlerinin kalplerine yayılan küçük nefret tohumları, üst, orta ve alt kattakiler arasında giderek vahşileşen akıl almaz derecede şiddetli bir savaşa dönüşüyor. Kaosun merkezinde ise sitenin kalbi olan tüketim katedrali, dev bir alışveriş merkezi yer alıyor.
Sonrası Ballardın ağzından anlatılan bir modernizm masalı. Ve tüm modernizm masalları gibi, sonu iyi bitmiyor. Ballardın çizdiği distopik dünya korkutucu, şiddet dolu ama gerçek: Erk, yetki ve sahip olma arayışıyla, bu arayışın getirdiği kırgınlık ve kızgınlıklarla harmanlanmış bir tüketim kültürünün patlaması...
(Tanıtım Bülteninden)