Ahh hayat, hayat değil midir bizi bildiklerimizden, doğrularımızdan caydıran, farklı yollara bizi yönlendiren.. Ne ümitle başladı oysa ne büyük aşklar, tenine dokunurken kıyamadığınız sevgiler, geceleri uyurken yüzünü incelediğimiz eşler, içinizin titrediği hayatınızı sunduğunuz erkekler.. Şimdi nerdeler?
Oysa Romeo ve Juliet, Kerem ile Aslıyı ne çok dinledik, ne çok haklarında yazılar okuyup iç geçirdik. Napolyon kılıcını kuşandığında kalbinde Josephinee duyduğu aşk vardı. Nazım Hikmet ise aşık olmadan yaşamak, yaşamak değildir diyerek kalbindeki heyecanlardan etkilenerek yazmıştı nice eserini.
Aşk vardı.. Hepsi de çoğu defa dibe vurdu, aşk acısı yaşadı ama bu acıyı nerede nasıl yaşamasını da bildi. Kimi kendini seveni sevmedi, kimi aradığı aşkı bulamadı, kimi de kadınların ne zaman ne yapacağını bilemediği için aşklarının altında kaldı.
Ben hala güzel bir aşk bekliyorum, her şeye her acıya rağmen Beni kollarına aldığında kendimi güvende ve hiç yalnız kalmayacağımı hissedeceğim modern bir şövalye bekliyorum.
Bir gün hayata tozpembe bakacağımı umarak.