O gün Silifkede ölüm kokusu vardı ve Ferruh Hanveli ölmeye yattı. Ne var ki gelen Azrail değil, Pontus Prensesi Pervin oldu. Yalnız olayın biraz karışık olduğunu söylemede fayda var; çünkü o anda genç kız tam iki bin yıl evvel rüyasında Ferruhu görüyordu. Ya da Ferruh iki bin yıl evvel prensesin rüyasına giriyordu, hangisine aklınız yatarsa artık...
Peki, birisinin rüyasına girip onun hayatını değiştirmek mümkün mü? Ya rüyalarda aşkla birbirine bağlanmak? Dahası, rüyalar gelecekteki soruların bugünkü yanıtları mı? Siz bunları düşüne durun, Prenses, Ferruhtan bir şey istedi; Boğayı öldürmesini... Bu ne demekti?
Ferruh, içine çekildiği muammayı çözmek için üst kat komşusu Astrolog Kardelen Beylerbeyi ve onun köpeği Arşi ile beraber büyük bir maceraya atıldı... Muvazenesiz Ferruh, üşütük Kardelen, cırtlak sesli Arşiye bir de mahallenin Deli Nigarı katılınca, İblis bile panikledi. Erdemlideki Kanlı Divane Obruğu bir anda cesetle doldu...
Astrolojide Boğanın ölümü İblisin doğumunu simgeliyordu ve hem yeryüzünün hem de gökyüzünün kaderi, zıvanadan çıkmış bu dört dünya varlığının elindeydi artık.
Akıl oyunlarıyla işlenmiş, tebessüm ederek okuyacağınız sıra dışı bir öykü...