Reklam-ı evvelde ya tellalların yardımına başvurulurdu, ya da dükkanın duvarına işe uygun bir işaret asılırdı. İlan vermek yakışıksız bir davranış sayılırdı. Tevekkül, ağırbaşlılık önemliydi. İlan bir çeşit teşhirdi. Teşhir de en azından ayıplanacak bir eylem.
Reklamla ilgili geleneksel düşünce Cumhuriyetin ilk yıllarıyla birlikte değişti. Artık işaretlerin iç içe yaşadığı günler geride kalmış, amblemin gerekliliği, logotaypın vazgeçilmezliği dayatmaktadır. Reklam tarihimizde yolculuk İhap Hulusinin çalışmalarında başlar, Atıf Tuna ve klişenin altın çağının son temsilcisi Artin Boyacıyanın çalışmalarıyla devam eder. Aynı zamanda "reklamverenler"le çıkılan yolculuk, dönemlerine öncülük etmiş önemli markalara götürecektir bizi:
Sinemacılık tutkusuyla yanan Cemil Filmerden, cep kitapları meydan muharebesine; Cumhuriyetle birlikte pabucu dama atılan sakalın acımasız kıyıcısı jiletlerden, geleneksel süslenme malzemelerine karşı kadınları kendi saflarına çekmeye çalışan yerli-yabancı "teknoloji" harikası kozmetik ürünlerine; alafrangalaşmamızın işareti biradan, kendini insanlığın hizmetine adamış bir prensese ve Ameli Elektrik adlı dergiye kadar