İşci sınıfı yazını, işçi hareketinin gücünün bir ölçüsü, bir ifadesi olacak biçimde gelişebilir ancak; bu noktadan bakıldıkça, o dönem Amerika`sında ancak işçi sınıfının gelişen bilincini yansıtan ürünlerin ortaya konması beklenebilirdi; İşte, Jack London`ın ölmezliğinde büyük payı olan `Demir Ökçe`, bu gereksinmeyi doyurmakla toplumcuların ilgisini ayakta tutmayı başarmıştır. Demir Ökçe`nin bugün bile bir toplumcu roman niteliğini koruması, yazarın kapitalizme yönelttiği ağır eleştirilerden kaynaklanmaktadır. Kapitalist sistemin savunucuları, romanın kahramanı Ernest Everhard`ın acımasız eleştirileriyle aşağılanmakta, toplumun en güçlü, en zengin kişilerine yani yönetici sınıfa ağır bir dille hakaret edilmektedir.
Bedensel gücü, bilgisi, ileri görüşlülüğü ve yürekliliği ile örnek bir devrimci olarak idealize edilen Everhard, yazarın kızı Joan London`ın sözleriyle, "...Jack London`ın olmak istediği devrimci tipidir." Marx`ın yapıtları Demir Ökçe`nin yazıldığı 1906 yılında İngilizceye çevrilmiş olsaydı, Jack London kapitalist toplumdaki ikilemi sergilemekle kalmaz, artıdeğer ve üretim - fazlası konularında daha doğru çözümlemeler getirebilirdi kuşkusuz. Yazarın gözler önüne serdiği bu savaş, daha çok bireysel güçler arasında gelişmektedir. Romanda doğa - üstü bir varlık, bir "sarışın canavar" olarak betimlenen Everhard`ın çevresi, yazarın geleneğine uygun olarak, İdealize edilmiş kişilerle doludur.
Ancak bunlar, yukarıda sözünü ettiğimiz gereksinmeyi karşılamaktan, ilgiyi kazanmaktan ırak tutmamıştır Demir Ökçe`yi. Aynı ilgi, günümüzde de sürmektedir. Demir Ökçe`nin ünü, Jack London`ın ölümünden sonra, özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında yönetici sınıfların tüm güçlerini ortaklaşmacılığa karşı kullandırmaya başladığında büyümüş ve bu ün, günümüze dek korunmuştur. Bukharin`in toplumcu kitaplar listesine aldığı, yazarı Amerikalı olan tek kitap, Demir Ökçe`dir.