Geçtiğin sokakların sızısı var içimde. İç kırıklıklarım var benim hepsi git gide keskinleşiyor.
Acısı var seni bir döngü gibi etrafımda çeviren rüzgarın.
Saç tellerinin kırıklıkları düşüyor iç yanıma. Hüznüm gecenin bağrına bağdaş kuruyor sürekli karanlığın kuytusunda. Gecenin gözüne bir matem sen kaçıyorsun her an.
Dilime dolanmış şarkıların içerisin de boğuluyorum ansızın. An sızın, bir sivri ok gibi delip geçiyorsun iç yanımı. Öyle bir gecenin narına düşmüş ki içimin acısı sussan, çıldırırım konuşsam ölürüm.
Acısı var seninle tamamlanmamak üzere kapatılan anıların. Söylediğin her bir kelimenin oluk oluk parmak dokunuşları var hayatımda. Aşık olabileceğin bir “ben” aşık olabileceğim bir “sen” dahi yok şu evrenin içerisinde.
Ve sen, beni bırakıp gittiğin andan beri faili meçhul bir parmak izi taşıyorum sırtımda.
(Tanıtım Bülteninden)