Annemin verdiği eski kilim parçaları, kırık dökük kap kacakla duvarların kuytularına evcik kurar, evcilik oynardık. Evciliğin en güzel tarafı teyzelerin daha yürüyemeyen bebeklerini, evciğimize getirip bir köşeye oturtmaları idi. O zaman ben kendimi o çocuğun annesi gibi hissederek oyunun tadına varırdım. Rüyalarımız vardı gündüz gibi açık. Hayallerimiz vardı uzun, aydınlık. Önce bir ayak sesi duyduk, sonra üstümüzde ıslaklık. Daha birbirimizden ayrılamadan, dans eden ayaklarımız kıvrıldı. Ateşimiz söndü. Sesimizi kestiler, zaten duymuyorlardı ki. Her birimiz bir tarafa dağıldık. Kaçamayanlar bir yerlere kapatıldık.