Türkiye'nin hızla yaşlandığını ve yaşlıların eve kapandığını beliten İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesinden Psikiyatrist Doç. Dr. Sibel Çakır, Türkiye'deki huzur evi sayısının az olduğunu ve buralara kabul ile ilgili sosyal zorluklar yaşandığını söyledi.
"O nedenle ideal olan yaşlıların kendi evlerinde kalmaya devam edebilmesi. Türkiye aktif ve sağlıklı yaşlanma konusunda acilen sağlık stratejileri geliştirmeli" diyen Doç. Çakır'ın verdiği bilgiye göre, 65 yaş üstü yaş kategorisinde yaşlı olarak kabul edilirken, Almanya'da yaşlılar nüfusun yüzde 21.5'ini oluşturuyor. Türkiye'de ise bu oran yüzde 8.2 olsa da aslında yaşlı nüfusu hızla artıyor ve Türkiye buna hazır değil.
TÜRKİYE'DE 80 YAŞ ÜSTÜ ERKEKLER İNTİHAR EDİYOR
Belçika'nın başkenti Brüksel'de düzenlenen "Yaşlılar için ruh sağlığı ve aktif yaşlanma" toplantısına katılan Doç. Dr. Sibel Çakır, dünyada yaşlılar arasında intihar oranlarının diğer yaş gruplarına göre 1.5 kat daha yüksek olduğunu belirtti ve şöyle devam etti:
"Türkiye'de son yıllarda yaşa özel intihar hızının en yüksek 80 yaş üzeri erkeklerde olduğu saptandı. Bu oran, bazı Avrupa ülkelerinden daha yüksek. Erkekler genel anlamda psikiyatrik yardım almak konusunda kadınlardan daha geride. Bu farkın yaşla birlikte arttığını düşünüyoruz. Bu nedenle de erkekler arasında intihar oranı yaşlanma ile birlikte kadınlara oranla daha yüksek."
AKTİF YAŞLANMA NEYE GÖRE DEĞERLENDİRİLİYOR?
Doç. Dr. Sibel Çakır aktif yaşlanmanın dört yaşamsal koşula bakılarak değerlendirildiğini belirtti, bu koşulları şöyle sıraladı:
1. Çalışma durumu.
2. Toplum içinde yer alma. Çocuk ve yaşlı bakımı, gönüllülük aktiviteleri, diğer sosyal aktiviteler.
3. Bağımsız, sağlıklı ve güvenli yaşam. Egzersiz yapma, sağlık hizmetine ulaşabilme, akıl sağlığının iyi olması, fiziksel sağlığın iyi olması, bağımsız yaşayabilme, yaşam boyu öğrenme, ekonomik güvenlik.
4. Aktif yaşlanma kapasitesi. Egzersiz yapmanın yanı sıra çalışma yaşamının uzatılması, sosyal aktiviteler ve toplumdan geri çekilmeme, öğrenimin sürmesi.
TÜRKİYE DE HIZLA YAŞLANIYOR
Ülke olarak aktif yaşlanma konusuna önem verilmez buna uygun sağlık politikaları yürütülmezse ciddi sorunlarla karşılaşılacağını belirten Doç. Dr. Çakır, şunları söyledi:
"Biz henüz sağlıklı ve aktif yaşlanma stratejileri oluşturmuş değiliz. Nüfusumuz görece Avrupa’dan genç görünse de hızla yaşlanıyoruz. İlerlemiş demans, kronik depresyon, Parkinson hastalığı, damar tıkanıklığı ve şeker hastalığı gibi yaşlılıkta çok sık görülen sağlık sorunlarının hem tedavi maliyeti yüksek, hem sonuçları yüz güldürücü değil. O yüzden sağlıklı yaşlanmamız ve aktif biçimde hayatın içinde olmamız gerek. Eğitimli ve ekonomik düzeyi iyi kesimler de yaşlanmaya iyi hazırlanmıyor. Spor yapmak, iyi beslenmek, yaşlanma karşıtı ürünler ve yaşam biçimi aktif yaşlanmak anlamına gelmiyor. Buna ruhsal olarak hazırlanmak, ekonomik plan yapmak, iş yaşamını mümkün olduğunca uzun sürdürmek, emeklilikten sonra da sevilerek sürdürülecek farklı bir çalışma yaşamı oluşturmak, sosyal ilişkileri, görev ve rolleri arttırmak, öğrenmeyi bırakmamak, zihni aktif tutmak, bağımsız yaşama ilkesine bağlı kalmak gibi konular oldukça önemli.
AKTİF, SAĞLIKLI VE AKILLI YAŞLANMA
Ben sağlıklı ve aktif yaşlanmaya bir de akıllı yaşlanmayı eklemek istiyorum ve akıllı yaşlanma 40’lı yaşlardan itibaren başlamalı. Aktif yaşlanma koruyucu sağlık uygulamalarının konusu olsa da, ekonomik ve sosyal başlıkları da kapsayan geniş bir alan. Mutlaka devlet, üniversite, sağlık kurumları, meslek odaları, dernekleri, sosyal güvenlik sistemi temsilcileri, sivil toplum kuruluşları birlikte bir çalışma platformu oluşturmayız."