- 1200’ün başları: Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin dedesi Süleyman Şah, 1200’lerde Anadolu’ya geldi.
- 1227-1260: Haçlı Seferlerine karşı Filistin’e gitmek isterken bugünkü Suriye’de, Fırat Nehri’nde boğularak ölen Süleyman Şah ve iki muhafızı, bugünkü Türkiye sınırına 100 km mesafedeki Caber Kalesi’ne defnedildi. Halep Emiri Zengi Atabek döneminde başlanan Caber Kalesi’ndeki eski türbenin inşası oğlu Nureddin tarafından tamamlandı. Selahaddin Eyyubi döneminde, türbe koruma altına alındı.
- 1260: Türbe Moğollar tarafından yıkıldı.
- 1500’ler: Yavuz Sultan Selim, mezarı restore etti.
- 1882: Sultan II. Abdulhamid döneminde mezarın bir türbe olarak yeniden inşasına karar verildi. Türbeye ek olarak kuyu, ambar ve muhafızlar koğuşu yaptırıldı. Türbeye bir onbaşı kumandasında bir takım ve maaşlı bir türbedar atandı.
- 1910: Sultan Mehmed Reşad türbenin tamirine karar verdi ama 1. Dünya Savaşı’ndan dolayı mümkün olmadı.
- 1921: Türkiye ile Fransa arasında 20 Ekim’de imzalanan Ankara Antlaşması uyarınca, bölge Türk toprağı sayıldı ve Türkiye’ye türbede muhafız bulundurma ve bayrak çekme hakkı tanındı. Bu hak, Lozan Antlaşması’nda da teyit edildi.
Statüsü indirildi
- 1924: Urfa Müftülüğü Mahalli Evkaf İdaresi kayıtlarınna göre türbede imamlık, müezzinlik ve hizmetçilik görevleri yürüten Şeyh Süleyman Efendi’ye 1924’te 7 lira ödendi.
- 1927: Devrim kanunları kapsamında, türbenin zaviye olduğu gerekçesiyle, Şeyh Abdullah Efendi’nin statüsü indirilip maaşı kesildi.
- 1929: Refik Halit Karay’ın türbenin harabeye döndüğünü dile getirmesi üzerine Ankara tadilat işlemlerine başladı.
- 1931: Mustafa Kemal’in talimatıyla türbe, elden geçirildi ve bir Jandarma karakolu yapıldı. Geniş kapsamlı bir tamirat yapıldı ve kaldırılan imamlık kadrosu da ihdas edildi.
- 1936: Tamir gören Türbe’nin muhafazasını sağlamakla Jandarma İhtiram Kıtası görevlendirildi.
- 1938: Türbede modern bir karakol yaptırıldı.
- 1939: Eski türbenin tamiri imkânsız hale geldiği için karakolun yanında eski özelliklerine uygun olarak yeni bir türbe yapıldı ve mezar buraya taşındı.
- 1956: Suriye ile imzalanan Halep Protokolü ile türbenin Türkiye’ye ait olduğu konusunda ihtilafın bulunmadığı kayda geçirildi.
- 1973: Suriye’de yapımına başlanan Tabka Barajı’nın Caber Kalesi’ni tamamen sular altında bırakması riskine karşı türbenin nakli amaçlı görüşmeler başladı.
Taşıma talebi kriz yarattı
- 1975: Türbe, Caber Kalesi’nden, sınırın 37 km güneyindeki Karakozak köyü mıntıkasındaki 10 dönümlük araziye taşındı ve yeni bir türbe inşa edildi. Arazide; 3 sandukanın bulunduğu türbe, müştemilat ve Saygı Karakolu yer alıyordu.
- 1995: Şam, başka bir barajdan dolayı suyun yükselme riskini gerekçe gösterip türbenin taşınmasını gündeme getirdi.
- 2001: Suriye tarafından taşınma talebi tekrar gündeme getirildi, müzakereye konu oldu. Taşıma talebi krize yol açtı.
- 2003: Ankara’da imzalanan “Süleyman Şah Türbesi Tahkimat Projesinin Uygulanmasına İlişkin Ana Tutanak” çerçevesinde, türbenin yerinde kalması konusunda Suriye ile mutabakata varıldı. Arazi sınırları tahkim edildi, onarım yapıldı.
- 2008: Teşrin Barajı’nın yükselen su seviyesinin türbeyi yeniden tehdit etmesi üzerine, Cumhuriyet tarihinin en geniş kapsamlı tadilatına gidildi. Türbenin çevresine beton duvar örüldü, iki bayrak direği dikildi.
- 2012: Suriye’nin İstanbul Başkonsolosluğu’ndan alınan bir notada, Suriye’nin 1921 Ankara Anlaşması’na ve 1956 Halep Protokolü’ne bağlı olduğu bir kez daha teyit edildi.
- 2014: Türbenin etrafı IŞİD tarafından kontrol altına alındı. Türkiye, IŞİD’in olası bir saldırısına karşı operasyon yapmak üzere hazırlık yaptı.
SÜLEYMAN ŞAH KİMDİR?
50 binlik tebasıyla Anadolu’ya geldi
Süleyman Şah Türbesi ve müştemilatının bulunduğu alan, Türkiye’nin kendi sınırları dışında sahip olduğu tek toprak parçası olma özelliğini taşıyor. Türk devletleri bu türbeye hem Osmanlı öncesi, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde hep özel bir önem verdi. Türbenin, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin dedesi olan Süleyman Şah’a ait olduğu kabul ediliyor. Bazı kaynaklarda ise türbede yatan Süleyman Şah’ın, I. Kılıçarslan’ın babası Kutalmışoğlu Süleyman olabileceği de dile getiriliyor. Ancak Kutalmışoğlu Süleyman’ın mezarının Halep Kapısı’nda olduğu ve öldüğünde Caber Kalesi’nin Selçukluların eline geçmediği de bilindiği için bu görüş pek taraftar bulamıyor.
Dört oğlu vardı
Süleyman Şah, 1200’lü yıllarda Moğol istilası üzerine yaklaşık 50 bini bulan tebaasıyla Anadolu’ya gelmiş ve Fırat kıyısına yerleşmiştir. Osmanlı tarihçilerine göre, Haçlı Seferlerine karşı Filistin’e gitmek isterken, bugünkü Suriye’de, 1227 yılında Fırat Nehri’nde boğulmuştur. Süleyman Şah ve iki muhafızı, bugünkü sınıra takriben 100 km mesafede olan Caber Kalesi eteklerine defnedilmiştir.
Önemli Osmanlı tarihçisi Aşıkpaşazade, Süleyman Şah’ı Osman Gazi’nin dedesi olarak göstermiştir. Süleyman Şah’ın Sungur Tekin, Gündoğdu, Dündar Bey ve Ertuğrul Bey adında dört oğlu vardı.
I. Kılıçarslan’ın babası Kutalmışoğlu Süleyman ise Anadolu’yu fetheden Selçuklu hükümdarı Alparslan’ın ikincil ya da üçüncül komutanlarındandı. Alp Arslan’ın 1072’de ölmesinin ardından Anadolu’ya gelmişti ve Anadolu’nun fethini tamamlamakla görevlendirilen komutanlardan biriydi. Kimi kaynaklarda İznik emiri, kimi kaynaklarda ise Antakya hükümdarı olarak anıldı. Süleyman Şah, eski silah arkadaşlarıyla güç mücadelesine girdi. 1086’da Halep’te Artuk ve Tutuş adlı iki Selçuklu beyi ile çarpıştı. Tutuş, Büyük Selçuklu Sultanı Melihşah’ın kardeşiydi. Yenilgiye uğrayan Süleyman Şah, savaş meydanında hayatını kaybetti, boğulan kişi ise oğluydu.