'Hangisi hangimiz?' diye soruyorlardı. Yaren, 'Kel olan benim' dedi. Tamöz kahkahayla, 'Badem bıyıklı da benim o zaman'... Türkarslan ise 'Bu ben olamam. Beni şişman çizmişler' deyince Yaren, 'Savcım sen hiç zayıf penguen gördün mü?' diye sordu.
HİÇBİR SİYASİ GÖRÜŞ SAVCILIĞIMIN ÖNÜNE GEÇEMEZ
Savcılarla ilgili medyada yapılan yorumlara bir bakın. Bir gün Aydınlıkçı, ertesi gün Tarafçı, bir sonraki gün ise cemaatçi oldular. Oysa konuşmamaya yeminli gibiler. Abdülvahap Yaren'e, 'Kanunu çiğnemiş olmanın yanı sıra medyayı yönlendirmekle de itham ediliyorsunuz' deyince ağzından tek bir yanıt alabildim: 'Hiçbir siyasi görüş ya da inanç hukukçu kimliğimin önüne geçemez. Bir savcı olarak hiçbir soruşturma hakkında konuşmayı doğru bulmam.'
Deniz Feneri e.V. soruşturmasına bu üç savcı verildiğinde demiştim ki, 'Vay be, bu iş gerçekten hakkıyla yapılacak!' Çünkü üçünün dünya görüşü de birbirinden farklı.
Yeni savcıları töhmet altında bırakacak herhangi bir ima yok sözlerimde. İşlerinin çok zor olduğunun herkes farkında ama bu saatten sonra ne İsa'ya yaranabilirler ne de Musa'ya! Diyeceksiniz ki, bir savcının kimseye yaranması gerekmez. O zaman sadece işini yapan, bugüne kadar o kritik dosyadan tek bir satır bile sızdırmayan bu üç savcı niçin görevden alındı? Hem de gerekçe yazmaya bile ihtiyaç duymayan şu cümleyle:
'Uhdenizde bulunan 2008/2111 sayılı soruşturma dosyasının Cumhuriyet Savcıları Veli Dalgalı ve Hakan Pektaş'a tutanağa bağlanmak suretiyle devredilmesi rica olunur.'