İstanbul Gaziosmanpaşa Adliyesi'nde karara bağlanan 552 boşanma dosyasının incelenmesinde, davaların yüzde 71'inin kadınlar tarafından açıldığı, gerekçe olarak da en fazla geçimsizlik ve ilgisizliğin gösterildiği ortaya çıktı.
Gaziosmanpaşa Adliyesi'nde aile mahkemelerinde psikolog olarak görev yapan Gözde Kaşıkçı Kaba, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü'nde hazırladığı yüksek lisans tezinde, boşanma davalarını ele aldı.
Kaba'nın, Gaziosmanpaşa Adliyesi'nde karara bağlanan 552 boşanma davası dosyasını incelemesi sonucunda, boşanmaların yüzde 33,7'sinin evliliğin 1 ile 5'inci yıl, yüzde 20,7'sinin 6 ile10'uncu, yüzde 18,8'inin 11 ile 20'nci yıl arasında, yüzde 26,8'inin de 21 yıl ve üzerinde gerçekleştiği görüldü.
YÜZDE 75'İ ANLAŞMALI
Bu davalardan yüzde 74,6'lık kısmının anlaşmalı, yüzde 15,4'ünün erkeğin kusuru, yüzde 3,6'sının eşit kusur, yüzde 3,1'inin kadının kusuru, yüzde 1,6'sının kadının hafif ve erkeğin ağır kusuru, yüzde 0,7'sinin kadının ağır ve erkeğin hafif kusuru, yüzde 0,5'inin fiili ayrılık, yüzde 0,2'sinin de akıl hastalığı yüzünden boşanmayla sonuçlandığı belirlendi.
Boşanma davalarının yüzde 71'inin kadınlar tarafından açıldığı, boşanma gerekçesi olarak en fazla geçimsizlik ve ilgisizliğin gösterildiği ortaya çıktı. Gerekçeli kararlarda boşanmaların, yüzde 13,9'unun kadının ilgisizliği, yüzde 73,9'unun erkeğin ilgisizliği, yüzde 2,2'sinin de karşılıklı ilgisizlikten kaynaklandığı belirlendi.
YÜZDE 26'SI ÇOCUKSUZ
Bahse konu davalarda boşanan çiftlerin yüzde 26,4'ünün müşterek çocuğunun olmadığı, yüzde 33,7'sinin 1, yüzde 24,8’inin 2, yüzde 10,5'inin 3, yüzde 4,6'sının 4 ve daha fazla çocuğu olduğu tespit edildi.
Dava dilekçelerinde gösterilen boşanma nedenleri arasında yüzde 37,5'lik oranla geçimsizlik ilk sırada yer aldı. Bunu, yüzde 19,6 ile ilgisizlik, yüzde 14,5 ile hakaret, yüzde 12,1 ile sadakatsizlik, yüzde 6,5 ile aile etkisi ve baskısı, yüzde 3,5 ile ayrı yaşam, yüzde 2,9 ile eşe şiddet, yüzde 2,4 ile alkol veya kumar, yüzde 1 ile çocuğa şiddet izledi.
KÜÇÜK YAŞTAKİ EVLİLİK ŞİDDETİ ARTIRIYOR
İncelemede, dava dosyalarında yer alan kadına yönelik şiddet olayları da ele alındı. Şiddetin, kadının yaşı düştükçe arttığı görüldü. Buna göre, kadına yönelik şiddet, 17 yaş altı evliliklerde yüzde 24,2, 18 yaş altı evliliklerde yüzde 23,8, 18-30 yaş arası evliliklerde yüzde 17,1, 31-47 yaş arası evliliklerde yüzde 9,8 olarak tespit edildi. Bu sonuçlara göre, kadının evlenme yaşı arttıkça şiddet oranının azaldığı görüldü.
Hakaret nedeniyle verilen gerekçeli boşanma kararlarının yüzde 68,8’inde erkeğin, yüzde 8,9'unda kadının kusurlu olduğu, yüzde 22,3’ünde ise karşılıklı hakaret oluştuğu belirlendi.
Eşe şiddet nedeniyle verilen gerekçeli boşanma kararlarının yüzde 92,6'sında erkeğin, yüzde 2,9'unda kadının kusurlu olduğu, yüzde 4,4'ünde de karşılıklı şiddet oluştuğu tespit edildi. Sadakatsizlik nedeniyle verilen gerekçeli boşanma kararlarının yüzde 58,6'sında erkeğin, 37,9'unda kadının kusurlu odluğu, yüzde 3,4’ünde karşılıklı sadakatsizlik oluştuğu görüldü.
ALKOL VE KUMARDA SUÇLU ERKEK
Alkol veya kumar nedeniyle verilen gerekçeli boşanma kararlarında ise kusurlu olan tarafın yüzde 95 ile erkek, yüzde 5 ile kadın olduğu ortaya çıktı.Tez çalışmasının sahibi Gözde Kaşıkçı Kaba, dava dosyalarındaki incelemesi sonucunda ortaya çıkan verilerin, Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, TÜİK ve sivil toplum örgütleri tarafından yapılan benzer araştırmalarda ortaya çıkan sonuçlarla benzerlik gösterdiğini söyledi.
ÇOCUK AİLEYİ KORUYOR
Evlilik ve boşanma literatürleri incelendiğinde, evlilik birliği içerisinde çocuk sahibi olmanın çiftlerin boşanma kararları üzerinde etkisi olup olmadığına dair farklı görüşlerin bulunduğunu ifade eden Kaba, Türkiye'de boşanmaların yaklaşık yarısına yakınının çocuksuz ailelerde meydana geldiğini, bu istatistik göz önüne alındığında, çocuk varlığının, aileyi koruyan önemli bir faktör olduğunu anlattı.
"BİREY KOLAY VAZGEÇEBİLİYOR"
İstanbul Üniversitesi (İÜ) Adli Tıp Enstitüsü Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdinç Öztürk, eski dönemlerdeki insanlar daha çok içeriden ve kendi iç dünyası tarafından yönetilirken, teknolojinin gelişmesiyle şu anda net olarak dışarıdan yönetilen bir insan konumuna geldiğini ifade ederek, "Bunun sonucunda birey eskisinden çok daha fazla hak iddia edici, teşhirci, pazarlıkçı ve politik bir konuma geldi.
Politik bir konuma gelmesi bireydeki pek çok şeyi değiştirdi. Bu değişimlerden en önemlilerinden bir tanesi kolay terk edilebilme ve kolay vazgeçebilme şeklinde oluşmaya başladı" dedi.
Öztürk, günümüzde bireylerin çok kolay bir şekilde artık eşini, mesleğini, dini inancını, etik değerlerini, değiştirebilir konuma geldiğini, bunun sonucunda da metropol insanının tanımlanmış olduğunu anlattı. Aile ve çocuk kavramının günümüzde nasıl algılandığının da önemli olduğunu aktaran Öztürk, şunları kaydetti:
"Bu bağlamda düşündüğümüz zaman aslında bireylerin evlenirken de ayrılırken de partner veya sevgili bulurken de en çok ona pusulalık yapan konu, çocuk yetiştirme stilleri. Eğer ebeveynler iyi çocuk yetiştirmeye sahipse o nesiller çok daha iyi bir şekilde yuva kurabiliyorlar ve ilişkilerini sürdürebiliyorlar. Yine boşanma konularına baktığımız zaman net bir şekilde görüyoruz ki boşanan pek çok ailenin, kendi ailelerinde çok ciddi psikolojik sıkıntıların olduğunu, daha ziyade anne ve babalar ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar aslında yanlış çocuk yetiştirme stillerine sahip oldukları net olarak ortada. Özellikle benim kendi kanaatime göre, iyi nesiller yetiştirmek ve iyi evlilikler yapılmasını istiyorsak, en çok dikkat edilmesi gereken konu, iyi bir çocuk yetiştirme stiline sahip olmamız."