Mekke'deki peygamberlik günlerinde müşriklerin baskılarından bunalan ve eşi Hz. Hatice ile amcası Ebu Talib'in kaybından sonra da iyice daralan Hz. Peygamber (s.a.v.) bir gece Mekke'den alınıp Kudüs'e götürülür. Davet Yüce Allah'tandır. Yolcu Hz. Peygamber'dir (s.a.v.). Peygamberimizin yol arkadaşı Hz. Cebrail'dir.
Bu yolculuk Kudüs'ten sonra göğe doğru devam eder. Hiçbir insana veya yaratılmışa bu makam nasip olmamıştır.
Bu yolculuk Hz. Peygamber'in (s.a.v.) vücudunun olduğu gibi kaldırılması şeklinde gerçekleşmiştir. Müthiş bir mucizedir. Büyük bir onurdur. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) başka bir mucizesi olmamış olsaydı bile bu mucize tek başına yeterdi.
Hz. Resulullah (s.a.v.) orada cennet ve cehenneme ait olacak olan manzaraları gördü. Beş vakit namaz ile cuma namazı emrini aldı. Oradayken Bakara suresinin son ayetleri (Amener Resul) efendimize iletildi.
En son olarak da, Allah'ın birliğine ve Hz. Peygamber'in (s.a.v.) peygamberliğine iman eden kişinin ebediyen cehennemde kalmayacağı müjdesi verildi.
* Miraç; göğün bütün kapılarının son elçiye açılmasıdır. Miraç, Hz. Peygamber'e (s.a.v.) verilen büyük değerin yere ve göğe yansıtılmasıdır. Mekke'nin çileli yıllarından sonra gelecek büyük zafere hazırlık. Ama aynı zamanda efendimizin karşılaşacağı çileli günlere de habercidir. Miraç şüphesiz Allah'ın resulünü çok etkilemiştir. Bugün bile bizi derinden etkilemiyor mu?