Doç. Dr. Fırat Bektaş, yaptığı açıklamada, yaz aylarıyla vatandaşların daha çok doğa yürüyüşlerine çıktıklarını ve piknik yaptıklarını, bu tip yerlerde ise böcek sokması ve yılan ısırıkları ile daha çok karşılaşıldığını ifade etti.
Bu tip durumların bazen ölümcül sonuçlar doğurabildiğine işaret eden Fırat Bektaş, böcek sokması veya yılan ısırıklarına yapılacak yanlış müdahalelerin riskli durumlar yaratabileceğini söyledi. Karşılaşılan durumlarda çoğunlukla ısırılan bölümün kesilerek kanının akıtılması, ısırık bölgesinin üzerinden turnike yapılması gibi bazı yöntemler uygulandığına işaret eden Doç. Dr. Bektaş, bu tip uygulamaların yanlışlığına işaret etti.
Bektaş, şöyle konuştu:
''Yılan ısırığı veya böcek sokmalarının ardından o bölgenin kesilip kanının akıtılması kesilikle doğru değil. Bu, yaranın büyümesine, enfeksiyon oluşmasına neden oluyor. Isırık bölgesini emme de zarar verebiliyor. Hem kan yoluyla bulaşan hastalıklar var hem de ağzın içindeki florayı yaraya enjekte etmiş oluyorsunuz. Bu tip durumlarda önce ısırık bölgesi temiz bir havlu parçası veya gazlı bezle kapatılıp, elastik bir bandajla sarılmalı. Bu yöntemle zehrin dolaşıma geçmesi engellenmeli. Bu sırada ısırık bölgesinin üst kısmına turnike uygulaması da yanlış. Çünkü turnike, uzvun dolaşımını bozar. Örneğin yılan zehri dolaşımı ciddi şekilde etkiler. Uzvu şişirir. Uzuv şiştiği zaman damarsal yapılar da baskıya uğrar. Eğer siz buna bir de turnike eklerseniz, o zaman kangrene kadar giden sorunlarla karşılaşırsınız.''
''UZUV HAREKETSİZ BIRAKILMALI"
Doç. Dr. Fırat Bektaş, ısırık ve sokmalarda yapılması gereken ilk işin uzvu hareketsiz bırakmak olduğunu bildirdi. Hareketin dolaşımı hızlandıracağını ve zehrin vücuda yayılmasını kolaylaştıracağını anlatan Bektaş, çevresine sert bir cisim sarılarak uzvun hareketsiz hale getirilmesinin de yararlı olacağını dile getirdi.
Isırık bölgesinin kalp seviyesinin üzerinde tutulmasının önemine değinen Doç. Dr. Bektaş, bu yöntemle zehrin kan dolaşıma katılmasının mümkün olduğunca geciktirildiğini, ağrının azaldığını, ayrıca uzvun şişmesinin de önlendiğini anlattı. Bektaş, el ya da kolda meydana gelen ısırık halinde kolun havaya kaldırılması, ayak veya bacakta meydana gelecek ısırıklarda da hastanın yatırılarak ayaklarının yüksekte tutulması gerektiğini bildirdi.
Bektaş, hastanın en kısa sürede hastaneye ulaştırılmasının önemli olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
''Bazı ısırık türlerinde ani ortaya çıkan alerjik reaksiyon tipleri de oluşabilir. Örneğin solunum güçlüğü yaşanır, dudak ve dilde şişlik meydana gelir. Soluk yolundaki şişlikler, hastanın soluk alıp vermesini engeller. Zaten en korktuğumuz şey de budur. Bu tip durumlarda hasta göz göre göre ölür. Hastanın yakınındaki vatandaşlar kalp masajı yapmayı biliyorlarsa sadece bunu yapabilirler. Bunun dışında hemen 112 acil servisin aranıp yardım istenmesi gerekir. Bu durumlarda ancak profesyonel yardım yapılabilir. Solunumun durmasının yanı sıra tansiyon düşmesine bağlı kalp krizi de yaşanabilir.''
KENEDE TETANOZ RİSKİ
Doç. Dr. Fırat Bektaş, yaz aylarıyla kene ısırması vakalarında da artış yaşandığına değindi. Kene ısırığının Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastalığına neden olduğuna dikkati çeken Bektaş, her kenenin KKKA'ya neden olmayacağının da altını çizdi.
Kene tarafından ısırılan kişinin, keneyi vücudundan çıkarmadan sağlık kuruluşlarına başvurmasının önemli olduğunu kaydeden Doç. Dr. Bektaş, kenenin uzman kişiler tarafından vücuttan çıkarılmasının ardından hastanın takibe alındığını anlattı. Geçmişte olduğu gibi artık keneleri İl Sağlık Müdürlüklerine göndermediklerine dikkati çeken Bektaş, sadece hastayı takip ettiklerini, ateş, döküntü veya kanama gibi bulguların bir hafta ya da 10 gün içinde ortaya çıkması halinde müdahale ettiklerini bildirdi.
Fırat Bektaş, kenenin sadece KKKA değil, aynı zamanda tetanoz açısından da risk taşıdığını belirterek, şöyle konuştu:
''Kene gibi diğer ısırıklarda karşılaşılabilecek en önemli bir bulgu da tetanozdur. Hastalar basit bir ısırığın ardından tetanoz sonucu ölebilirler. Bu kişiler hastaneye geldiklerinde tetanoz aşısı konusunda sorgulanırlar. Çünkü tetanoz mikrobu oksijensiz ortamda yaşar. Yani tetanoz olmak için paslı çivi gerekmez. Tetanoz mikrobu toprakta yaygın şekilde bulunur. Kene gibi böcekler toprakta yaşadıkları için bu mikrobu taşıyabilirler. Vatandaşlar tetanoz aşısı olsalar da bazı durumlarda aşının koruyuculuğu 10 yıl sonra azalabilir. Bu nedenle bize başvuran hastalarda diğer konuları incelediğimiz gibi, tetanoz aşısını da mutlaka inceleriz.''