Erken seçim tartışmalarını değerlendiren Kılıçdaroğlu, CHP'nin "erken seçim olacakmış gibi çalıştığını" belirterek, şu görüşleri dile getirdi:
"Türkiye'nin sorunları var, giderek ağırlaşıyor. Bizim Türkiye sathına yayılıp bu sorunları nasıl çözeceğimizi halka anlatmamız lazım. Biz bu çalışmayı sürdürüyoruz. Erken seçimin olabilmesi için bir kişinin karar vermesi lazım, tek adam rejimi var çünkü Türkiye'de. Erdoğan 'Erken seçim olsun' dediği andan itibaren zaten MHP ile AK Parti bir araya gelecekler, parlamentoda erken seçim kararı alacaklar. Böyle bir talebi getirirlerse biz de 'Olur, erken seçime gidelim' diyebiliriz, deriz de yani. İşin özünde yatan şu; Erdoğan ve ekibi Türkiye'yi yönetemiyor. Yönetemediğini o da görüyor, biz de görüyoruz, sağduyulu AK Partililer de görüyor, herhangi bir partiye üye olmayan sade vatandaş da görüyor, memleket iyi yönetilmiyor. Esnafa, çiftçiye sorun, perişan vaziyette, sanayici 'Önümü göremiyorum' diyor. Dış politika tıkandı, Suriye bataklığından bir türlü çıkamıyoruz, bütün dünyayı kendimize düşman ettik. Yönetilemediği bir süreçte Erdoğan çıkıp 'Madem siz istiyorsunuz, erken seçim kararı alacağım' diyebilir. Erdoğan'ın içinde bulunduğu psikolojik duruma göre, Türkiye bir seçime gider veya gitmez. Erken seçime giderler gitmezler o ayrı bir konu. Bizim için öncelik, bu memlekette huzuru, barışı sağlamak, hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği bir Türkiye inşa etmek."
Kılıçdaroğlu, seçimin ne zaman olacağı konusunda bir tahminde bulunmakta zorlandığını, Türkiye'nin şartlarının sabahtan akşama, hatta saat başı değiştiğini ifade ederek, "Böyle bir ortamda, bugün mü, yarın sabah mı, bir hafta sonra mı, zamanında mı seçim olur bilmiyoruz" diye konuştu.
Seçim olması halinde CHP'nin hazır olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "İstiyorlarsa yarın sabah getirsinler, biz de 'Evet' deriz erken seçime" dedi.
Kılıçdaroğlu, bir kişinin karar verdiği bir ortamda devletin yönetilemeyeceğini dile getirerek, çözümü "demokratik parlamenter sisteme dönüş" şeklinde açıkladı.
Bütün siyasi partilerin, sivil toplum örgütlerin ve tüm sivil kesimlerin bir araya gelerek bir anayasa değişikliği yapılması gerektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Böylece Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bütün tarafların uzlaşmasıyla bir anayasayı hayata geçirmiş oluruz. Bu, bizim için, Türkiye Cumhuriyeti tarihi için son derece değerli bir adım olur. Biz bunu istiyoruz ve buna hazırız" ifadesini kullandı.
"BİZİM YAPTIĞIMIZ İTTİFAKI ERDOĞAN BOZMAK İSTİYOR"
Yüksek Seçim Kurulu'nun belediye başkanlığı seçimine girmesine onay vermesinin ardından seçime girip kazanan kişilerin görevden alınmasına değinen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Demokrasi mi bu? Baştan dersiniz ki 'Kusura bakma kardeşim sen seçime giremezsin.' Seçime giremiyorsa, başka bir aday gösterir. Siz, demokrasiyi katlediyorsunuz, bir çıkış arıyorsunuz. Bu işin çıkışı yoktur. Belediye meclis üyeleri bir belediye başkanı seçebilirler. Ona da izin vermiyorsunuz. Demokrasinin D'si bu süreçte yoktur. Onlar da haklı olarak diyorlar ki 'Yeniden seçim yapın.' Halkın oyuyla seçilen bir kişinin merkezi idarenin kararıyla görevden alınması ve oraya halkın oyuyla değil, atamayla birisinin getirilmesi oy veren bütün vatandaşların oylarını yok saymak demektir. Bu, demokraside çok ağır sonuçlar doğurur. HDP, 'O zaman seçime gidelim.' diyor. Onlar açısından doğru. Belediye meclisinin belediye başkanı seçmesine izin vermiyorsunuz, hiç bir imkan yoksa, 'Seçime gidelim, demokrasinin gereğini yapalım' diyorlar."
Kılıçdaroğlu, "Seçime kadar ittifakı taşıyabilir misiniz?" sorusuna, şu yanıtı verdi:
"Demokrasiyi, demokratik parlamenter sistemi kim istiyorsa, bir araya gelmeleri işin doğası gereği. Ben de Saadet Partisi de İYİ Parti de Demokrat Parti de istiyor, dolayısıyla bir sorumunuz kalmamış oluyor. Demokratik parlamenter sistem istiyoruz. Sistemin özünde yatan, kuvvetler ayrılığıdır, ifade özgürlüğüdür, bağımsız yargıdır, yargı üzerindeki vesayetin kalkmasıdır, yasama organının gerçek anlamda yasama işlemini yapması ve bir kişinin tahakkümünden kurtarılmasıdır. Bu ilkeler etrafında uzlaşıyorsak, zaten olur. Burada bizim yaptığımız bu ittifakı Erdoğan bozmak istiyor. Barış Pınarı Harekatı'ndan hemen 1 gün sonra Millet İttifakı'nın bozulması gerektiğini söyledi. Bir harekat yapıyorsun, Türk Ordusu bir yere giriyor, sen kalkmış onu kullanarak, ordunun başarısını kullanarak 'Millet İttifakı'nı nasıl bozarım?' düşünceni medya mensuplarına aktarıyorsun. Bu, şu anlama geliyor. Onun için sadece ve sadece o koltukta oturmak var. Onun için Türkiye'nin selameti, vatandaşın selameti, iş bulması, işsizliği, karnının doymasının hiçbir önemi yok."
"ÖZ ELEŞTİRİYSE, ÖZ ELEŞTİRİ"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bir dönem gereksiz bir süreç içinde kutuplaştığını belirterek, şunları söyledi:
"Bizim, bir kabahatimiz oldu, CHP'nin, onu da söyleyeyim rahatlıkla. Öz eleştiriyse, öz eleştiri. Biz, bir başörtüsü meselesini Türkiye'nin bir numaralı sorunu haline getirdik. Oysa kadının kılık kıyafeti bizi hiç ilgilendirmez. Bizi ne ilgilendirir? O kadının mutfağında, evinde huzur var mı, çocuğunun işi gücü var mı, kız çocuğu üniversiteye gidiyor mu? Biz bununla ilgilenmek zorundaydık ve bununla ilgilendik. Ben, dönemin YÖK Başkanına telefon ederek, başörtülü kız öğrencilerin üniversitelere alınmamasının doğru olmadığını söyledim. O da bir genelge yayımladı, açıklama da yaptı, 'Kılıçdaroğlu'nun yaptığı açıklama üzerine biz bu yasağı kaldırıyoruz' diye. Bunu herkes biliyor üç aşağı beş yukarı.
Bütün bu sorunlar çözülmüşken, başörtüsü olayı Türkiye'nin gündeminden çıkmışken, bazı provokatörler ortaya çıkmaya başladı. Hiç gereksiz, caddede yürüyor bir kadın, başı açık bir kadın başörtülü bir kadına vurmaya çalışıyor. Neden? Hangi gerekçeyle? Onun için dedim, 'Üzülmeyin, üzülürseniz provokatörün ekmeğine yağ sürersiniz. Asla üzülmeyin ve moralinizi bozmayın.' Bütün vatandaşlarıma seslenmek istiyorum: Kadın kardeşlerimiz nasıl giyinirlerse giyinsinler, onlara saygı göstermek bizim görevimizdir. Ben ve benim partim, onların sorunlarına çözüm bulmak için onların emrindedir. Ekonomik sorunları olabilir, işsizlik sorunları olabilir, başka sorunları olabilir, bunlara çözüm üretmek de benim boynumun borcudur."
Ülke ekonomisine ilişkin soru üzerine Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin gerçek gündeminin aslında ekonomi olduğunu, bu konunun 82 milyon vatandaşın tamamını ilgilendirdiğini söyledi.
Türkiye'nin ekonomide bir çıkmazda olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Güven veren bir iktidar yok. Dolayısıyla önünü gören bir siyasal yapı yok, önünü gören bir sanayi yapısı yok, iş dünyası önünü göremiyor. Herkesin aşağı yukarı bir bekleyişe girdiğini görüyoruz" diye konuştu.
"İktidara gelseniz ekonomiyi düzeltmek için ne yapardınız?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
"Önce hukuk güvenliğini sağlayacağız. Bu olmadan olmaz. Erdoğan, ben hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur dediğimde çok kızıyor. Evet Türkiye'de hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Erdoğan istediğini hapse attırıyor mu Attırıyor. İstediğini hapisten çıkarıyor mu Çıkarıyor. Sadece Erdoğan değil, Erdoğan'ın avukatları da bunu yapıyor. Trump kime teşekkür etti papazı teslim ettiği zaman. Yargıya mı teşekkür etti Hayır. Erdoğan'a teşekkür etti. NASA görevlisi vardı ABD vatandaşı. Onu da serbest bırak dedi. Bırakacağım dedi. Dolayısıyla can ve mal güvenliğinin olmadığı bir ülkede demokrasiden söz edemezsiniz. Can ve mal güvenliğinin olmadığı bir yere yabancı sermaye de yatırım yapmaz."
"İkinci yargı reformuna destek veriyor musunuz?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Adalet reformu diyorlar. Ne demektir bu Adalet olmadığı için adalet getirmek istiyorlar. Getirdiler de biz karşı mı çıktık" ifadesini kullandı.
KHK ile birçok kişinin işine son verildiğini, bu kişilerin mahkemeden beraat kararı aldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bu kişiler niye görevlerine iade edilmiyor " sorusunu yöneltti.
"AK PARTİ'YE OY VEREN VATANDAŞLARIN VİCDANINA SESLENİYORUM"
TBMM'ye sunulan yeni torba kanun teklifinde yer alan "Cumhurbaşkanı yardımcıları ile kabine üyeleri ve ailelerinin sağlık giderlerinin Cumhurbaşkanlığı bütçesinden karşılanmasına" ilişkin maddeyle ilgili görüşü sorulan Kılıçdaroğlu, "AK Parti'ye oy veren vatandaşların vicdanına sesleniyorum. Hiçbir yorum yapmayacağım. Eğer sizin vicdanınız bunu kabul ediyorsa söyleyecek bir lafım yok. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kime veriyorsunuz Tüyü bitmemiş yetim, emzik alırken, altına bez alırken, süt içerken vergi veriyor. Ne için, atanmış olan beyler ömür boyu aileleriyle sefa içinde yaşasınlar diye" şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yatırımcılara milli paraya dönüş çağrısında bulunmasına ilişkin soru üzerine Kılıçdaroğlu, "Bu hikaye. Gerçekten milli paraya dönmek istiyorsa, yandaşlara dolar bazında verdiği ihaleleri milli paraya çevirecek mi Vatandaşa dediler ki bankadaki doları Türk Lirası'na çevir. Alışveriş merkezlerinde dolarla kira olmaz diye karar çıkardılar. Sen bunları vatandaş için söylüyorsun, bir avuç yandaş için dolar bazında ihale verdin, dolar bazında garanti verdin, niye onları milli paraya çevirmedin. Bulmuş il başkanlarını orada konuşuyor. Gereğini yaptın mı Havaalanlarını, yolları, köprüleri, üstelik geçiş ücreti de dolar bazında. Yeter artık, millete gına geldi, milletin anası ağlıyor. Gelmiş şimdi 'Milli paraya dönüyoruz.' Demek ki bu ülkede milli para 17 yıldır geçerli değildi, 18. yılda geçerli olacak. Ben de buna inanacağım" diye konuştu.
"EYT'NİN SORUNUNU NE ONU BİLMİYORLAR"
EYT'ye ilişkin soru üzerine Kılıçdaroğlu, "EYT'nin sorununu ne onu bilmiyorlar. EYT'nin sorunu şu; Vatandaş diyor ki 'Beni işimden attılar, iş bulamıyorum. Gidiyorum, özel sektöre, diyorlar ki 'Kusura bakma sen yaşlısın, çalışamazsın.'. Gidiyor devlete, ben aç kalacağım. Emekli edin beni. 'Sen daha gençsin, seni emekli edemiyoruz.' Nasıl geçinecek bu insanlar. Biz bunu çözeceğiz. Nasıl geçinecek aile sigortasıyla. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün kabul ettiği 102 sayılı sözleşmede 9 sigorta dalı geçerli. Bütün dünyada uygulanıyor. Türkiye'de 8'i uygulanıyor, aile sigortası uygulanmıyor. Niye uygulamıyorlar, hangi gerekçe ile uygulamıyorlar?" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, vatandaşın işsizlik sigortasından 10 ay faydalanabildiğini, aile sigortasından ise emekli oluncaya kadar yararlanacağını belirtti.
Kemal Kılıçdaroğlu, "Bütçede para var. Bütün mesele şu, parayı kimin için kullanacağınız önemli. Yandaş için mi, vatandaş için mi?" dedi.
İktidara geldiklerinde üretimi destekleyeceklerini, katma değeri yüksek ürün üreteceklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, üreteni de teşvik edeceklerini söyledi.
Kılıçdaroğlu, Konya büyüklüğündeki Hollanda'nın yıllık tarım ürünü ihracatının 138 milyar dolar, Türkiye'nin ise 30 milyar dolar bile olmadığını belirtti.
"BU PARANIN AÇIKLANMASI LAZIM"
15 Temmuz'un ardından kurulan Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı ile ilgili bugün bir ulusal gazetede yayımlanan habere ilişkin soru üzerine Kılıçdaroğlu, "15 Temmuz'da en çok kim konuştu Erdoğan konuştu. 15 Temmuz şehitlerinin ailelerine ve gazilere yardım edeceğiz diye kampanyayı kim açtı Erdoğan açtı. Hesaplar açıldı mı Açıldı. Vatandaş dişinden, tırnağından keserek bu vakfa bağışta bulundu mu Bulundu. Bakan iki yıl önce dedi ki 309 milyon lira para toplandı. Şimdi soruyoruz kaç lira bu para Bu parayla ilgili cevap alamıyoruz. Ben kimin adına soruyorum 15 Temmuz şehitlerinin yakınları ve gaziler adına soruyorum. Vakfın adresine baktık, gittik. O adreste böyle bir vakıf yok. Bu adres nerede geçiyor Mahkeme kararında geçiyor. Mahkemeye yanlış bilgi veren kim Siyasi iktidar. Mahkemeye yanlış bilgi verilir mi Ben hakim olsam bana yanlış bilgiyi vereni tutuklarım. Para ne oldu diye soruyoruz, paradan da haberimiz yok. Şimdi bu paranın açıklanması lazım. Nerede değerlendirildi bu para onu da bilmiyoruz" diye konuştu.
15 Temmuz'a ilişkin değerlendirmede bulunan Kılıçdaroğlu, "15 Temmuz kullanıldı, 15 Temmuz şehitleri de gaziler de kullanıldı. Hakları teslim edilmedi. Soruyorum, 309 milyon lira nerede Vatandaşın parası. Vakıflar Genel Müdürlüğü yayınladı Resmi Gazete'de, adresi de bulduk, gittik ama böyle bir şey (vakıf) yok. Diyorlar ki bu para Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının hesabında. Ne arıyor o hesapta Vakfın hesabında olması lazım. Resmi Gazete'de yayınlanmış vakfın mal varlığı 10 milyon lira diyor. 299 milyon nerede?" ifadesini kullandı.
TANK PALET FABRİKASI
Tank Palet Fabrikası'nın üzerine bu kadar neden gittiğine ilişkin soru üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Bir silah fabrikasını yabancı bir orduya peşkeş çeken bir örnek var mı Yok böyle bir şey. Tank Palet Fabrikası gündeme gelince, bu bir özelleştirmedir dedim, kıyamet kopardı. Bu karar, Resmi Gazete'de yayınlanan özelleştirme kararı. Karar numarası 481. Mülkiyeti Maliye Hazinesi'ne ve Milli Savunma Bakanlığına tahsisli Sakarya ili Arifiye ilçesi Hanlıköy Mahallesi'nde bulunan 105 ada 5 parsel 11 numaralı, 1 milyon 804 bin 131 metrekarelik taşınmazın özelleştirilmesine karar verildi diyor. 25 yıllığına işletme hakkının devredilmesine karar veriyor. Neye göre Özelleştirme kanununa göre. Şu soruyu sordum, kaça devrettin İhale yaptın mı Niye ihale yapmadın İhale yaptın da bizim mi haberimiz olmadı Bu bir çimento, bez fabrikası değil. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir silah fabrikası, Avrupa'nın en büyük entegre tank silah fabrikası. Değeri 20 milyar dolar."
Bir silah fabrikasının Katar Ordusu ve BMC firmasına hangi gerekçeyle verildiğini soran Kılıçdaroğlu, sadece arsası kiralansa 25 yıllığına dünyanın parasının alınabileceğini söyledi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kimsenin moralinin bozulmamasını isteyerek, "Biz Türkiye'yi düzelteceğiz, AK Parti'li kardeşlerimin de ülkücü kardeşlerimin de oylarıyla. Türkiye yine liyakata dayalı, herkesin düşüncesini özgürce ifade ettiği, fabrikaların tıkır tıkır çalıştığı, hiç kimsenin can ve mal güvenliğinden endişe duymadığı bir Türkiye'yi vallahi de billahi de inşa edeceğiz" dedi.
BİR CHP'LİNİN BEŞTEPE'DE ERDOĞAN İLE GÖRÜŞTÜĞÜ İDDİASI
Kılıçdaroğlu, gazeteci Rahmi Turan'ın "CHP'nin önemli bir isminin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüğü" yazısının kendisine düşündürdüklerini şöyle anlattı:
"Ben şaşırmadım. Zaten 'CHP'yi nasıl dağıtırız, nasıl kendi içinde kavga çıkar ' bunun için çalışan ekipleri var. Bunu defalarca söyledim, arkadaşlarıma da söyledim. Önümüzdeki süreçte yine masa, sandalye atılan, yumrukların atıldığı bir süreci yaşatmak istiyorlar bize, adamlar tutuldu, paralar verildi. Biz bunları gayet iyi biliyoruz. Erdoğan, 'CHP kendi içinde kavgalı bir partidir, bunlar memleketi yönetemez' diye bir algı yaratmak istiyor, bunun için de elinden gelen her şeyi yapıyor. Devletin en kilit noktalarındaki kişileri devreye soktuğunu biliyorum. Devleti bilen herkes anlar bunu."
Kılıçdaroğlu, "Siz bunu okuduğunuzda, 'Doğrudur' dediniz mi?" sorusuna, "Evet" karşılığını verirken, isim konusunda tahminde bulunmak istemediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, "Her konuda konuşan Erdoğan, niye bu konuda konuşmuyor Erdoğan desin ki 'Yok efendim böyle bir şey. Ben kimseyle görüşmedim, kimseyi davet etmedim. Kimse de gelmedi ve kimseyle bu konuyu hiç konuşmadım.' Diyemez mi Diyebilir. Niye demiyor Buradan Erdoğan'a açık ve net soruyorum: Bu haber doğru mudur, yanlış mıdır Herkes konuşuyor, sadece susan Erdoğan. Erdoğan konuşmayabilir, ama bu konuda konuşacak yetkililer var, onlara talimat verir" diye konuştu.
"EYT'LİLER İÇİN DE ZARAR EDİYORSA SOSYAL GÜVENLİK KURUMU ETSİN"
Şehir hastaneleri için "yandaş zengin etme hastaneleri" iddiasında bulunan Kılıçdaroğlu, "Şehir hastanelerini, kamulaştıracağız, devlet hastanesi haline getireceğiz, iyi hizmetler verecekler. Garip olan ne biliyor musunuz İhtilaf halinde Türkiye Cumhuriyeti mahkemeleri yetkili değil. 'Milli para' diyordu değil mi Mahkemeleri de milli olmaktan çıkardı. Londra'daki mahkemeler bu davaya bakacak" dedi.
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın şehir hastaneleri konusunda, "Vatandaşım için zarar ediyorsa, etsin" sözlerinin hatırlatılması üzerine, "EYT'liler için de zarar ediyorsa Sosyal Güvenlik Kurumu etsin. Niye EYT'liler için bunu söylemiyorsun Orada devlet var, öbür tarafta zarar etmemesini istediği bir avuç müteahhit var, kendi yandaşı var. 'Onlar zarar etmesin, onların cebine para koyacağım' diyor" ifadelerini kullandı.
Kemal Kılıçdaroğlu, çocukları için şu mesajları verdi:
"Çocuklarımızın sorunlarıyla ilgilenmek, beklentilerini gerçekleştirmek hepimizin anne ve baba olarak görevi. Çocukların yaramazlık yapma hakları var, onlara hoşgörülü olmak zorundayız. Arada bir yanlış şeyler de yapabilirler, yaptıkları yanlışları da hoşgörüyle karşılamalıyız. Bütün çocukları sevmeliyiz. Çocuklar bizim geleceğimiz, umudumuz."