CHP Milli Eğitim Komisyonu Üyesi İrgil de bugün başlayacak olan yarıyıl tatili için eğitimdeki sorunları A’dan Z’ye sıralayarak, “Alfabedeki harfler yeterli değil ama bir kez de bu şekilde anlatalım” dedi.
2017-2018 eğitim öğretim yılının ilk yarısı bugün sona eriyor. Devlet ve özel okullarda eğitim gören 17 milyonun üzerinde öğrenci, bugün karne alacak. Müfredat ve sınav sisteminde yapılan değişikliklerin tartışmalarıyla başlayan 2017-2018 eğitim öğretim yılının ikinci yarısı 5 Şubat pazartesi günü başlayacak.
Bugün başlayacak olan yarıyıl tatili için eğitimdeki sorunları A'dan Z'ye sıralayan TBMM Eğitim Komisyonu üyesi CHP Bursa Milletvekili Dr. Ceyhun İrgil ise, “Alfabedeki harfler yeterli değil ama bir kez de bu şekilde anlatalım” dedi. İrgil, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında evrensel değerlerin ve matematiğin tartışmaya açık olmadığını belirterek şu ifadelerde bulundu: “Milli Eğitim Bakanlığı'nın yapacağı şudur; tüm eğitim çevrelerini biraraya getirerek kalıcı olacak, her iktidarın kendine göre eğip bükemeyeceği, bilimsel, çağdaş, makul, hayatla barışık ve çocuklarımızı insan ve fikir kabızı yapan değil, sorgulayan, anlayan ve anladığını ifade edebilen, anladığının üstüne kendi yorumunu katabilen, anlamadığını araştıran, araştırdığını yorumlayıp sonuca ulaşan bir eğitim sistemine imza atmaktır.”
CHP'li İrgil A'dan Z'ye eğitimdeki sorunları şöyle sıraladı:
A- Atatürkçülük yok. Atatürk'ün ‘sadece' doğum yeri, anne ve babasının adı, ölüm yeri ve Anıtkabir üzerinde durulacağını söyleyen bir müfredat var artık. Bu kapsamda çocukların sınıfları yükseldikçe aktarılan Atatürkçülük ve Atatürk'e ilişkin bilgiler ‘sadeleştirilerek' yüzeysel ders programları hazırlandı.
B-Bilimsellik gözardı edildi. Bilime değil, dine eğilim yeni müfredatla resmileşti.
C-Cumhuriyet yerine cemaatlere değer veren anlayıştan vazgeçilmedi, cemaatlerin sahip olduğu okul ve yurt sayıları arttı. Cumhuriyet'in değerleri gözardı edildi.
Ç-Çocuk işçiliği yasal hale getirildi. Çıraklık eğitimi sözde zorunlu ortaöğretim kapsamına alınarak, ustalık programlarıyla 4 yıl boyunca işyerlerinde ucuz işgücü yaratıldı.
D-Ders kitaplarının yandaş yayınevine ihale edilmesinin önünü açan -mali disiplini bozan- bir düzenlemeyle Kamu İhale Kanunu değiştirildi. Ders kitaplarındaki yanlışlıklar, bilimle bağdaşmayan konular, içerik ve anlatımlar toplumu böldü.
E-Eğitimde hizmet cemaat ve tarikatlara teslim edildi. Bir cemaatin eğitimde yuvalanmasına ve yayılmasına göz yumulmasının sonuçlarından ders almak yerine yola daha hızla devam ediliyor gibi. Milli eğitim sisteminde üç ciddi eksik var; milli değil, eğitim sorunlu, sistem yok. Milli Eğitim Bakanlığı, eğitim çevrelerinin bu eksiklere yönelik tüm uyarı, eleştiri ve önerilerine kulaklarını tıkadı.
F-Fırsat eşitliği için çalıştığını her zaman belirten Bakanlık, tam tersi bir etki yaratacak özel okul teşvik primi ve okul sayısının artırılması hedefini bu son orta vadeli programına yazdı. Fırsat eşitliği açısından en geçerli ve kesin slogan; “paran kadar eğitim” oldu. Yoksullar ve yoksun olanlar için iyi eğitim olanakları artık daha zorlaştı. Cumhuriyetin iyi kötü ama “herkese eşit” olarak sunduğu eğitim olanakları bile hayal oldu.
G-Güvensizlik sendromu tüm eğitim öznelerinin psikolojik sorunu haline geldi. Öğretmen Performans Sistemi ile öğrencinin öğretmenine, öğretmenin MEB'e, velilerin ise milli eğitime güven ve inancı zedelendi.
H-Halk oyunları yasaklandı. Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü, halk eğitim merkezlerinde halk oyunları kursları açılması ikinci bir emre kadar durduruldu. Fiilen yasak gelmiş oldu.
İ-İstismar, okul ve yurtlarda artık kaçınılmaz, şaşılmaz, olağan bir durum haline geldi. En son Polatlı'daki ilköğretim okulundaki hizmetlinin 15 öğrenciye istismar vakası basına yansıdı. Son 10 yılda çocuk istismarının yüzde 700 arttığını hatırlatalım.
K-KHK ihraçları eğitimi vurdu. Haklarında somut bir suçlama olup olmadığına bakılmaksızın on binlerce eğitimci ihraç edildi. Öğrenciler öğretmensiz, öğretmenler işsiz ve aşsız kaldı. İşlerini geri isteyen iki eğitimci bedenlerini ve yaşamlarını ortaya koydu, hakları için açlık grevine girdi. Görevden alınan ve haklarında işlem yapılan 60 bini geçkin öğretmen arasında, bunu onuruna yediremediği için intihar edenler oldu.
L-Liyakatsizlik aldı yürüdü. Okul yöneticilerinin yüzde 84'ü yandaş sendikadan atanırken, Milli Eğitim Bakanı da yeğenini, kayınbiraderinin kardeşini, koruma müdürünü, eski Meclis danışmanını daire başkanı atadı. Bakanlık adeta Milli Akraba Bakanlığı oldu.
M-Mülakat komisyonları baş tacı oldu. Torpil iddiaları ve yandaşlık şaibelerine rağmen Bakanlık mülakat komisyonlarında görüntülü ses kaydına ilişkin düzenlemeden kaçındı.
N-Nitelikli okul tanımlaması tweeti bu yarıyılın bombasıydı. Tepkiler üzerine tweet yok edildi. Bakanlık bu ‘nitelikli' okul vurgusu ile okullardaki eğitim ve eğitimci kalitesini tartışmaya açmış, dolayısıyla da herkese eşit eğitimin fiilen olmayacağı bizzat bakanlıkça ifade edilmiş oldu.
O-Ortaöğretimde karma eğitimden uzaklaşıldı. İmam Hatiplerde Temel Kanuna aykırı olarak kız ve erkek öğrencilerin birbirinden ayrıldığı uygulamalara gidildi.
Ö-Öğretmenlik mesleği itibarını kaybetti. Atama bekleyen öğretmen sayısı 450 bini bulurken öğretmen ihtiyacını karşılamak için ücretli öğretmen alımı ilanlarına çıkıldı. Bu yıl 20 bin sözleşmeli öğretmen alınacağı açıklandı. Açıkça ‘aile birliği' ilkesinin çiğnendiği sözleşmeli öğretmenlik ‘ya iş ya eş' denilerek bir tür kölelik ve taşeron öğretmenliğe döndü. Ücretli öğretmenler zaten öteden beri köle muamelesi görmekte. Özel okul öğretmenlerinin de pek çoğu benzer sorunları yaşıyor. Kısacası maddi ve manevi açıdan öğretmenler ezilmekte, horlanmakta ve onurlarıyla oynanmaktadır. Öğretmen Meslek Yasası çıkmadan, bu iktidar anlayışı bitmeden öğretmenler için huzurlu ve nitelikli bir yaşam zor görünüyor.
P-Paralı eğitime yönelik devlet desteği sayesinde özel okulların sayısı hızla arttı. 15 Temmuz'da terör örgütü olduğu resmileşen cemaatin 1.065 okulu kapatıldı ancak bakanın da bütçe sunuşunda ifade ettiği üzere hızla yeni özel okullar açıldı, sayı 2.850'yi buldu. “Paran varsa eğitim var, paran yoksa işin şansa ve kişisel yeteneklerine kalmış.” Özel okulların artması ile övünen bir bakanlık var. Eğitimde fırsat eşitliği ve nitelik, toplumun her kesimine, maddi durumuna bakılmaksızın aynı düzeyde eğitim verilmesi ve herkesin koşulsuz eğitim tüm olanaklarından yararlanabilmesidir.
R-Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri yönetmeliği değiştirildi, okullarda sorunların çözümüne yönelik hizmet veren birim lağvedilmiş oldu. Nöbet ve sınav gibi yeni görev tanımlamalarıyla rehber öğretmenlerin çocuklarla ilgilenme işlevleri de sona erdi.
S-Sınav skandalları merkezi ÖSYM bu yıl da önce üniversite sınav puan hesaplamasında, ardından yerleştirme sonuçlarında hata yaptı. Ayrıca 9.45 mağduriyetini giderici bir yöntem de bulunmadı. Yıllardır mağduriyetler yaratan ÖSYM, mağduriyet giderici bir vasıf kazanamadı. Bir zamanlar “güvenin adresi” olan ÖSYM artık “rezaletin adresi” oldu.
Ş-Şube müdürlerine ilişkin usulsüz atamalar Danıştay'dan döndü ama bakanlık yargı kararını uygulamadı. Her fırsatta “hukuk” diyen bakan ve bakanlık dönemin iklimine uygun olarak işine gelen hukuk kararını uyguladı işine gelmeyeni uygulamadı ve uygun bir kılıf buldu.
T-TEOG bir gecede, “bir kişinin” kararı ile kaldırıldı, yerine sadece 100 bin civarında çocuğun sınavla yerleştirilebileceği, geri kalanının adrese dayalı okullara kayıt yaptıracağı bir sistem getirildi. Ayrıca LYS yerine de yeni bir sisteme geçildi; iki günde yapılacak sınavlarda alanlarına göre soru sayısında ve sınav süresinde değişikliklere gidildi.
U-Ulusal bayram kutlamalarına kutlu doğum, 15 Temmuz ve Kutül Amare günleri de eklendi.
Ü-Üniversite rektörleri akademik anlayıştan uzak uygulamalara gitti. Kapatılan üniversitelerden gelen öğrencilere bu öğretim yılında da çeşitli zorluklar çıkarılırken haklarında hiçbir suç isnadı olmayan işsiz akademisyenlere iş verilmedi. Bazı rektörler kendi yakınlarını önemli görevlere atamayı da ihmal etmedi. Birçok rektör ÖYP programındaki genç akademisyenlere kadrolarına iade etmeyerek ciddi bir hak gaspı yaptı. Üniversiteler bilimsellikten çok, tuhaf uygulamaların, rektörlerin keyfi kararlarının ve siyasi tartışmaların odağı oldu.
V- Vakıflara eğitim hizmetleri adı altında kamu kaynakları tahsis edildi. Ensar Vakfı, TÜRGEV, TÜGVA ve Birlik Vakfı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında çeşitli protokoller imzalandı, arazi ve binalar peşkeş çekildi. Değerler Eğitimi adı altında tarikatların öğrencilere değip dokunması meşrulaştırıldı.
Y-Yurtlarla ilgili yönetmelik değiştirildi. Ortaokul düzeyinde özel öğrenci yurdu açılmasına izin veren Bakanlığın kaçak yurt sayısını bilmediği ortaya çıktı.
Z- Zenginler ile yoksuların eğitim harcamalarında 60 kat fark oluştu. Yoksul aileler harcayabilecekleri her 100 liranın sadece 50 kuruşunu eğitime ayırabilirken, zenginler 5,2 lirasını eğitime ayırdı.