KKKA hastalığın henüz tedavisinin olmadığını ancak aşı çalışmalarının sürdüğüne dikkat çeken Köksal, “KKKA maalesef spesif bir tedavisi yok. Destek tedavisiyle hastaları sağlıklarına kavuşturmaya çalışıyoruz. Hastalığın önlenmesinde en önemli basamaklardan birisi aşı çalışmaları ve aşılama. Aşının geçmişine baktığımız zaman oldukça eskiye dayanmakta. İlk önce Sovyetler Birliği’nde hastalığı kontrol altına almak amacıyla gönüllülerde kullanıldığını ki bu aşı fare beyninden üretilmiş bir aşıydı. Etkili olduğunu gördükten sonra da askeri personele özellikle de kırsal alanlarda KKKA riski olan bölgelerde çalışan askeri personele ve risk gruplarını oluşturan kamu personeline aşı uygulandı ve etkili olduğu görüldü. Daha sonra da toplumun riskli kesimlerinde özellikle endemik bölgelerde yaşayan yerlerde aşı uygulamaları yapıldı. Daha sonra bu etkinliği görüldükten sonra Bulgaristan’da da aşı çalışmalarının başladığını görüyoruz. Aynı şekilde fare beyninden üretilen aşıları Bulgaristan’da hem askeri personele, sağlık çalışanlarına hem de toplumda kullanıldığını görüyoruz. Aşının etkinliği ile ilgili çok büyük spekülasyonlar var. Ancak son yayınlara baktığımız zaman Bulgaristan’da 22-25 yıllık izlenimlerde aşı yapılan gruplarda hastalığın görülmediği belirlendi” dedi.
“Aşı yaygın olarak Bulgaristan ve Rusya’da uygulanmakta” diyen Köksal, “Türkiye’ye gelince Türkiye, Bulgaristan aşısı olarak adlandırılan bu aşıyı kullanmıyor. Bildiğim kadarıyla dünyanın başka yerlerinde de kullanılmıyor. Türkiye’ye ve dünyaya baktığımız zaman aşı çalışmalarıyla ilgili KKKA de aşı çalışmalarının iki önemli handikabı var. Bunlardan birisi çok bulaşıcı virüs olması sebebiyle güvenlik düzeyi çok yüksek laboratuvarlar gerekir. Bir kere bu ortamın sağlanması gerekir ki Türkiye’de bu kadar ileri düzeyde bir laboratuvar yok. İkinci handikap aşının deneme çalışmalarının yapılabileceği hayvanları bulmak. Bu ikisi aşı çalışmalarında gecikmeye yol açtı. Bir diğer sebep de bu kadar önemli olmasa da aşı dünyada çok kısıtlı bölgelerde görülmekte. Yani yaygın değil. Aşı üretilse bile ekonomik olarak acaba ne kadar maliyeti olacak ? Bakıldığı zaman da büyük ilaç şirketlerinin aşıya sıcak bakmadığını gereken desteği de vermediğini görüyoruz. Çünkü ekonomik getirisi çok fazla olmayacak” diye konuştu.
TÜRKİYE’DE BU KONUDAKİ ÇALIŞMA TUBİTAK DESTEKLİ SÜRÜYOR
Türkiye’de bu konuyla ilgili çalışmaları takdirle karşıladıklarını kaydeden Köksal, bu çalışmaların TUBİTAK destekli sürdüğünü belirtti. Köksal, “Arkadaşlarımız güzel bir şey başardılar. Kendilerini kutlamak istiyorum. Bir kere uygun fareleri elde ettiler, önce bunu başardılar. Bu farelerden arındırılmış fareler meydana getirdiler ve bunu enfekte ettiler. Kırım Kongo virüsü ile sonuç elde ettikleri deneysel çalışmaların sonucunda da oldukça yüksek oranda koruyucu antikorlar geliştiğini tespit ettiler. Çalışmalar henüz devam etmekte. Kendilerinin ifade ettiği gibi çalışmalar bio güven sınırı çok yüksek laboratuvarlarda geliştiği için bir kısmı yurt dışında devam edecek. Zaten bu projede TUBİTAK destekli bir proje olarak ilerlemekte. Umarım hakikaten başarılır, gönüllü insanlarda uygulanıp ondan sonra da rutin uygulamaya girecek. Bizde tabi ki böyle bir aşının patentini Türkiye olarak almaktan mutluluk onur duyarız. Tabi hastalığın endemik olarak görüldüğü ülkelerde eğer başarılı olursa bu aşı oradaki insanları hastalıktan korunması adına çok önemli olur” şeklinde konuştu.
KKKA VAKA SAYISI DÜŞÜYOR
KKKA teşhisiyle bu yılın Mayıs ayından bu yana kendilerine gelen vaka sayısında önceki yıllara oranla ciddi bir düşüş olduğunu kaydeden Prof. Dr. İftihar Köksal, “KKKA hasta sayısında geçen yıla oranla bir azalma var. Bu durum bölgemizde de söz konusu. Bunun değişik sebeplere bağlayabiliriz. Bu konuda halkımız bilinçlenmiş olabilir, kenelerin yavaş yavaş neslinin tükenmesine bağlı olabilir ki bunun araştırılması lazım. Ayrıca erken müdahaleler etkili olabilir. Hastaneye yatırılmak üzere müracaat eden hasta sayısında belirgin bir azalma var. Ancak hale bölgemize baktığımız zaman başta Gümüşhane ve Gümüşhane kırsalı olmak üzere oldukça vaka sayısı olduğunu görüyoruz, eskiye göre azalmasıyla birlikte. Gelen hasta sayısına baktığımızda hastanemizde bu sene ilk vakalarımız Mayıs ayının başında geldi. Yani zamansal olarak bir kayma oldu. Bunun sebebi bu sene havaların daha geç ısınması. Mayıs ayından günümüze kadar gelen hasta vaka sayısı ise 15 civarında. Vakaların çoğu Gümüşhane vakası. Eskiden Artvin ve Gümüşhane kırsalından oldukça fazla vaka gelirdi” ifadelerini kullandı.