Türkiye, günlerdir depremi konuşuyor. Elazığ’da meydana gelen deprem sonrasında herkesin aklında tek bir soru var. Depreme hazır mıyız?
İstanbul için olası bir deprem senaryosunda, 48 bin binanın çökeceği ve depremin büyüklüğünün 7,5 büyüklüğünde olacağı konuşuluyor.
Peki, 1999 Marmara depremini acı bir şekilde yaşayan İstanbullular, geçen 20 yılda ne gibi önlemler aldı?
Bu soruların cevaplarını TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna’ya sorduk.
“1999 DEPREMİNDEKİ ORTA HASARLI BİNALAR BOYANARAK VATANDAŞA SATILDI”
Suna, 1999 depreminde Avcılar ilçesi ile deprem merkezi arasının 100 kilometre olduğunu belirterek, “O dönem Avcılar, Pendik ve Tuzla ilçelerindeki binaların çoğu ağır hasar almış ve çökmüştü. O dönem ki rakamları hatırlatmak istiyorum. 3 binden fazla yapımız ağır hasar gördü, 50 bin yapı tamamen yıkıldı, 30 bin yapı az ve orta hasara uğradı. Bine yakın İstanbullu vatandaşımız da hayatını kaybetti. O günden bu yana baktığımızda, çöken binaların enkazları kaldırıldı. Peki az ve orta hasarlı binalara ne yapıldı biliyor musunuz? O binalar sıvandı, boyandı ve kiralandı ya da satıldı. Vatandaşlarımız da mağdur oldukları için, bile bile o deprem güvenliği olmayan binalarda oturmaya başladılar ve hala oturmaya devam ediyorlar” dedi.
Suna, “Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, 2018 yılında İstanbul’da 600 bin hasarlı binanın yer aldığını açıklamıştı. 2018 yılındaki imar barışından sonra da yeni Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Türkiye’de 7 milyondan fazla yapının deprem güvenliği olmadığını, kaçak olduğunu belirtmişti. 2 milyon yapı stoğu varsa İstanbul’da bunun da yarısının kaçak, iskansız olduğu anlaşılıyor” diye konuştu.
“48 BİN BİNANIN ACİLEN TESPİT EDİLİP YIKILMASI LAZIM”
Çözüm önerilerinin de hızlıca hayata geçirilmesinin önemine değinen Suna, “İstanbul’un acilen yapı stoğunun envanteri çıkartılmalı. Bu envanter çıkarıldığı zaman yapınızın risk durumu belirlenecek, öncelik sıraları belirlenecek. Biz de diyoruz ki ilk aşamada 48 bin binanın acilen tespit edilmesi ve yıkılması lazım. İkinci sırada da hasar alacak binaların güçlendirilmesi geliyor, deprem böyle beklenir” ifadelerini kullandı.
“ELAZIĞ’DAKİ DEPREM İSTANBUL’UN SADECE BİR MAHALLESİ BÜYÜKLÜĞÜNDE”
Suna, İstanbul’un sadece bir ilçesi kadar yer kaplayan Elazığ depreminde 72 binanın yıkıldığını belirterek, “Şu an 5-10 bina üzerinde enkaz kaldırma çalışmaları sürüyor. İstanbul’da dar sokaklardaki çöken binalara ekipler nasıl ulaşacak? 48 bin bina çökmesi durumunda kimden, nasıl yardım gelecek? Depremde 72 saat denilen ve hayati önem taşıyan altın saatler içerisinde çöken binalarda mahsur kalan İstanbullulara nasıl ulaşılacak? Her bina başına 10 kişi koyduğunuzda oluşacak rakamı düşünebiliyor musunuz? Bizim riski azaltmamız lazım ki az hasar olsun ve deprem anında her binaya yetişebilelim. Elazığ’daki olay İstanbul’daki bir mahalle büyüklüğünde olmasına rağmen, hala enkazların altında kalan ulaşılamayan vatandaşlar var. 72 saat içinde 48 bin çöken binaya ulaşacak ekibimiz var mı? Hayır, yok maalesef” dedi.
“AVCILAR’DA 10 BİN BİNA YENİLENMELİ”
Deprem tecrübesini acı bir şekilde yaşamış Avcılar’ın Belediye Başkanı Turan Hançerli, 20 yıldır bir şeyler yapılmadığını belirterek, “20 yılda depreme güvenli bir şehir inşa edilebilirdi. Ancak bugünden itibaren artık yapacağımız şeylerin hızını ve niteliğini konuşmamız lazım. Her çaba çok kıymetli ama çaba ve çalışmanın ihityaçla paralel olması lazım. İhtiyaç ne sorusu? mutlaka sorulmalı. Biz Avcılar’da yaklaşık 10 bin binanın yenilenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Artık, geçmişi unutalım ve yarına bakalım, önümüze bakalım, neler yapabiliriz acilen bunları konuşalım. Avcılarlılar yapılarını yenilemek için bir çaba içerisinde ve biz de belediye olarak buna yönelik çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bunlardan birisi de imar planı değişikliği. Yeni bir imar planı yapmak için çaba sarf ediyoruz ve onun dışında hızla gerçekleşecek plan notları ile bu yenilenme sürecini hızlandırmaya çalışıyoruz fakat Büyükşehir Belediye Meclisi’mizden henüz bu karar geçmedi. Şubat ayında inşallah geçecek ve nisan ayında Avcılar’da ciddi bir yenilenme başlayacak” şeklinde konuştu.
“KARAR MECLİSTEN GEÇENE KADAR OTURMA EYLEMLERİNE DEVAM EDECEĞİM”
Hançerli, Büyükşehir Belediye Meclisi’nde kalan imar planı değişikliği kararları için oturma eylemi başlattığını ve karar meclisten geçene kadar bu eylemini sürdüreceğini de sözlerine ekledi.
Olası bir İstanbul depremini değerlendiren Hançerli, deprem sonrasındaki arama kurtarmanın çok kıymetli olduğunu ancak öncesinde binaların güçlendirilmesinin ve riski azaltmanın çok daha önemli olduğuna değindi. Hançerli, “Deprem sonrası arama kurtarma zor bir süreç. Çok insan ve makine kaynağına ihtiyaç var. Elazığ’da çöken binalar az sayıda olmasına rağmen, saatler sonra bile enkaz altındaki insanlara ulaşılamadı aynı senaryoyu İstanbul için düşündüğümüzde ekipler yetersiz kalacaktır ve bunlara yönelik de çalışmalar yapılması gerekiyor” diye konuştu.
Deprem öncesi dayanıklı binalar inşa etmenin önemli olduğunun altını çizen Hançerli, “Bunun yolu da güçlü yapılar inşa etmekten geçiyor. Bunun için de uluslararası standartlara uygun planların olması gerekiyor, Avcılar’ı hiç bilmeyen birisinin dahi o planlara bakarak arama kurtarma çalışmalarını yapabilmesine hazır hale getirmeye çalışıyoruz amacımız en az hasarla bu süreci atlatabilmek” dedi.
“DEPREM OLDUĞU ZAMAN HALK OLARAK SORGULAMAYA BAŞLIYORUZ”
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Esin Köymen, 1999 depreminden sonra kentlerin depreme hazır hale getirilmesi için birtakım yeni vergiler konulduğunu, hatta bedelli askerlik düzenlemesi yapıldığını hatırlattı.
Köymen,”Buralardan elde edilecek gelirin, kentleri afete hazır hale getirmek için kullanılacağı açıklanmıştı. Ama elde edilen gelir bu alanlarda kullanılmadı. En son eylül ayında Silivri açıkların meydana gelen depremden sonra bütün bunları sorguladığımızda paraların alt yapı projelerinde kullanıldığına ilişkin bakanlık açıklama yaptı. Ne zaman deprem oluyor, halk olarak o zaman sorgulamaya başlıyoruz” diye konuştu.
“YÖNETİCİLER AFETİ RİSK OLARAK GÖRMÜYOR”
Köymen, Kanal İstanbul projesinin maliyetinden daha düşük rakama İstanbul’u afete karşı hazırlamanın mümkün olduğunu dile getirerek, “Onun yerine Kanal İstanbul projesi yapıp etrafına yeni nüfus çekmeyi önerebiliyorlar. Bilim insanları hem Doğu Anadolu fay hattı, hem Kuzey Anadolu fay hattında risklerin nerelerde olduğunu açıklıkla dile getirmişlerdi. O bölgelerde eski binaları, sağlam olmayan binaların yıkılması ya da güçlendirilmesi için uyarılarda bulunmuştu ancak bunların hiçbiri dinlenmiyor. Bunun üstüne üstlük 2018’de Türkiye genelinde imar affı düzenlemesi yapıldı. Yöneticiler afeti bir risk olarak görmüyor, gereken önemi ve özeni göstermiyor” dedi.
“VATANDAŞ KADERİNE TERK EDİLDİ”
“İstanbul 1999’dan bugüne beklenen büyük depreme hazır hale getirilebilirdi” diyen Köymen şunları söyledi:
*Bilim insanları ortalama 10 yılda tüm hazırlıkların tamamlanabileceğini söylemişlerdi. Kentin içindeki bütün boş alanları yapılaşmaya açılması; böyle bir niyetin olmadığının göstergesi.
*Yeni nüfusları çekecek bir sürü uygulama yapıldı. Park alanları, yeşil alanlar, deprem sonrası toplanma alanları ve askeri alanların da yapılaşmaya açılmasıyla kentin içinde boşluk bırakılmadı.
*Kentleşme politikalarına sağlıklı bakış açısı geliştirmek gerekiyor. Bu düzenlemelerin hiçbiri yapılmadı ve vatandaş kendi kaderine terk edildi.
*İnsanların gittikçe yoksullaştığı bir ortamda bireylerin kendi olanakları ile çözüm üretmesi de mümkün değil. Devletin ve yerel yönetimlerin bu işin bir parçası olması gerekirken insanlar kaderlerine terk edilmiş oldu.
TOKİ VE KİPTAŞ’IN BOŞ KONUTLARI
Özellikle İstanbul’da çok fazla boş yapı stoğu olduğuna dikkat çeken Köymen, “Depremden en çok etkilenecek alanlarda yaşayanlar hızla KİPTAŞ ve TOKİ’nin ürettiği boş konutlara yönlendirilebilirdi. Onlar da yapılmadı. Ekonomik krizin yaşandığı ortamda vatandaşın kendi olanaklarıyla çözmesini beklemek olayı hafife almak anlamına gelir. Devlet dediğimiz vatandaşın can güvenliğinden sorumludur. Bu sorumluluktan kaçması mümkün değil” dedi.Köymen, İstanbul’da binalarla ilgili envanter çalışması yapılması gerektiğine dikkat çekerek “Hangisinin yıkılıp yeniden yapılacağına, hangisinin güçlendirilmesi gerektiğine dair tespitlerin yapılıp dönüşümün sağlanması gerek. Şimdiye kadar bunların hepsi yapılabilirdi, olanaklar da vardı” şeklinde konuştu.