İntenet hayatımıza girdiğinden beri eğlencemiz de oldu, kütüphanemiz de. Hatta işimiz ve yaşam alanımız... Ancak bugünlerde bambaşka bir yüzüyle tanışıyoruz. Hem de kanımızın bile akışını değiştiren karanlık bir yüzü ile. Daha önce uyuşturucu, alkol ve sigaraya yüklenen bir rol, şimdi ekranlarımızdan hayatımıza uzanarak bazılarımızı ele geçiriyor: İnternet bağımlılığı...
Bu konuyu yazarken internet yasaklarını savunanlara bir bahane daha verme korkusu, klavyeye uzanmayı zorlaştırsa da kurbanların hikayeleri görmezden gelinemeyecek kadar etkileyici.
Sık görüşmediğiniz bir tanıdığınızı ya da arkadaşınızı düşünün. Örnek bir baba ya da özenilecek kadar başarılı bir insan...
Bir gün onun hayatının merkezinde internet olan bir bağımlı olduğunu duysanız ne düşünürsünüz? Herhalde ‘Herkes kadar’ der geçersiniz. Peki ya mesaisini bırakıp tüm zamanını buna harcadığını, sırf bu iş için bir ev tuttuğunu, evde sadece bir koltuk, bilgisayar ve internet bağlantısı olduğunu öğrenseniz.
İşe gider gibi evden çıkarak bu gizli sığınağa koştuğuna, günlerini hatta bazen gecelerini bu ıssız evde yalnız başına bilgisayar başında geçirdiğine ihtimal verir misiniz...
Örnek bir baba ya da özenilecek kadar başarılı bir insan nasıl oluyor da bu hale gelebiliyor? Sorunun yanıtı henüz tam olarak bulunabilmiş değil. Ama en azından sorunu tanımlama aşaması geride kalmış gibi görünüyor.
UYUŞTURUCUDAN FARKI YOK
İnternet bağımlığı, artık uyuşturucu ya da alkol bağımlılığı gibi bir hastalık. Tedavisi için de çok uzaklara gitmeye gerek yok. Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin artık uzmalık alanı internet bağımlılığı olan bir kliniği var.
Başhekim Doç Dr. Erhan Kurt, internet kullanımının ancak zararlı boyutlara oluşması halinde bağımlılıktan söz edebileceğini dile getirince içimiz rahatlıyor. Klinikte görevli Dr. Ömer Şenormancı da sınırları belirginleştiriyor: “Profesyonel kullanım ve ihtiyaç hali bizim çalışma alanımızın dışında kalıyor.”
BAĞIMLI MISINIZ?
Doç. Dr. Erhan Kurt
Doç Dr. Erhan Kurt, bağımlılığın kriterlerini sayarken insan önce kendisini sonra çevresini bir bir kafasında tartmadan edemiyor:
- İnternette geçirilen zaman gittikçe artar. Normal bir insanın bıkkınlık eşiğine karşı tolerans gelişir. Daha fazla kullanıma doğru gider.
- Yoksunluk duygusu yıkıcıdır. Online olamazsa gerginlik, uykusuzluk ve öfke gözlenir.
- Tasarlanandan fazla kullanım görülür. Oysa başına geçerken 1-2 saat diye tasarlanır. Sabahlamaya kadar gider.
- Boşa giden çabalar hayatın bir parçası haline gelir. İnsanın kendine yaptığı telkinler başarısız olur.
- İşlevsellik bozulmaya başlar. Normal hayatını sürdüremez. Evini, işini ihmal eder.
- Bedensel ve psikolojik zararlarına rağmen kullanım sürer.
Dr. Ramazan Konkan
'REKORUM 72 SAAT'
Klinik şefi Dr. Ramazan Konkan’ın bu kriterlere uyan kişilerin normal hayatın dışına çıktığını ve tedaviye ihtiyacı olduğunu vurguluyor. Ama asıl macera da bundan sonra başlıyor. Çünkü bağımlılar bu kriterleri karşılıyorsa bile kabullenmemesi yaygın bir davranış şekli. “Reaksiyon geliştiriyor” diyor Konkan ama meslektaşı Ömer Şenorman’ın anlattıkları ne kadar tahmin edilebilir olsa da inanması zor şeyler:
“İnternet üzerinden oynanan oyunların bağımlısı haline gelmiş ergenlerin bilgisayar başında geçirdiği süre 10-12 saate kadar çıkabiliyor. ‘Hocam rekorum 72 saat’ diye övünen hastalarımız var. Aile önce önemsemiyor. Ancak iş yemek yememeye ve uykusuzluğa varınca telkini aşıp kendilerince önlem almaya çalışıyorlar. Bilgisayarlar ve modemler havada uçuşuyor. Hatta ailesine bıçak çeken gençler bile var.”
Bu örnekleri okuyunca ‘Eve gidince ilk işim bilgisayarı yasaklıyorum’ diye karar alanlar yalnız değilsiniz. Sizden önce benzer önlemler alan aileler, bir süre sonra çocuklarının günlerdir okula gitmediğini öğrendiğinde onları internet kafede bulmuş. Aç kalmak pahasına tüm harçlığını internete yatıran bu çocukların yine internet kafedekilerin ısmarladıkları tostlarla beslendiğini duyunca insan ne hissedeceğini bilemiyor gerçekten.
Dr. Ömer Şenormancı
'DERSLERİ İYİYSE GETİRMEYİN'
Dr. Şenorman’ın ‘Çocuğum bilgisayar başından kalkmıyor’ diye düşünen ailelere de bir uyarısı var: “Günde 3-4 saat oynuyor, sosyal hayatına devam ediyor ve dersleri iyiyse lütfen bize getirmeyin, patolojik eşiğe ulaşmamışlar...”
Bu bağımlılığa en çok neden çocukların yatkın olduğu sorusu geliyor insanın aklına. Şenorman, çocukların bu teknolojinin içinde doğduğunu hatırlatıyor: “Ulaşımları kolay, gelişime açıklar.”
Doç. Dr. Kurt da ergenliğin doğasına gönderme yapıyor:
“Bu yaşlar ailenin kanatları altından çıkarak bağımsızlığın ilan edildiği dönemlerdir. Artık anne babadan önce arkadaşlar gelmeye başlar. Varolma ihtiyacı başlar, yaşıtları arasında bir yer edinmek ister. Atalarımız çok doğru tanımlamış, delikanlı. Kan gerçekten de deli akar o yaşlarda. Biyolojik fırtınalar kopar bedenlerde.”
'SEVGİLİSİ YOK UMURUNDA DEĞİL'
İnternet bağımlılığının esiri olmuş gençlerin hayatındaki öncelikler tamamen değişiyor. İlk hedef ise başarı algıları... Şenorman yine hastalarından örnek veriyor: “Okulda herkes dalga geçiyor, sevgilisi yok, dersleri kötü. Bunların hiçbiri onlar için sorun değil. Ancak oynadıkları oyunda başarısız olduklarında veya bir oyun arkadaşı ona destek olmadığında dünya başlarına yıkılıyor, çıldırıyorlar...”
'KARİYER DE YAPARIM ÇOCUK DA...'
Elbette bu bağımlılığın tüm yükünü gençlere yıkmak haksızlık olur. Çünkü tedavi için başvuranlar arasında ‘Kariyer de yaparım, çocuk da’ sözünün hakkını vermiş insanlar bile var. Özellikle birinin hikayesi çok ilginç. Büyük bir şirkette başarılı bir kariyeri olan H.Y., hemcinsleri gibi kozmetiğe ilgisi olan bir kadın. Ancak ihtiyacı olan ürünleri internette araştırırken kendisini klinikte bulmuş. Uygun fiyat ya da etkili ürün arayışı için internette geçirdiği zaman, bir süre sonra hayatını ele geçirmiş. Bu saplantı, alışveriş çılgınlığıyla da birleşince ekranda gördüğü her ‘Satın al’ ikonuna basarken yakalamış kendini. Herhangi bir alışveriş merkezine giderek gerekli ürünleri almak da tatmin etmemeye başlamış. Saatlerce saplantılı bir şekilde aynı ürünleri inceledikten sonra ihtiyacı olmamasına rağmen benzer şeylerden onlarca aldığını uzun süre farketmemiş bile. Ailesi durumu farkedince ikna olmuş tedavi olmaya.