info@ellidokuz.com
Dolar Alış
:
34.2820
Dolar Satış
:
34.3438
Euro Alış
:
37.3363
Euro Satış
:
37.4035
Aranıyor, lütfen bekleyiniz...

Deprem Uzmanlarından İstanbul İçin Korkutan Uyarı

17 Ağustos 1999 depreminin ardından 18 yıl geçmesine rağmen İstanbul`un depreme karşı hazırlıklı olmadığını söyleyen İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Proje Koordinatörü Serhat Yılmaz, Ege Denizi`nde meydana gelen depremlerinolası İstanbul depremine etki edebileceğini söyledi.

Emekli Prof. Dr. Doğan Perinçek, Marmara Denizi'nde yaşanan sessizliğe dikkat çekip, büyük bir deprem uyarısında bulundu. Sakarya Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Levent Gülen de Türkiye'de 6 seneden beri 7’den büyük deprem olmadığını işaret ederen, "Dolayısıyla yakın bir zamanda 7’den büyük deprem olursa şaşırmamamız gerekiyor çünkü bu 100 yıllık istatistik eninde sonunda bir deprem oluşturuyor." dedi.

Resmi rakamlara göre 17 bin 840 kişinin öldüğü, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin yarın 18’inci yıldönümü. Bununla birlikte özellikle Ege Bölgesi civarında son zamanlarda orta ve küçük ölçekli meydana gelen depremlerin de yaşanmasıyla tekrardan deprem gerçeği ortaya çıktı. Uzmanlar ise şimdilerde olası İstanbul depremine işaret ediyor.

İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Proje Koordinatörü Serhat Yılmaz, 17 Ağustos Depremi sonrası çıkarılan yönetmelikler ve yasanın yerinde ve yeterli olduğuna fakat denetim açısından yetersiz olunduğunu hatırlattı, önemli olanın deprem öncesi insanların hazırlıklı olması gerektiğine değindi. Herkesin bireysel olarak sorumluluk almasının ve korkmak yerine yeterli bilgilendirmeye sahip olmasını söyleyen Yılmaz, önemli değerlendirmelerde bulundu.

“İSTANBUL’U HAZIRLAYAMADIK”

17 Ağustos Depremi'ne kadar afet yönetiminin hep afet sonrası olarak planlandığını ve bu çalışmaların da eksik olduğunu anladıklarını dile getiren Yılmaz, “1999 depremi bize asıl önemli olanın afet öncesi risk azaltma çalışmalarının yapılması gerektiğini gösterdi. Fakat 18 yıldır birçok projeler hazırlanmasına ve yönetmeliklerin değişmesine rağmen bununla ilgili çok yol kat edemedik. Yani hem bina hem de toplumsal kapasite anlamında İstanbul'u yeteri kadar afetlere hazırlayamadık” dedi.

“KORKUTMAK YERİNE BİLGİLENDİRMELİYİZ”

Depremden korunmanın her şeyden önce bilgiden ve önlemden geçtiğine de dikkat çeken Yılmaz, “Mevzuat ve yönetmelik olarak aslında dünyada birçok ülkeden ilerideyiz. Yasalarımız ve yönetmeliklerimiz var ama uygulama ve denetlemelere bunu yansıtamıyoruz. Yeteri kadar denetleme kalitesini hayata geçiremiyoruz. Bu büyük bir sıkıntı. Diğer bir unsur da toplumsal düzeyde bir farkındalık oluşturamadık. Biz insanlarımızı afetlere karşı yeteri kadar hazırlayamadık ve bilgilendiremedik. İnsanlar da depremlerin çok sık olmamasından ve toplumsal hafızadaki canlılığını yitirmesinden dolayı kendilerini hazırlamıyorlar. Aynı zamanda depremi büyük bir olay olarak gördükleri için kendilerini yetersiz hissedip kaderci bir anlayışa sığınıyorlar. Son zamanlarda da insanlar bilgilendirilmek yerine hep korkutuluyor. Hâlbuki korkmak yerine afet öncesi yeterli bilgilere ve donanımlara sahip olsalar aslında bununla baş edilebileceğini herkes anlar” diye konuştu.

“BİNALARIN DEPREME DAYANIKLI OLUP OLMADIĞINI ÖĞRENSİNLER”

Depreme karşı yapılması gerekenleri de aktaran Yılmaz, binaların dayanıklı olup olmadığının öğrenilmesi gerektiğini de söyledi. Yılmaz, “İnsanlar öncelikli olarak afete hazırlık eğitimlerine katılmaları gerekiyor. Bu eğitimler birçok kurum tarafından ücretsiz olarak veriliyor. Eğitimlerle birlikte yaşam alanlarındaki riskleri azaltmaları lazım. Güvenli bir yapının nasıl olduğunu, yapı satın alırken nelere dikkat etmeleri gerektiği de bu eğitimlerden öğrenebiliyorlar. Bu bireysel düzeydeki bir önlemdir. Bir de bunun kurumsal düzeyde olanı da var. Biliyorsunuz afet toplumun tamamını etkileyen bir olay. O yüzden özel sektörün, üniversitelerin, medyanın, kamu kurum ve kuruluşlarının da depreme karşı hazırlıklarını bir an önce tamamlamaları lazım. İnsanlar oturduğu yapıyı depreme ne kadar dayanıklı bunu çok düşük maliyetlerle tespit ettirebilirler. Binamız güçlü değilse mutlaka güçlendirilmelidir. Diğer bir yapılması gereken ise evimizde bulunan eşyalarımızın -televizyon, bulaşık makinesi, dolaplar- deprem anında devrilip yangına, yaralanmalara neden olmaması için sabitlenmesidir. Camların kalın perdelerle tutulması veya cam filmle kaplanması gerekiyor. Bir de deprem anında doğru davranış şeklimiz var. Sarsıntı başladığı anda panik yapmadan kapıya pencereye koşmadan yapmamız gereken şey bulunduğumuz yerde hedef küçülterek çök-kapan-tutun ya da cenin pozisyonunda sağlam bir nesnenin yanında korunmaktır. Zaten sarsıntı sonrasında mutlaka binamızdan dışarıya çıktığımızda yetkililerin yönlendirmeleri doğrultusunda hareket edeceğiz. Yetkililer binanın sağlam olduğunu söylerse tekrar giriş yapabiliriz. Bir de yapmamız gereken diğer bir unsur ise mutlaka bir afet acil durum çantamızın olması gerekiyor. Dünyanın neresinde olursak olalım afetlerden sonra ilk 72 saat bizlere uzmanların yardım edemeyeceğini bilmemiz gerekir. Bu sebeple bizim bu 72 saate hazırlıklı olmamız gerekiyor. Afet acil durum çantası içinde varsa sürekli kullandığımız ilaçlar, hijyen malzemeleri, önemli anahtarların yedekleri ve üç günlük ihtiyacımızı karşılayacak gıda ve su ile birlikte yazlık ve kışlık olarak güncelleyeceğimiz kıyafetler bulunmalıdır. Afet acil durum çantamızı ile üye sayımıza göre hazırlamalıyız. Bu çantayı bavul şeklinde değil sırtta taşınabilecek bir çanta olarak gerekirse birden fazla çanta olarak hazırlamalıyız” şeklinde konuştu.

“YÜKSEK BİR RİSK ÜZERİNDE YAŞIYORUZ”

“Beklenen bir İstanbul gerçeği ile karşı karşıyayız ama bizim için asıl önemli konu deprem öncesi ne yapmalıyız” diyerek sözlerine devam eden Yılmaz, “Depremde nasıl davranmalıyız diyerek deprem sonrasını da planlamalara almalıyız. Toplumda bu farkındalık düzeyi çok düşük. Afetlere hazırlık belediyelerin, medyanın, özel sektörün, üniversitelerin, kamu kuruluşlarının tamamının sorumlu olduğu çalışmalardır. Fakat temelinde birey vardır. Onun için bizim yaptığımız bütün çalışmalarda bireylerin afet hazırlık kapasitesini arttırmak bu yönde talepte bulunmalarını sağlayabilmek hedeflenmektedir.

Ülkemizde insanların yüzde 96’sı deprem bölgesinde yaşamaktadır. Yüksek bir risk üzerinde yaşıyoruz. Ama depremde yağmur gibi doğa olayıdır. Yağmurdan korunmak için şemsiye alıyorsak depremde de korunmanın yöntemleri vardır. Bunun bir doğa olayı olarak kalmasını sağlamak elimizdedir” ifadelerini kullandı.

“FAY HATTI ÜZERİNDE BİLE OLSA BİR ŞEY OLMAZ”

Özellikle geliştirilen yönetmeliklere çok da uyulmadığına vurgu yaparak binaların bu kriterlere uyması durumunda zarar görmeyeceğini dile getiren Yılmaz, “2007 yılında depremle ilgili yapı mevzuatı, yönetmeliği çıktı. Oluşturduğunuz bir yapı ya da konut büyük bir depremde hasar alsa bile içindeki insanların zarar gelmesini engelleyecek ve tahliyesine olanak sağlayacak bir donanımda olması lazım. Orta büyüklükteki depremlerde yapı hasar alsa bile tamir olunur şekilde olması gerekir. Küçük ölçekli depremlerde de hiç etkilenmemesi gerekir. Yani bir yapının yasal olarak bu özellikleri taşıma zorunluluğu var. Fakat bunun denetiminde sıkıntı var. Öncelikli olarak bu yapının bu özelliği taşıyıp taşımadığına ilişkin denetleme sıkıntısını çözmek lazım. Yeterli kriterleri sağlıyorsa fay hattının üzerinde bile olsa bina yıkılmaz. Aslında Türkiye'de 65 yıldır bu önleyici yönetmelikler var fakat uygulansa idi 99 depreminde bunları yaşamazdık. Bizim sıkıntımız uygulamada ve denetlemede” dedi.

“İSTANBUL DEPREMİNİ TETİKLEYEBİLİR”

Ege Denizi'nin dünyadaki en aktif deprem bölgesi olduğunu belirten Yılmaz, burada meydana gelen depremlerin olası İstanbul Depremi'nde etki edebileceğini bildirdi. Ancak bunun için Marmara Denizi içerisindeki fay üzerinde biriken gerilimin doyum noktasına ne kadar yaklaştığını ve Ege Bölgesi'nde meydana gelecek depremin Marmara Denizi'ndeki hareketlenmeyi nasıl etkileyeceğine bakılması gerektiğini bildirdi. Ege Denizi'ndeki depremler bölgenin jeolojik yapısından kaynaklanıyor. Bodrumda 6,6 büyüklüğünde gerçekleşen deprem bölgedeki yapıların depreme dayanıklı olduğunu gösterdi. Bu güzel bir haber. Ama depremden sonra tsunami dalgası oldu, birçok iş yerinde maddi zarara neden oldu. Bölge aktif bir deprem bölgesi olduğu için oradaki insanların mutlaka buna hazır olması gerekir. Ege'deki depremlerin İstanbul depremini etkileme ihtimali var. 99 depremine kadar bir depremin başka bir depremi etkilemeyeceği iddia ediliyordu. 99 depreminden sonra bu algı değişti. Bölgede gerçekleşen deprem bir başka bölgedeki fay hattını eğer enerji birikimi doruk noktaya ulaşmaya yakınsa tetikleyebilir. Bu risk İstanbul için her zaman var. Çünkü İstanbul’da büyük bir depremin olma olasılığı son 30 yıl içerisinde yüzde 66 olarak belirlenmiştir. 2030’a kadar büyük bir deprem bekleniyor. 2030’a kadar olacak diye bir kaide yok ama olması ihtimali yüksek” diye konuştu.

PERİNÇEK’TEN BÜYÜK DEPREM UYARISI

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden (ÇOMÜ) emekli Prof. Dr. Doğan Perinçek, 17 Ağustos 1999 depreminin yıldönümü öncesinde bugün sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Marmara Denizi’nde yaşanan sessizliğe dikkat çekip, büyük bir deprem uyarısında bulundu.

ÇOMÜ Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü’nden emekli Prof. Dr. Doğan Perinçek, Facebook hesabından bugün yeni bir paylaşımda bulunurken, uzmanların sürekli dillendirdiği beklenen büyük Marmara, ya da İstanbul depremine dikkat çekti. ‘Marmara Denizi ve dolaylarında neler oluyor?’ başlığıyla paylaşımda bulunan Perinçek, Marmara Denizi’nde bugün saat 11.39’da 3.8 kilometre derinlikte meydana gelen 3.3 büyüklükteki depremin son 30 günün en büyüğü olduğunu belirtti.

Son 1 ayda Marmara Denizi dolayında toplam 13 deprem yaşandığını hatırlatan Perinçek, “16 Ağustos 2017 tarihinden önceki 7 gün içinde Marmara Denizi ve dolayında sadece 4 deprem yaşadık. 8 Ağustos 2017 tarihinden önceki 7 gün içinde Marmara Denizi ve dolayında sadece 5 deprem yaşadık. Önceki aylarda her gün ortalama 2-3 depremin yaşandığı Marmara ve dolayı neden bu kadar sessiz? Neden son 16 günde sadece toplam 9 deprem oldu? Marmara birçok yerbilimcinin uyardığı büyük depreme hazırlık içinde mi, bunun için biriktirdiği enerjisine ekleme mi yapıyor? 17 Ağustos 1999 depreminin yıl dönümüne gelirken bize yeni bir uyarıda mı bulunuyor? Bugün olan 3.3 büyüklükte deprem beklediğimiz depremin öncüsü olabilir mi? Bu deprem öncü olmasa bile, öncü gibi düşünüp geciktirdiğimiz tedbirleri almak için, bizim bu son depremi bir uyarı olarak almamız gerekmez mi? Bir jeolog olarak tek dileğim, her an gelebilecek büyük Marmara depreminin bize ihtiyacımız olan zamanı bırakması” ifadelerini kullandı.

‘BİZİ YÖNETENLERE GÜVENİM AZALDI’

Beklenen depremin Marmara Denizi’nde yada dolayında olabileceğine dikkat çeken Perinçek paylaşımında şu ifadelere de yer verdi: “İstanbul dışında Kuzey Anadolu Fayı’nın geçtiği herhangi bir yerde büyük depremi yaşayabiliriz. Yetkililerin ya da bilim insanlarının bu konuda uyarıları yeterli değil. Halkımıza da büyük görev düşüyor. Depremin zararını azaltmak için değil de rant için gayret gösteren kişileri denetlemek hem yerel yönetimlerin hem de halkımızın görevi. Deprem korkusunu ranta çevirmek isteyenlere ve bunu siyasi amaçları için kullananlara fırsat vermeyelim. Her geçen gün daha da kirlenen ticaret hayatının denetlenmesi ancak halkımız tarafından sağlıklı bir şekilde yapılacağı inancındayım. Bunu söylediğim için üzgünüm; itiraf ediyorum benim bizi yönetenlere güvenim azaldı! Bunun için delil mi istiyorsunuz. Özellikle İstanbul’da yeniden yapılaşmayı yapan kuruluşlardan bazılarının içler acısı tutumuna yakından bakın.”

GÜLEN: 6 SENEDEN BERİ 7’DEN BÜYÜK DEPREM OLMUYOR

Sakarya Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Levent Gülen de Türkiye’de 6 seneden beri 7'den büyük deprem olmadığını belirterek, “Dolayısıyla yakın bir zamanda 7'den büyük deprem olursa şaşırmamamız gerekiyor çünkü bu 100 yıllık istatistik eninde sonunda bir deprem oluşturuyor.” dedi.

Gülen, şöyle konuştu: “Dünyanın birçok yerinde depremler oluyor. İstatistiki olarak bakacak olursak ülkemizde aşağı yukarı 3 senede bir yeniden büyük deprem meydana geliyor. Son 100 yıldaki depremlere bakacak olursanız sayı itibarıyla 31-32 civarında. Kabaca hesaplarsak 3 senede bir deprem oluyor. Bazen uzun süreler olmuyor. Örneğin en son 7’den büyük deprem Van'da oldu 2011 yılında. Şu anda 2017 yılındayız. Türkiye’de 6 seneden beri 7'den büyük deprem olmadı. Dolayısıyla yakın bir zamanda 7'den büyük deprem olursa şaşırmamamız gerekiyor çünkü bu 100 yıllık istatistik eninde sonunda bir deprem oluşturuyor. Yani yer bilimlerinde bir laf vardır ‘Geçmiş geleceğin anahtarıdır.’ Eğer bir yerde deprem olmuşsa gelecekte de olacaktır. Bu zaten doğanın kanunu.”