AB Yüksek Temsilcisi ve AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Federica Mogherini ile Genişleme ve Komşu Ülkeler Politikası’ndan sorumlu AB Komiseri Johannes Hahn 1 Kasım’da Türkiye’de gerçekleşen genel seçimler hakkında ortak bir açıklama yaptı.
Açıklamada genel seçimlerin yüksek katılımlı gerçekleşmesinin Türk halkının demokratik sürece güçlü bir şekilde bağlı olduğunu teyit ettiği, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları ve Ofisi’nin 2 Kasım Pazartesi günü yayımlanacak olan ilk tespitlerinin inceleneceği belirtiliyor. Avrupa Birliği’nin Türkiye ile ortaklığın geliştirilmesi ve aradaki işbirliğinin geliştirilmesi için bu seçimler sonrasında kurulacak olan hükümet ile birlikte çalışmaya hazır olduğu bildirildi.
AB Komisyonu tarafından hazırlanan 2015 yılı Türkiye İlerleme Raporu taslağında yer alan bazı tespitlere aşağıdadır:
• Geçici Hükümet AB katılım sürecini yeniden canlandırmaya yönelik girişimlerde bulunmuştur. Ancak bu yönde atılan adımlara rağmen hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü alanında
Avrupa standartlarıyla uyumsuz yasal düzenleme değişiklikleri gerçekleştirilmiştir.
• Türkiye Kıbrıs’ta Mayıs ayında başlayan görüşmeleri ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Temsilcisi’nin çalışmalarını desteklemektedir.
• Şirketler hukuku, mali hizmetler, Trans-Avrupa Ağları, bilim ve araştırma alanlarında müktesebat uyumu ileri düzeydedir.
• Türkiye şu an en yüksek sayıda sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkedir.
• Türkiye’de bulunan sığınmacıların 2 milyonu Suriyelidir. Sığınmacı ve yerlerinden edilmiş kişiler akını Türkiye için önemli bir yük yaratmaktadır. Sığınmacıların ihtiyaçlarına yönelik şimdiye kadar 6,7 milyar€ harcanmıştır.
• Türkiye hızla büyümekte olan “yabancı savaşçılar” konusu ile ilgili olarak hem bu kişilerin geçiş noktasında yer almakta, hem de bir kaynak ülkesi konumunda bulunmaktadır.
• Türkiye sığınmacıların Ege kıyılarından yasadışı olarak denize açılmalarını önlemeli ve Yunan polisi ve sahil güvenlik kuvvetleriyle işbirliği yapmalıdır.
• Yargı sistemi alanında katılım müzakereleri çerçevesinde hazırlıklar belirli bir düzeye ulaşmıştır. Ancak bu alanda 2014’den bu yana gerileme yaşanmıştır.
• Yargının bağımsızlığı ve güçler ayrılığı konuları yoğun bir siyasi baskıya maruz kalmıştır.
• Ayrımcılıkla mücadele ve veri koruma gibi kritik öneme sahip alanlarda ihtiyaç duyulan yasal çerçevenin oluşturulmasına yönelik hiçbir ilerleme sağlanamamıştır.
• Barış süreci” geçmişteki olumlu gelişmelere rağmen durma noktasına gelmiştir.
• Kamu idaresi siyasallaşmaktadır.
• Hâkim ve savcılar siyasi baskı altındadır.
• Yargı kararlarının kalitesinin artırılması için önlemler alınmalıdır.
• Yolsuzluk yaygın olmaya devam etmektedir.
• Yönetimin üst düzey yetkililere yönelik yolsuzluk soruşturmalarına müdahale ettiği algısı genel yolsuzluk algısını pekiştirmiştir. Uluslararası Saydamlık Örgütü tarafından hazırlanan Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye 5 puan gerileyerek, 53’üncü sıradan 64’üncü sıraya gelmiştir.
• Yüksek profilli yolsuzluk dosyalarında yöneticilerin, soruşturma ve yargılama süreçlerine usule aykırı müdahaleleri önemli oranda endişe yaratmaktadır.
• Örgütlü suçlarla mücadele alanında gelişme sınırlıdır.
• Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadında öngörülen haklar uygulamada tam olarak güvence altına alınmamaktadır.
• Aralık 2013’de Dört Bakana yönelik suçlamaların soruşturulması için dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin Parlamento’da uzlaşı sağlanamamıştır.
• Bazı vali ve kamu yetkililerine yönelik soruşturmalar başlatılmıştır. Öte yandan kamu yetkililerine yönelik hukuki imtiyaz sağlanmıştır. İdari hiyerarşi içerisinde soruşturma izni alınması zorunluluğu kamu yetkililerine cezai veya idari soruşturmalara karşı koruma sağlamaktadır.
• İşkencenin ve kötü muamelenin Engellenmesi konusunda geçtiğimiz yıllarda ilerleme sağlanmıştır, ancak belirli sorunlar geçerliliğini korumaktadır.
• Kolluk kuvvetleri tarafından ciddi insan hakları ihlallerinden mağdur olan kişilere adalet sağlanmasına yönelik önemli engeller bulunmaktadır. Dolayısıyla cezasızlık kültürü pekişmektedir.
• Mart 2015’de kabul edilen iç güvenlik paketi yeterli düzeyde yargı veya parlamento denetimine tabi olmadan kolluk kuvvetlerine geniş güçler vermektedir.
• Cezaevlerinde kötü muamele suçlamaları uygun şekilde soruşturulmamakta veya cezalandırılmamaktadır.
• Patrikhane, “Ekümenik” unvanını kullanabileceğine dair resmi makamlardan bir işaret almamıştır.
• Rahiplerin eğitimine yönelik kısıtlamalar devam etmiştir. Yasalarda ve eğitim sisteminde, herhangi bir cemaat için özel dini yükseköğretim imkânı sunulmamaktadır.
• Hristiyan ve Musevilere şahıslara karşı nefret söylemi ve nefret suçu bildirimleri devam etmiştir.
• Resmi yetkililerin medya kuruluşları üzerinde şiddetli baskısı sonucu gözaltı, adli yargılama ve sansür davalarının yanı sıra işten çıkarmalar artmıştır. Bu durum sadece gazetecileri değil, yazarları ve sosyal medya kullanıcılarını da kapsamaktadır.
• Üst düzey siyasetçiler gazetecileri eleştirel çalışmaları sebebiyle şiddetle tenkit etmeye devam etmiştir. Bu durum ifade özgürlüğünü olumsuz yönde etkilemekte ve medya kuruluşları ve mensupları arasında oto- sansür uygulamalarının artmasına sebep olmaktadır.
• Gazetecilere yönelik ceza davaları devam etmiştir.
• Devlet ve devlet dışı aktörlerden kaynaklanan şekilde gazetecilere ve medyaya yönelik tehditler ve çeşitli şekilde sindirme eylemleri endişe vericidir.
• MİT tarafından Suriye’ye silah gönderildiği iddiası taşıyan bir haberi yayımlayan muhalif bir gazete ve genel yayın yönetmenine yönelik cezai soruşturma başlatılmıştır.
• Doğu ve güneydoğuda artan şiddet olayları ve ülke genelinde artan gerilim bağlamında yetkililer medya özgürlüğünü olumsuz etkileyen eylemler gerçekleştirmiştir.
• Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) geniş kapsamlı filtreleme uygulamasına devam etmiştir.
• Doğrudan veya RTÜK aracılığıyla Hükümet tarafından atanan Yönetim Kurulu üyeleri dolayısıyla TRT’de siyasallaşma artmaktadır.
• Aralık ayında büyük çoğunluğu muhalif medya kuruluşlarında çalışan gazetecilerden oluşan bir grubun basın kartı başvuruları reddedilmiştir.
• Toplanma özgürlüğü genel olarak hayata geçirilmiştir. Ancak görev süresi sona eren Hükümet halk protestolarına karşı artan seviyede toleranssız bir yaklaşım sergilemiş ve kısıtlamalar uygulamıştır.
• Ayrımcılıkla mücadelenin tam olarak uygulanması için daha çok çaba harcanmalıdır.
• Siyasetçiler ve hükümet temsilcileri yasalarca korunan cinsiyet eşitliği ilkelerine uygun davranmakla yükümlüdür ve kadınlara yönelik onur kırıcı söylemlerden kaçınmalıdır.
• Çocuk Hakları konusunda 2013-2017 Ulusal Strateji Belgesi ve Eylem Planı uygulanmamıştır.
• Çocuk istihdamı sorun teşkil etmeye devam etmektedir. 2014 ulusal istihdam stratejisi bu alanda hedefler belirlemiştir, ancak uygulama sınırlı kalmıştır.
• Çocuk işçiler ölümlü iş kazalarına maruz kalmıştır.
• Çocuklara yönelik şiddetle mücadeleye için ulusal bir strateji bulunmamaktadır.
• Toplu sözleşme ve grev hakkı ILO
Sözleşmesi ve AB standartlarıyla uyumlu hale getirilmelidir.
• Azınlıklara yönelik nefret söylemi endişe yaratmaya devam etmektedir.
• Uyuşturucu madde bağımlılığı artan bir sorun teşkil etmektedir. 2014 ulusal istihdam stratejisi bu yardımların artırıldığını, 28 milyon €’luk yardım ile Suriyeli sığınmacıların sağlık, temiz su, eğitim, kira ve barınma sorunlarının çözümlenmesine çalışılacağını belirtti. Söz konusu yardım AB Komisyonu’nun 23 Eylül’de önerdiği 200 milyon €’luk ek insani yardım kapsamında değerlendiriliyor.