info@ellidokuz.com
Dolar Alış
:
35.0619
Dolar Satış
:
35.1251
Euro Alış
:
36.4162
Euro Satış
:
36.4818
Aranıyor, lütfen bekleyiniz...

Dijital Ebeveynler İçin 5 Önemli Ders

Teknolojiyi tamamen yasaklamanın imkansız ve tamamen anlamsız olduğu günümüz dünyasında, yeterli ve doğru miktarda teknoloji ile etkileşim son derece önemli.

“Baba telefonunda oyun oynayabilir miyim?” Bu soruyu işiten anne babaların sayısı gün geçtikçe artıyor. İçinde bulunduğumuz dijital çağda çocuklar internetin, akıllı telefonların, üç boyutlu televizyonların var olduğu bir dünyada gözlerini açıyorlar. Çocuklar akıllı telefonlarla, Wii ya da Xbox gibi internet erişimi olan cihazlarla oyun oynuyor, her zamankinden daha fazla sanal dünya ile etkileşimde oluyorlar.

Yenimedyaduzeni.com'da yer alan yazıda, durumun sadece çocuklar için geçerli olmadığı vurgulanıyor. Gençler de bu çağda sürekli bu teknolojilerle iç içe yaşıyor. Yemek masasında telefonuyla mesaj yazanlar, zamanının çoğunun bilgisayar başında geçiren gençler bunlara birer örnek. Peki ama teknolojiye kendi hayatınızda ve çocuklarınızın hayatında ne kadar yer vermelisiniz?

Teknolojiyi tamamen yasaklamanın anlamsız ve zor olduğu bu koşullarda, yeterli ve doğru miktarda teknoloji ile etkileşim son derece önemli. İşte teknolojiyi bilinçli kullanmak için anne ve babalara 5 önemli ders.
Haberin devamı vreklam

1) Teknolojinin artık sınırı yok

İlk önce günümüzde zaman kavramının eskiye kıyasla tamamen farklı bir anlam taşıdığını kabul etmeliyiz. Eskiden çocukların oyun oynayabilmesi için belirli bir mekana ve zamana ihtiyaç vardı: evin arka bahçesinde oynamak ya da evde olunduğu zaman oyun konsollarıyla oyun oynamak gibi. Oysa şimdi akıllı bir telefonunuz var olduğu sürece, istediğiniz yerde istediğiniz zaman oyun oynayabilirsiniz. Arabada, alışveriş kuyruğunda beklerken ya da yemek yerken. Ve ne yazık ki böyle bir olanağın olduğundan çocuğunuz da haberdar yani ondan bu durumu saklayamazsınız.

Gençlere gelince, onlar da teknolojiyi önceki nesillerden çok daha farklı bir biçimde kullanıyorlar. Nielson’ın araştırmasına göre Amerikalı yetişkin telefon kullanıcıları 2008’in ikinci çeyreğinde her ay ortalama 357 kısa mesaj gönderirken sadece 204 kere telefon konuşması gerçekleştirmiş. Fakat gençler, bir önceki yıla göre yüzde 8 artışla ayda 3339 kere kısa mesaj gönderip almış. Bu da gençlerin teknolojiyi yetişkinlerden çok daha farklı bir biçimde kullandıklarını ortaya koyuyor.

2) Ne zaman bırakmanız gerektiğini bilin

Bilgisayar oyunlarından Xbox’a kadar bütün teknolojik ürünler çocukların stratejik düşünme yetisini geliştirip, onlara göz-el koordinasyonunu iyi kullanma becerisi kazandırsa da, teknolojiye ne zaman ara verilmesi gerektiğini mutlaka bilmek gerekiyor. Bristo Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre ekran karşısında 2 saatten fazla zaman geçiren çocukların psikolojik problemler yaşama olasılığının ekran başında daha az zaman geçiren çocuklara göre yüzde 60 daha fazla olduğu saptanmış.

Peki ekran başında ne kadar zaman harcamak en ideal olanı? 2009 yılında yapılan Kaiser araştırmasına göre yaşları 8-18 arasında değişen çocukların ortalama her gün medya ile 7.5 saat geçirdikleri hesaplanmış. Oysa Amerikan Pediatrik Akademisine göre çocuklar ekran başında 1-2 saatten fazla zaman geçirmemeli.

Bazıları çağımızda teknoloji ile haşır neşir olmayan çocukların ileride iş hayatında teknolojiyi yakalayamayıp, başarılı olamayacaklarını tartışsalar da, anne babalar çocuklarının ekran başında ne kadar zaman geçirdiğini tespit etmeli ve gerektiğinde çocuklarının sağlığı için müdahele etmeliler.

3) Tercih ve bağımlılığın farkına varmak

Tercih etmek ile bağımlı olmak arasında çok büyük fark vardır. Eğer internette gezinme fırsatı varsa bir çocuğun, arkadaşlarıyla oyun oynamak yerine bu fırsatı değerlendirmesi normal olarak karşılanır. İnternet olmadan da mutlu olan ve sadece fırsatı olduğunda internet kullanan çocukda her hangi bir sorun olduğu düşünülemez. Fakat, internetsiz ya da diğer teknolojik araçlar olmadan yaşayamayan, bunalıma giren ya da bir boşluk hisseden çocukta bağlımlılık var demektir. Bu ikisini iyi ayırt etmek gerekir.

Tabi aynı sorun yetişkinlerde de mevcut. Yapılan yeni bir araştırma, internete erişimi olmayan yetişkinlerin yüzde 53’ünün kendilerini üzgün hissettiklerini, yüzde 40’ının ise kendilerini yanlız hissettiklerini ortaya koymuş.

Diğer bir araştırmanın çarpıcı sonuçlarına göre yaşları 10-18 arasında değişen çocukların yüzde 38’nin teknoloji olmazsa bunamlıma girdikleri, yaşları 25-34 arasında değişen yetişkinlerin ise yüzde 34’nün bunalıma girdiği saptanmış. Yani yaşı küçük olanlar büyüklere kıyasla teknoloji ile daha sıkı bir bağa sahipler. İşte tüm bu sebeplerden ötürü anne babalar çocuklarının teknoloji ile olan ilişkisini iyice gözden geçirmeli ve denetim altında tutmalılar.

4) Sizi gerçekten çocuklarınızla iletişimde kalmanızı sağlayan teknolojilere odaklanmalısınız

İster gerçek hayatta olsun ister sanal ortamda, annelerin ve babaların çocuklarıyla ne kadar iletişimde oldukları, onlarla ne kadar ilgilendikleri son derece önemli. Bu duruma bir örnek olarak yazarın gözlemlediği bir olayı burada paylaşmakta yarar var. Bir süper markette önde yüksek topuklularla hızla yürüyen annesi arkasında da onu takip eden küçük bir çocuğu var. Annesi alışveriş ile meşgulken, çocuğun elinde bir telefon, gözlerini hiç ayırmadan telefonda oyun oynuyor bir yandan da annesine yetişmeye çalışıyor. Fiziksel olarak birlikte olan anne ve çocuk, maalesef o anda tamamen farklı dünyadalar. İşte bu çocuklarla aranızdaki kopukluk oluyor. Anne ve babalar, hangi teknolojinin nerede kullanılması ve hangilerinin çocuklarıyla kendilerini iletişimde olmaya yardımcı, hangilerinin arada kopukluk olmasına sebebiyet verecek olduğunu iyi ayırt etmeliler.

5) Dengeyi Kurun

Teknolojiye ayrılacak zamanı iyi belirlemeli ve çocuğunuzu bu konuda bilinçlendirmelisiniz. Yeni nesilin teknojiden kopuk olması ne kadar olumsuz bir durumsa, internete sadece 10 dakika için erişemeyen bir çocuğun sinir krizlerine girmesi de o kadar olumsuz bir durum. Yani iki uç örnek. Teknolojiyi tamamen yasaklamamalı fakat ne kadar zamanın faydalı ne kadarının zararlı olduğu iyi ayırt edilmeli.

Kendinize soracağınız soru; çocuklarımızdan, birbirimizden kopuk mu yaşamalıyız yoksa sürekli iletişimde mi olmayız?’dan ziyade, soru şöyle olmalı: Hayatımızın her alanında iletişimde olmayı hangi yollarla sağlayabiliriz? İnternet ile mi, aile bireyleriyle konuşarak mı yoksa dışarıda vakit geçirerek mi?

İletişimde olmanın bir çok yolu var ve internet bunlardan sadece biri, bunu unutmamak gerekiyor.