Vefatının ardından bütün dünyanın etrafında birleştiği yegâne ortak nokta O’nun dünya üzerinde yetişmiş çok nadir bir dahi oluşu, büyük devlet adamlığı ve dünya milletlerine örnek olabilecek çalışmalarıdır.
Dünyaya gözlerini kapadığı son ana kadar sadece vatanını ve milletini düşünmüş, ömrünü bağımsız, refah içinde yaşayan, laik, demokratik ve örnek bir Ülke bırakmaya adamıştır. O, yeniliğe açık ileri görüşlü bir devlet adamı olmasının yanında eşsiz bir komutandır. Büyük bir onur mücadelesi ile kazanılmış Kurtuluş Savaşına yön vermiş, milleti ile birlikte “ya istiklal ya ölüm” parolası ile hareket ederek, zaferin kazanılmasında en büyük pay sahibi olmuştur.
Her 10 Kasım’da yaşadığımız yasa rağmen; “Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir; benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu yeterlidir.” diyen büyük Kurtarıcıya layık, fikirlerine sahip çıkan izinde yürüyen ve ulaştığı çizgiyi daha ileriye götürebilecek bir kuvvetin varlığını damarlarında hisseden Türk gençliği, kendisine yakışan başarıyı elde etmekte ve etmeye de devam edecektir.
Ey Büyük Önder!
Sen ebedi istirahatgahında rahat uyu! Bizler emanetin olan Türkiye Cumhuriyeti’ne her zamanki gibi gönülden sahip çıkarak, sana layık bir millet olmaya devam edeceğiz.
Ruhun şad olsun. dedi.