Kahvaltı öncesi Adem Dalgıç ve Levent Gündoğdu’nun konuşması duygulu anların yaşanmasına neden oldu.Öncelikle konuşmaya başlayan Tekirdağ’ın son belediye başkanı (artık Süleymanpaşa oldu)Op.Dr.Adem Dalgıç, “beş yıllık görev yaptığım süre içerisinde kadınlarımızın desteği ve çabalarını hep gördüm.Çalışmaları ve gayretleri bize hizmet yolunda her zaman faydalı olmuştur.Kadınlarımızın hayatımızdaki varlığı ve katkısı asla inkar edilemez.Kendilerine tüm çaba ve gayretleri için teşekkür ediyor,gelecekte de başarılarının devamını diliyorum.” Dedi.
Ardından söz alan Tekirdağ kent konseyi başkanı ve Trakya ile Türkiye kent konseyleri platformu başkanı Levent Gündoğdu’nun konuşması,salonda hüzünlü bir hava oluşmasına neden oldu.Beş yıllık çalışmasını değerlendiren Levent Gündoğdu konuşmasında, “Beş yıl boyunca,Tekirdağ’ı her platformda başarıyla temsil ettik.Bunda sayın belediye başkanımız Op.Dr.Adem Dalgıç’ın ve milletvekillerimizin kent konseyimizin Türkiye çapında marka olmasında katkısı çok büyüktür.Kent konseyi olarak,önce Trakya kent konseyleri birliğini oluşturduk ve bu birliğin başkanı oldum.Bununla da yetinmedik ve Türkiye kent konseyleri platformu için çalışma başlattık.Neticesinde bu platformun başkanlığına layık görüldüm.Başkanlıktan ziyade,Tekirdağ ve Türkiye çapında marka olarak tanıtmak,onurların en önemlisidir.Beş yıl göz açıp kapayana kadar geçti ve bu benim için kadınlar kent konseyinde veda konuşmamdır.Sayın Gülçin Eral ile güzel çalışmalar gerçekleştirdik.Görevimin veda konuşmasını yapmak,bizlere destek ve emeğini esirgemeyen bayanların önemli bir gününde olması,beni ziyadesiyle memnun etmiştir.Beş yıl boyunca bir aile gibi olduk ve olmaya devam edeceğiz.Hizmet asla bitmez.Her zaman birbirimize destek olmaya devam edeceğiz.Sizlerle bugün bir arada,bu özel günde birlikte olmak benim için onur ve gururdur.Hepinizin kadınlar gününü kutlar,saygı ve teşekkürlerimi sunarım.” Dedi.
Düzenlenen dayanışma kahvaltısı ve kadınların güncel hayattaki yeri için bir konuşma yapan kadınlar kent konseyi başkanı Gülçin Eral,
“Sözlerime,8 Mart dünya emekçi kadınlar günü olarak,çeşitli etkinliklerle anmamızın arkasında 160 yıl önce yaşanan bir acının olduğunu hatırlatarak başlamak istiyorum.160 yıl önce Amerikada kadın dokuma işçilerinin daha iyi şartlarda yaşamak için greve gitmeleri için,çıkan yangında fabrika çıkışındaki barikatları aşamayıp 129 kadın yanarak ölürler.İşte,bu 129 kadın bu günün kadın haklarının ateşleyicisi ve mücadelecisi olmuştur.129 kadının,canları pahasına bize hediye ettiği 8 Mart’ın sanırım temel anlamı şudur;Biz kadınlar,bu dünyanın diğer yarısı olan erkeklerle eşit olmalıyız.Bu eşitlikle,kimilerinin alay ederek eleştirdiği fiziksel bir eşitliği kastetmiyoruz.Madem ki bu dünya nüfusunu yarı yarıya paylaşıyoruz,o zaman bu dünyayı da eşit paylaşalım.Hatta paylaşmayalım,birlikte eşit biçimde yaşayalım.Biz de erkekler kadar,hatta onlardan yüz kat fazla üretirken,onların yüzde biri kadar şu dünyadan pay almayalım.Dövülmeyelim,hakarete uğramayalım,aşağılanmayalım,öldürülmeyelim,bunları istiyoruz,eşitlikten kastettiğimiz de budur.Biz emeğin ne olduğunu en iyi bilenlerdeniz.Evde,dışarıda,hep çalışan biziz.Emeğimizin görünmediği insan türüyüz biz.Çalışan kadın olalım veya olmayalım,evlerimizin emekçileriyiz.Bitmez,tükenmez ev işlerinin yorgunluğu ve mağduruyuz. “Ne iş yapıyorsun ki,bütün gün evdesin” aşağılamalarının muhatabıyız.Kendi evlerimizin,başkalarının evlerini çekip çevirirken değerimiz bilinmez.Hadi bilindi diyelim,en yakın zamanda haddimiz bildirilir.Eve para getirsek de suçluyuz,getirmesek de.Ya kıskançlık ya da bir öfke nöbetinin kurbanı oluruz.Elimizin hamuruyla erkek işine karışmamamız hatırlatılır hemen.Oysa yıllardır bizim ellerimiz hamurla beraber nice başka işleri yapmaktadır.İster profesyonel olarak çalışma hayatında olalım,,ister yasalarımızın görmezden geldiği işleri yapalım ki,gündelikçilik bunların en başında gelir.Yoğun emek gerektiren bir iştir ama devlet tarafından yeterince tanımlanmamıştır.Biz kadınlar,ne iş yaparsak yapalım,daha az ücret alır,daha çok horlanırız.Çok sevildiğimiz için öldürülürüz,çok bildiğimiz için dövülürüz,çok sevdiğimiz için suçlanır,aşağılanırız.Oysa biz,evet,çok bilir,çok konuşur,çok sever ve seviliriz.Biz böyleyiz ama,hangimiz bir erkeği çok bildiği için ya da çok konuştuğu için döveriz? Aramızdaki fark bu.Onlar döver,söver,yeri gelince severler,hatta bazen çok sevip,sevmelerinin ayarını kaçırıp canımızı da alırlar.Biz böyle olmasını istemiyoruz.8 Mart’ları kutlamamızın sebebi,böyle bir hayatı reddetmemizdir.Biz bu hayatta eş,sevgili,baba,koca,ağabey,akraba ve arkadaşlarımızla yan yana durmak istiyoruz.İnsan onuruna yaraşan bir hayatı hepimiz için istiyoruz.Bunun gerçekleşmesi için mücadele ediyoruz.Biz mücadelemizde,tüm yöneticilerimizden şunu talep ediyoruz;Artık kadınlar bizim için çok değerlidir,şöyledir,böyledir demenin bizim için bir manası yok.Biz,kendi değerimizi de,sizin görev ve sorumluluklarımızı da biliyoruz.Kadını çiçeğe benzeterek sorumluluktan kaçamazsınız,biz kadınız.Bırakın bu bayatlamış hikayeleri,kadınların daha rahat ve yaşaması için şart olan yasal,sosyal,kültürel gereklilikleri yapın.Ancak böyle olursa,biz sizin içtenliğinize inanırız.Biliyoruz ki,kadın ya da erkek,bu dünyada birimizin azlığı,öbürünün yokluğudur.Biz bu dünyada birlikte var olmak,bu dünyayı birlikte var etmek istiyoruz.Hepimizin dünya emekçi kadınlar günü kutlu olsun diyor,saygılar sunuyorum.” Dedi.
Ardından ALS hastası için büyük özveride bulunan Hülya Demirağ’a belediye başkanı tarafından “yılın fedakar kadını” plaketi takdim edildi.Adem Dalgıç’ın eşi Münevver Dalgıç ve belediye başkan yardımcısı Nevim Kaçar’a da plaket takdiminden sonra,kadınların müzik eşliğinde eğlencesiyle kent konseyleri kahvaltı programı sona erdi.
