Buram buram maya kokan, geçmişten bugüne uzanan bir güzergâhtan geçeceğiz. Ramazanın vazgeçilmezi mis gibi ekşi maya kokan, altı kepek tozu ile kaplanmış pidelerdir. İnsan sırf bu pideler yüzünden ramazanın bitmesini hiç istemez.
İftara birkaç saat kala, fırınların önünde uzun kuyruklar oluşur. İşte o kuyruklarda beklemek çok farklıdır. Fırının kapısından süzülüp, bekleyenlerin burun deliklerini okşadıktan sonra, gökyüzüne doğru bir ruh gibi yükselen ekşi maya kokusunun, her şeye kadir olduğunu daha o zamanlar keşfedildi. O kokunun peşine düşenin, kaynağına kavuşmak için göze almayacağı hiçbir şey olamazdı. Sıcak pidenin ekşi maya kokusu, yıllar boyu hep ağızları sulandırdı.
Sıra gelince gazetenin arasına, iki sıcak pide konur evin yolu tutulur. Koku öylesine tahrik edicidir ki. O lokmaların lezzetini hiç unutulmaz. Yaşlar ilerlese de fırından eve pide getiremenin anlamı farklıdır. Eve gelince İftar vaktini müjdeleyen ışıklar, nedense yanmak bilmezdi.
Ezanla masaya oturup pideye saldırılır. En sevilende, sıcak pideyi aralayıp, içine birşeyler tıkıştırarak yemeğe başlamaktı. Pide bitinceye kadar gözüm masadaki diğer yemekleri görmezdi. Pideden bir yıl uzak kalacağım için, ramazanın bitmesini hiç istemezdim.