“Milli Eğitim Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan "2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılında Özel Okullarda Öğrenim Görecek Öğrenciler İçin Eğitim Ve Öğretim Desteği Verilmesine İlişkin Tebliğ", 7 Ağustos 2014 tarihli Resmi Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Tebliğe göre 2014-2015 eğitim-öğretim yılında özel okullara gidecek olan 250 bin öğrenciye toplam 800 milyon TL`lik "destek" verilecektir.
Öğrenci başına verilecek destekler 2 bin 500 TL ile 3 bin 500 TL arasında değişecektir. Okul öncesi kurumlarına gidecek öğrencilere 2 bin 500, özel ilkokullara gidecek öğrencilere 3 bin TL, özel ortaokul ve liselere gideceklere de yıllık 3 bin 500 TL ödeme yapılacaktır. Dershanelerden özel okula dönüşecek temel liselere devam edeceklere verilecek eğitim-öğretim desteği ise 3 bin TL olarak belirlenmiştir. 2014-2015 eğitim-öğretim yılında organize sanayi bölgelerindeki özel meslek ve teknik liselerine verilecek destekler ise okuyacağı bölüme göre öğrenci başına 3 bin 800 TL ile 5 bin 500 TL arasında değişmektedir.
AKP hükümeti 12 yıldır, her fırsatta özel okullara yönelik teşvik politikaları geliştirmek için olmadık yollar denemiştir. Bugüne kadar özel okullara vergi teşvikleri ve çeşitli kalemlerde indirimler yapılmış, devlet okullarının talepleri dikkate alınmazken, özel okulların istekleri hükümet ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından anında yerine getirilmiştir. Örneğin 2004 yılından bu yana her türlü özel okul ve özel rehabilitasyon merkezlerinin kazançları, faaliyete geçmesinden itibaren 5 vergilendirme döneminde gelir ve yüzde 20 oranındaki kurumlar vergisinden istisna tutulmaktadır.
Eğitime ihtiyaç kadar bütçe, okullara yeterli ödenek ayrılması yönündeki talepler gündeme geldiğinde "kaynak yok" yalanına sarılanlar, kuruluş ve işleyişi açısından "para kazanmayı" amaçlayan ve birer "ticari işletme" statüsünde olan özel okullar için kesenin ağzını her zaman açık tutmuştur. Yıllardır eğitime ve eğitim yatırımlarına yeterli bütçe, kamu okullarına ödenek ayırmayan hükümet, bugün özel okul patronları için elinden geleni yapmaktadır. Kamu okullarında kadrolu çoğu taşeron şirket personeli binlerce yardımcı hizmetli çalıştırılırken, velilerden temizlik, spor vb. adlarla birçok kalemde para toplanıp eğitimin tüm yükü velilerin sırtına yüklenirken, kamusal eğitime ayrılması gereken kaynakların, özel okullara aktarılmak istenmesi büyük bir çelişkidir.
Hükümetin "özel okullara destek" adı altında asıl yapmak istediği özel öğretimi özendirmek, öğrenci ve velileri "parasal destek" üzerinden özel okullara yönlendirmektir. Özel okulların yıllardır doğrudan kamu kaynaklarıyla desteklenmesinin, eğitimin zaten sorunlu olan kamusal niteliğini daha da düşürmek ve paralı eğitim uygulamalarını giderek yaygınlaştırmak olduğu tartışma götürmez bir gerçektir.
Kamusal kaynakların eğitimin ticarileştirilmesi ve her geçen gün daha fazla oranda piyasalaştırılması için özel sermaye kesimlerine aktarılmaya çalışılması kabul edilemez. Yapılması gereken, kamusal kaynakların yine kamusal bir hak olan eğitim için, özel çıkarlar değil, toplumsal çıkarlar gözetilerek değerlendirilmesi ve sadece eğitimde değil, bütün alanlarda kamu harcamalarının payının arttırılmasıdır. Halktan toplanan vergilerin, devlet okulları için harcanmayıp, özel okullara aktarılmak istenmesi kabul edilemez bir durumdur.
Eğitimin niteliğini yükseltmek ve gerçek anlamda nitelikli bir eğitim sistemi oluşturmak için, eğitimin temel bir insan hakkı olduğu kabul edilmeli, devlet tarafından herkese eşit ve parasız olarak sunulması gereken eğitimin aynı zamanda bilimsel, laik ve demokratik bir içerikte olması gerekmektedir.
Ayrıca; Milli Eğitim Bakanlığı; eğitimde 4+4+4 düzenlemesinin bir parçası olarak hayata geçirilen Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınavı sonrasında ortaöğretim kurumlarına yerleştirme sürecinde bir kez daha tartışmalı bir uygulamaya imza attı.
Bu yıl ilk kez uygulanan olan TEOG sistemi ile 8.sınıfı bitiren öğrenciler ve velileri tercih listelerini oluşturuyor. İlk listedeki tercihlerine yerleşemeyen öğrenci, ikinci listedeki 6 okul türünden (Fen lisesi, Sosyal Bilimler lisesi, Anadolu lisesi, Meslek ve Teknik Anadolu, Anadolu İmam Hatip, Çok Programlı Anadolu) en az dördünü seçerek, içlerinden birisine kaydını yaptırmak zorunda. Ancak her iki listeden hiçbirisine yerleşemeyen öğrencilerin MEB tarafından otomatik olarak evine en yakın okula yerleştirileceğinin açıklanmış olması, çok sayıda öğrenciyi ve velisini ciddi anlamda endişelendirmektedir. Çünkü söz konusu otomatik yerleştirme ile öğrenciler istemese bile sırf adreslerine yakın diye meslek liselerine ya da imam hatip liselerine otomatik olarak kayıtları yapılacaktır. Öğrencilerin, yerleştirme işlemi tamamlandıktan sonra okullarda boş kontenjan kalırsa başka okullara nakil başvurusunda bulunabilecek olması, çok sayıda öğrencinin sırf kontenjan yetersizliği nedeniyle, gitmek istemediği bir lise türünde eğitim almak zorunda bırakılması anlamına gelmektedir. Eğitim Sen olarak Milli Eğitim Bakanlığı`nı bir kez daha uyarıyor, eğitimin hiçbir kademesinde öğrencilere ve ailelerine dayatmada bulunmaması gerektiğini belirtiyoruz. Hiçbir öğrencinin sınav baskısı altında kalmadan, kendi ilgi ve yetenekleri doğrultusunda, hangi alanda okuyacağına kendisinin karar vereceği, alması gereken derslerde isteğe bağlılık çerçevesinde bir eğitim sisteminin oluşturulmasını talep ediyoruz” Dedi.