info@ellidokuz.com
Dolar Alış
:
35.0619
Dolar Satış
:
35.1251
Euro Alış
:
36.4162
Euro Satış
:
36.4818
Aranıyor, lütfen bekleyiniz...

Çocukluğunu Yaşayan Yok

CHP Kadın ve Çocuk Hakları İnceleme ve İzleme Komisyonu, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda yazılı açıklama yayımladı.

CHP PM Üyesi Tekirdağ Milletvekili ve Komisyon Sözcüsü Candan Yüceer, İstanbul Milletvekili Ayşe Eser Danışoğlu, Bursa Milletvekili Sena Kaleli, Balıkesir Milletvekili Ayşe Nedret Akova’dan oluşan Komisyonun açıklamasında, çocukların yaşam hakkıyla ile ilgili çarpıcı istatistiklere yer verildi.
 
CHP Kadın ve Çocuk Hakları İnceleme ve İzleme Komisyonu’nu yazılı basın açıklaması şöyle:
Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı, Ulusal Egemenliğin hâkim kılındığı Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm dünya çocuklarına armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 94. yıl dönümüne buruk bir şekilde ve kaygı içinde girmekteyiz.
 
Dünyanın tek çocuk bayramına sahip olmakla övünen; ama büyüme şansına sahip olmayan çocukların yaşadığı ülkemizde,  94 yıl önce geleceğini çocuklara emanet eden, 2014 yılında soran, sorgulayan çocuklardan korkan bir Türkiye fotoğrafıyla karşı karşıyayız.
 
Bir yandan tecavüze uğrayan kadınlara, “Sen doğur, devlet bakar” diyen, “3 çocuk” diye direten,  diğer yandan Kübra bebeğin 2,5 aylıkken beslenme yetersizliğinden, Ayaz bebeğin 40 günlükken zatürreeden öldüğü, yardım gelmediği için cenazesi babasının sırtındaki çuval içinde taşınan Muharrem’in ülkesi Türkiye.
Gençliğini, bilyelerini, topacını kaybeden ve hayalleri çalınan Uludereli çocuklar, Ali İsmailler, Mehmetler, Abdocanlar, Berkinler, Burakcanlar; madalyonun diğer yüzünde siyasi rant uğruna cenazeleri bile ayrıştıran bir iktidar ve vicdanını kaybetmeye başlayan bir Türkiye…
 
Bütün bunlar, ülkemizde yıllardan beri yaşanan çocuk katliamlarının sadece birkaçı…
Yani buzdağının görünen yüzüdür…
Kolluk kuvvetlerinin insanlık dışı uygulamalarından çocuk işçi ölümlerine, eğitim ve sağlık sistemindeki çarpıklıklardan geçim sıkıntısının sebep olduğu açlık koşullarına, aile içi şiddetten sokaktaki tacize kadar birçok başlık altında çocuklar, Türkiye’de sistematik bir işkenceyle karşı karşıyadırlar.
Oysaki çocuğun yaşaması, gelişmesi ve yararının gözetilmesi Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne imza atan  Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte tüm devletlerin garanti ettiği en temel ilkelerdir.
Ancak bugün Türkiye’de çocuk işçiliği, erken yaşta evlilikler, çocuk anneler, suça sürüklenen çocuklar, cinsel istismara uğramış çocuklar  ve benzeri birçok başlıkta çocukların yaşam hakları ihlal edilmekte, on binlerce kayıp çocuk ihbarı olmasına rağmen, bu çocuklar devlet tarafından bulunamamaktadır.  Eğitim sistemindeki politikasızlık ve istikrarsızlık; süregelen değişimler ve eşitsizlikler  ile birçok çocuk eğitim haklarından mahrum bırakılmaktadır.
 
Çocuklar, sigortasız ve güvencesiz bir şekilde çalıştırılmakta, bu sebeple sıklıkla iş kazalarına maruz kalmakta; yaralanmakta ya da yaşamlarını yitirmektedir. Bu konuda alınan herhangi bir tedbirin olmaması, iktidarın çocuk işçiliği ile mücadelede etkin yasaları hayata geçirmemesi, bu toplumsal yarayı kanatmaya devam etmektedir. Dahası, siyasi iktidarın Meclis’ten kavga dövüş geçirdiği, 4+4+4 eğitim modeli ile de çocuk işçiliğini teşvik etmesi,  sistemin daha ilk yılında 136 bin öğrencinin örgün eğitimin dışında kalmasına neden olmaktadır. Yani emeği sömürülen çocuklarımızın eğitim hakkı da devlet eliyle ellerinden alınmaktadır.
 
893 BİN ÇALIŞAN ÇOCUK
Türkiye İstatistik Kurumu 2012 yılı Çocuk İş gücü Anketi Sonuçlarına göre;  6-17 yaş arası 15 milyon çocuktan 893 bini çalışmaktadır.  Bu çocukların 292 bini 6-14 yaş aralığında. Çocuk işçilerin  yüzde 44,7’si (399 bin kişi) tarım; yüzde 24,3’ü (217 bin kişi) sanayi ve yüzde 31’i (277 bin kişi) hizmet sektöründe çalışmaktadır. Daha da acısı yüzde 49,8’i bir okula devam ederken, yüzde 50,2’si eğitim olanaklarından yararlanamamaktadır.
2011 yılından itibaren 131 çocuk işçi iş kazalarında hayatını kaybederken, 40 çocuk da devletin güvenlik görevlilerinin direkt ya da dolaylı yoldan müdahalesiyle yaşamını yitirmiştir.
Ülkemizin bir başka kanayan yarası da çocuk gelinlerdir. 130 bin çocuk gelinin olduğu Türkiye, dünyada çocuk gelinlerin en çok görüldüğü ikinci ülkedir.
Türkiye’de gerçekleşen her üç evlilikten biri, çocuk evliliğidir.
Reşit olmadan evlendirilen kız çocuklarının sayısı erkek çocuklarının sayısından tam 20 kat fazladır. 18 yaşında küçük kızlarının evlendirmek için dava açan aile sayısı yüzde 94,2 artmıştır.
Sokaklarda yaşayan yaklaşık 25 bin çocuk cinsel şiddetle karşı karşıya kalmakta, yılda ortalama 7 bin çocuk cinsel istismara uğramaktadır.
Tecavüz ve taciz gibi cinsel saldırı suçlarında son beş yılda yüzde 30 artış meydana gelmiştir.
Tecavüze uğrayanların yüzde 50’si 18 yaş altındadır. Bunların yüzde 90’ını kız, yüzde 10’unu erkek çocukları oluşturmaktadır.
Cinsel olarak istismar edilen çocukların sadece yüzde 27’si, bu durumu biriyle paylaşabilmektedir. Destek almayan  çocuk sayısı tahmin edilenden çok daha fazladır.
Geçtiğimiz yıl 663 çocuğun yaşam hakkı önlenebilir nedenlerle elinden alınmıştır.
Çocuklar arasında intihar yaşı 7’ye düşerken, 2012 yılında intihar eden 44 çocuğun 6’sının gelin olması düşündürücüdür.
2013 yılında ise sadece basına yansıyan çocuk intiharlarının sayısı 17’dir.
Adeta ‘kayıp çocuklar ülkesi’ne dönen Türkiye’de kayıp çocuk sayısı 27 binden fazladır.
Binlerce çocuk hasretle annesiyle, binlerce anne de çocuğuyla kavuşmayı beklemektedir.
1903 tutuklu veya hükümlü çocuğun olduğu ülkemizde çocuk cezaevlerinde yaşananlar, ihlaller, suiistimaller ve ihmaller korkunç boyuttadır. Yani devlet kendi denetimi- emaneti altındaki yerlerde bile çocuklarımızı koruyamamaktadır.
 
Çağdaş, sosyal bir hukuk devleti için asla kabul edilebilir olmayan bu tablo ve rakamlar durumun ne denli vahim ve trajik olduğunu, sorunun çözümünün ne kadar acil olduğunu gözler önüne sermektedir.
Çocuklara bir gün değil her gün barış ve huzurla yaşayabilecekleri bir ülke inşa etmek için, devletin öncelikle bu sorunlarla yüzleşip  tüm kaynaklarını en etkin şekilde kullanarak bu sorunu çözmesi gerekmektedir. Bu nedenle yaptırımı ağır olan yasal düzenlemeler önemli olmakla birlikte, kararlı uygulamalar olmaksızın, yasal düzenlemelerin de tek başına yeterli olmadığı bir gerçektir.
Çocuklarımızın kaybolmadığı;
Tacize, tecavüze uğramadığı;
Yaşam hakkının güvenceye alındığı;
Eğitim hakkının korunduğu;
Erken yaşta evlendirilmediği;
Emeklerinin sömürülmediği,
Özgürce çocukluklarını yaşadığı;
Bir Türkiye için kararlılıkla mücadele edeceğimizi vurgularken, geleceğimiz ve yarınımız olan tüm çocuklarımızın ve dünya çocuklarının 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlarız.