Yeni eğitim öğretim yılı öncesi sorunlar çözülememiş, üzerine yeni sorunların eklenmesiyle birlikte çocuklarımızın geleceği belirsizliğe mahkûm edilmiştir.
AKP iktidarıyla birlikte bilimin ve aklın mantığına ters bir şekilde; düşünmeyen, sorgulamayan ‘dindar ve kindar’ bir nesil yetiştirilmek istenmektedir. Çağdaş, laik eğitim sisteminden vazgeçilmiş, iktidar tarafından zorla dayatılan bu sistem, üzerimize kara bir bulut gibi çökmüştür.
Gerek bizim gerekse konuyla ilgili uzmanların uyarılarını dikkate almayan, kulak ardı eden AKP’nin dayattığı hiçbir alt yapısı olmayan 4+4+4 eğitim sistemi geçtiğimiz yıl, jet hızıyla uygulamaya konmuştur. Yeni eğitim sisteminin üzerinden 1 yıl bile geçmeden iflasıyla birlikte eğitim sistemimiz yapboz tahtasına dönüştürülmüştür.
Velilerin, eğitim bilimcilerin, bilim adamlarının kısacası ilgili tüm kesimlerin karşı çıkmasına rağmen, iktidar tarafından alt yapısı hazırlanmadan, tamamen “oldubitti” ile hayata geçirilen yasa ile 66 aylık ve üzeri çocukların okula gitmesi zorunlu kılınmıştır.
Hazır olmadığı için çocuklarını okula göndermek istemeyen veliler ‘Fiziken okula başlamaya uygun değil’ ya da ‘Zihnen okula başlamaya uygun değil’ şeklinde rapor almayı tercih etmek zorunda bırakılmıştır. 5,5 yaşındaki çocuklarını okula göndermek istemeyerek rapor almak zorunda kalan veliler ise, bizzat Başbakan Erdoğan tarafından “ihanetle” suçlanmıştır.
Ancak gelinen noktada ortaya konulan raporlar, velilerin endişelerinin haklı olduğu gerçeğini net bir şekilde bizlere göstermiş, sistemin yürümediğinin kanıtı olarak arşivlerdeki yerini almıştır.
Geçtiğimiz yıl;
• Birinci sınıfların yüzde 44’ü boylarına uygun olmayan sıralarda bir ders yılı oturmak zorunda kalmıştır
• 60-66 aylık çocukların yüzde 67’sinin tuvalet ihtiyacını ifade edemediği görülmüştür.
• Üst yaş gruplarındaki öğrencilerin tamamı Nisan ayında okumaya geçerken, 66 ay altındaki öğrenciler için bu oran yüzde 18’de kalmıştır. Yani 60-66 ay aralığında kalan çocukların yüzde 82’si yani her 5 çocuktan 4’ü Nisan ayında okumaya geçememiştir.
“SBS’yi Kaldıracağız, Dershaneleri Kapatacağız” diyen siyasi iktidar SBS’nin sadece adını değiştirmiştir. SBS’de öğrenciler yılda tek sınava girerken, yeni sınav sistemi ile birlikte öğrencilerimiz 8. sınıfta 12 sınava girecektir. Bu yıl 8. sınıflara uygulanması planlanan merkezî sınav sistemine önümüzdeki sene 6. ve 7. sınıflar da dâhil edilecektir. Yani sürekli bir yarış halinde bırakılan çocuklarımız sürekli bir sınav kaygısı ve stres yaşayacaktır.
Bu sistemle sadece sınav sayısı artırılmış, her yıl değişen sınav sistemi ile birlikte eğitim kalitesi düşmüştür. Bu sistemde “iktidarın dershanelere kilit vuracağız” söylemi içi boş bir vaattir. Bu kadar çok sınavın olduğu bir eğitim sisteminde dershanelere kilit vurulması imkansızdır.
Yeni sistemle birlikte öğrencilerimize hangi okula gideceğini seçme şansı bırakılmamıştır. Düz liselerin, Anadolu lisesine dönüştürülmesi ile sınavlara giren öğrencilerin önlerindeki seçenekler azaltılmıştır. Anadolu lisesini kazanamayan yüz binlerce çocuğumuz mecburi olarak iktidarın anlayışı doğrultusunda eğitim veren, İmam Hatip okullarına ve meslek liselerine gitmek zorunda bırakılmıştır.
“Eğitimde çağ atlayacağız vaadi ile sunulan” FATİH Projesinin, eğitime hiçbir katkısı olmayan bir rant projesi olduğu ortaya çıkmıştır. Dünyada sadece ABD, Brezilya ve Türkiye’nin yaptığı bu uygulamanın öğrenci başarısına hiçbir katkısı olmadığı araştırmalarla belirlenmiştir.
Proje kapsamında okullara akıllı tahtaların yerleştirilmesi, internet bağlantısı için yerel alan ağ altyapısı kurulması, beraberinde öğrenci ve öğretmenlere tablet bilgisayarlar verilmesi öngörülürken, iş ve işlemler planlanan zamanlarda bir türlü bitirilememiştir. Bazı okullara akıllı tahta gönderilirken tabletler gönderilmemiş, tablet gönderilenlere de akıllı tahta kurulmamıştır.
• 2013 yılında 17 milyon 234 bin 452 öğrenciden 62 bin 800’üne, yani sadece binde 3’üne tablet dağıtılabilmiştir.
• Tabletler lise öğrencilerinin ancak %1,6’sına ulaştırılabilmiştir.
• 47 bin tabletin bozuk olduğu MEB tarafından itiraf edilmiştir.
• Toplamda 85 bin akıllı tahta dağıtıldığı açıklanmıştır.
• İhalesi yapılmasına karşın birçok okulda sınıflara internet bağlantısı hala gerçekleştirilememiştir.
Bu projenin tek bir amacı vardır o da birilerinin zengin olmasıdır. Gelinen noktada sadece bu açıdan proje amacına ulaşmıştır.
Yeni sistemin amacı laik, çağdaş eğitim sisteminin çökertilmesi midir? Yanlışlar sürekli artıyorsa ve düzeltilmiyorsa bu sorunun tek bir yanıtı vardır. Eğitim sistemimizi çökertmek, öğrencilerimizin, ülkemizin geleceğini karartmak!
Ancak unutulmamalıdır ki, eğitim sisteminde yapılan hatalar önümüzdeki yıllarda onulmaz yaralar açacaktır.
Eğitim ve öğretimin temeli olan öğretmenlik mesleği, yozlaştırılmakta, toplumda saygın bir meslek olmaktan hızla çıkarılmaktadır. 4+4+4’le birlikte binlerce sınıf öğretmeni norm kadro fazlası durumuna düşmüştür. Bakanlığın, norm kadro fazlası konumuna düşen 30 bine yakın sınıf öğretmenini, ‘branş değişikliği’ yoluyla eritme ‘çözümü’ne gitmesi yeni sorunları beraberinde getirmiştir.
“Yem bekleyen güvercin” olarak nitelenen atanamayan öğretmenlerimizin durumunda herhangi bir gelişme olmamakla beraber, eğitim emekçilerimizin özlük hakları sorunları da aynen devam etmektedir.
Ancak koşullar ne olursa olsun, geleceğimizin teminatı çocuklarımızın, Başöğretmenimiz Ulu Önder Atatürk’ün bizlere gösterdiği aydınlık yoldan ayrılmadan, Cumhuriyet çocukları olarak yetişeceğine olan inancımız sonsuzdur.
2013–2014 öğretim yılının başta öğrencilerimiz ve aileleri olmak üzere, her şeye rağmen laik, çağdaş, demokratik, katılımcı, araştıran, uluslararası ortamlarda rekabet edebilen, çözüm üretebilen, proje üretebilen, “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” gençliği yetiştirecek yeryüzünün en saygın ve kutsal mesleğini yapan fedakar öğretmenlerimize ve tüm eğitim camiasına hayırlı olmasını diliyor, başarı dileklerimi ve sevgilerimi sunuyorum.