info@ellidokuz.com
Dolar Alış
:
34.2820
Dolar Satış
:
34.3438
Euro Alış
:
37.3363
Euro Satış
:
37.4035
Aranıyor, lütfen bekleyiniz...

Ümit Kocasakal, Gündeme Dair Çarpıcı Açıklamalarda Bulundu

Türkiye kent konseyleri 13. Genel kurul toplantısının yapıldığı Tekirdağ’a Tekirdağ kent konseyi başkanlığı tarafından konuk konuşmacı olarak katılan İstanbul barolar birliği başkanı Ümit Kocasakal, gündeme dair çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Günümüz siyasi ve ekonomik yapıyı değerlendiren Kocasakal,hükumetin siyasi politikasını eleştiren zehir zemberek açıklamalarda bulundu.Ümit Kocasakal;
 
 “Aslında ben çok uzun konuşurum.Söyleyecek çok şey var.Bazı şeyleri anlatmak lazım,anlamaya çalışmak lazım.Zaman kısıtlı olduğu için,kısa bir süre içerisinde,ülkenin durumu ile ilgili görüşlerimi aktarmak istiyorum.Öncelikle Tekirdağ'a yabancı bir insan değilim.Burada,Marmara Ereğli'sinde evim var ve annem Gümülcine doğumlu’dur ve oradan Keşan'a gelmişler.Yani bende de Rumeli’lik var.Dolayısıyla ben Tekirdağ'a çok sık gelen bir insanım ve çok da severim.Trakyayı,bütün ülkeyi seviyorum.Burada yerel yönetimler,Kentsel konular anlatıldı.Bunların olabilmesi için bu ülkenin bir geleceğinin olması lazım.Ülke öyle bir durumda ki,şöyle bir benzetme yapıyoruz;Evde bir yangın çıkmış,biz bir vazo düşmesin diye uğraşıyoruz.Ev yandıktan sonra vazo düşse ne olacak,düşmese ne olacak? Türkiye Cumhuriyeti,tarihinin en büyük,en sinsi ve en alçakça saldırısı altında.Daha iki gün önce duruşmamız,daha doğrusu duruşmamamız vardı.Orada, “siz beni değil,kendi kendinizi yargılıyorsunuz” dedim.Yargı kendi kendini yargılıyor.Şu son günlerde yaşadıklarımız,hakikaten inanılır gibi değil.Türkiye vahşi batıya dönmüş.Erken kalkan yol alıyor.Yaşadıklarımıza inanmakta güçlük çekiyorum.Niye yaşıyoruz bunları?Devlet erkili elinde bulunduran siyasal iktidar ile bu erkil,yine kendisinin desteği,onayı,bilgisi ile paylaştığı bir başka yapı ile güç ve iktidar savaşına tanıklık ediyor.Bu güç ve iktidar savaşı,yargı ve emniyet üzerinden gerçekleştiriliyor.Tüm yargısal kurallar ve dengeler alt üst olmuş,hukuk ve yargı burada tırnak içinde söylüyorum, “rakibi yaralamanın bir vasıtası,bir silah haline” dönüşmüş.Geçen başbakan bir şey söyledi, “yasama da biziz,yargı da biziz” dedi.Aslında fiilen doğru söylüyor.Ama birileri kendisine sadece yasamanın başı olduğunu,yürütmenin başka bir şey olduğunu hatırlatmalı.Seçim kanununda problem olduğu için yürütme yasamayı fiilen yutmuş oluyor.Bunların hepsini tekrar gözden geçirmek lazım.Ama şimdi yargının geldiği duruma bakın,bir hakim iyi veya kötü bir karar alıyor,bir savcı adli kolluğa bir emir veriyor,adli kolluk yerine getirmiyor.Bunun adı yeniçeri isyanıdır ve büyük bir suçtur.Yürütme yargıya açıkça meydan okuyor.Hukuk devletinde kimse yargıya meydan okuyamaz.Şu anda Türkiye’ye yaşattıkları tam bir “fetret devri”dir.Bırakın hukuk devletini,Türkiye kanun devleti olmaktan dahi çıkmış durumda.Hukuk devletini geçtim,onu sonra buluruz.Kanun devleti dahi değil.Siyasi iktidar,kendi koyduğu kanunlara dahi uymuyor.Başbakan bir paralel devletten bahsetti.Paralel ne demek? Paralel,Fransızcada ve ingilizcede de aynıdır, “yasadışı” demektir.Paralel bankacılık sistemleri vardır, “Havalahundi” gibi,bir ülkeden bir ülkeye para götürmek için.Benim doktora tezim, “kara para aklama suçu”dur.730 sayfa,Türkiye’de ilk ben yazdım,çok iyi bilirim bu aklama işlerini,nasıl yapıldığın,tabi teorik olarak. Şu anda Türkiye’de üç tane paralel devlet var;Bir,bizzat Adalet ve Kalkınma partisi devleti.Türkiye Cumhuriyeti devleti başka bir şey.Biz buna doktrinde, “parti devleti” diyoruz.Parti devletlerinde parti ile devlet özdeşleşir.En kritik örneği “nazi”lerdir.Sayın başbakan, benim valim”diyor.Demokrasilerde devletin valisi olur,partinin valisi olmaz. “Benim polisim” olmaz,devletin polisi olur.Bu birinci paralel devlettir.İkinci paralel devlet,söylediği yapıdır,devletin tüm sivil kılcal damarlarına bir örümcek gibi dağılmıştır.Bu arada sivil toplum kuruluşları sözünü de açmak lazım.Üzerinde üniforma olmamak sivil olduğu anlamına gelmez.Sivil, “medeni” demektir.Her şeyden evvel yem borularıyla bir yerlere bağlı olmaması gerekir.Üçüncü paralel devlet de maalesef Güneydoğuda oluşmuş yapıdır.Yol kesiyorlar,kimlik soruyorlar,tapu dağıtıyorlar, (Kandil onaylı) vergi topluyorlar.Başka paralel devlet aramaya gerek var mı? Bu kavgada hiç bir yerde değiliz.Düşmanımın düşmanı da dostum falan değildir.Çünkü Türkiye’yi bu duruma bu iki güç getirmişlerdir ve ortak bir sorumluluk içindedirler.Siyasi iktidar,devlet erkili anayasaya aykırı olarak başka güçlerle paylaşmanın siyasi bedelini ödüyor.Bunun hukuki bedeli de var.Anayasanın altıncı maddesi açık.Egemenlik maddesi,bana göre bu anayasanın temelidir. “Egemenliğin kullanılması,hiç bir surette kişiye,zümreye veya sınıfa bırakılamaz,hiç kimse,kaynağını anayasadan almayan bir devlet yetkisini kullanamaz.” İşte,maalesef bu yapılmıştır.O yüzden eşit derecede sorumludurlar ve hiç birisi de masum değildir.Yargı vesayetinden bahsediyorlar.Yargı vesayeti zaten olmalı.Çünkü onun adı vesayet değil,denetimdir.Yargılama,Türk milleti adına,bağımsız mahkemelerce kulanılıyor.YARGITAY,DA DANIŞTAY DA ANAYASA MAHKEMESİ DE,ASLINDA MİLLETİN TA KENDİSİDİR.Türkiye’de 42.madde değişikliği oldu,anayasa mahkemesi iptal etti,kıyamet koptu.11 lişi milli iradeye nasıl ket vururmuş? Oysa Fransa’da soykırımı inkar yasası çıktı,iktidar partisi milletvekilleri bunu anayasa mahkemesine götürdü,yasa iptal oldu.Başbakan ve siyasi iktidar yetkilileri, “bir yanlıştan dönüldü” dedi.Türkiye’de hangi x partisi olursa olsun,böyle desin de görelim bakalım.İşte kuvvetler ayrılığı budur.Ne demesi gerekiyordu? “bu kararı kınıyoruz,Fransız anayasa mahkemesi,Fransız milletinin iradesine ket vurmuştur.” Demesi gerekmiyor muydu? Orada olunca,bir yanlıştan dönülüyor,burada olunca iradeye ket vuruluyor.Milli irade diye bir şey yok.Bunu aklınızdan çıkarın.Bunun yerine başka bir şey var.Milli egemenlik var,irade değil.Anayasada, egemenlik kayıtsız,şartsız milletindir” diyor.Meclisin değildir.Ve devam ediyor; Türk milleti egemenliğini anayasada koyduğu organları eliyle kullanır.Bu organlardan sadece biri meclistir,biri yürütmedir,biri yargıdır.Dolayısıyla milli iradeyi kabul etseniz bile,meclise yansıyan ne kadar milli iradeyse,yargıya yansıyan o kadar milli iradedir,üstelik daha fazla ve yüksektir.Çünkü hiç bir toplum,bir siyasi iktidara sınırsız ve şartsız yetki vermez.O yetki şartlı ve yargı denetimine tabi bir yetkidir.Ben sıkı bir çizgi roman okuyucusuyum.O çizgi romanlarda bir şey vardır;Bataklığa düştüğünüzde,çırpındıkça daha çabuk batarsınız.En iyi yapılacak şey hiç kıpırdamamaktır. Yine batarsınız ama yavaş yavaş batarsınız.Türkiye’de karşı devrim 29 Ekim 1923’de başlamıştır.1938’DE ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜYLE CUMHURİYET DEVRİMİ YARIM KALMIŞTIR.Bunun nedeni de çok partili siyasete çok erken geçmektir.Atatürk’ün ölümüyle yarım kalan devrim maalesef tamamına erdirilememiştir.İkinci kırılma noktası da Natoya girilmesidir(1952) Natoya girilmekle beraber,Türkiye tam bağımsızlığını kaybetmiştir.TÜRKİYE BUGÜN TAM BAĞIMSIZ BİR ÜLKE DEĞİL,İŞGAL ALTINDA BİR ÜLKEDİR.Ama eskiden olduğu gibi topla tüfekle değil,zihinsel işgal var.Türkiye’nin genleriyle,genetiğiyle, kimyasıyla oynadılar.Natoya girdikten sonra bizim milli ordumuz falan kalmadı,yok.Bana inanmıyorsanız,Rockefeeler’e inanın. Rockefeeler, “oltadaki balığın yeme ihtiyacı yoktur” diyor.Çünkü zaten tutsaktır.Üçüncü kırılma noktası da 12 Eylül 1980 darbesidir.Türkiye,böyle bir cendereye sıkıştırılmış durumdadır.Bunun için,başta Atatürk’ün partisi CHP ve ardından kendisini milli olarak gören bütün partilere çok büyük bir tarihsel görev düşüyor.Bunu ya başaracaklar,ya da Atatürk’ün dediği gibi, “milleti yine milletin azim ve kararlılığı kurtaracak” Bir ağacı köklerinden koparırsanız,o ağaç kurur.”Dedi.