KABE-İ ŞERİF
Müslümanların kıblesidir. Mekke şehrinde Harem-i Şerif Camii'nin ortasında bulunur. Yapılış tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. Hz. İbrahim tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. İslamiyetten önce de Araplar tarafından kutsal sayılan Kabe'de birçok put bulunmaktaydı. Mekke'nin fethinden sonra Kabe putlardan temizlenmiş ve onarılmıştır.
Kabe'nin duvarları siyah taşlardan yapılmıştır. 25 cm yükseklikte ve 30 cm kadar çıkıntılı bir mermer kaide üzerinde bulunmaktadır. Bu duvarlar yere kadar inen ve yer hizasında kaideye bakır halkalarla bağlanan siyah bir örtü ile örtülüdür. Tek parça olup her yıl yenilenen örtünün yalnız kapı ve damdaki oluğun hizasına gelen kısmı kesiktir. Örtü ipekli bir kumaştan dokunmuş olup, üzerine Kelime-i Şehadet işlenmiş, dama yakın kısmında çevresine altın işlemeli bir şerit geçirilmiş; kemer biçiminde olan bu şeride de Kur'an ayetleri işlenmiştir. Kabe'nin kuzey-batı duvarında yerden 2 m. kadar yükseklikte, yer yer yaldızlı, gümüş kaplı bir kapı bulunmaktadır.
Kapıya özel olarak yapılmış tekerlekli bir merdivenle çıkılmakta ve kapı öyle açılmaktadır. Kabe'nin içinde tavana çıkmak için bir merdiven ve üç ağaç sütun bulunmaktadır. İç duvarlar ve yerler mermer kaplıdır. Tavanda altın ve gümüş kandiller asılıdır. Kapıya yakın bir yerde Hacer-i esved yerleştirilmiş ve gümüş bir çemberle çevrilmiştir.
Hacer-i esved'in tam karşısında Zemzem kuyusunun bulunduğu bina vardır. Kabe'nin çevresindeki tavaf yeri mermer döşelidir.
Kanuni Sultan Süleyman tarafından tavanı onarılan Kabe, beşinci onarımını I. Ahmed döneminde görmüş, IV. Murad döneminde çıkan sel baskını sonucunda üç cephesi yıkılmış ve yine aynı padişah tarafından onarılmıştır.
HIRKA-İ SAADET DAİRESİ
Diyanet, sosyo-ekonomik şartlarını ve bir kişinin günlük asgari gıda ihtiyacını göz önünde bulundurarak fitre miktarının 7 TL olarak belirledi.
Kurul, ancak herkesin kendi hayat standartlarına göre asgari günlük gıda harcamalarına denk düşecek bir meblağ vermesini tavsiye etti.
Yüksek Kurul'un bu yılki fıtır sadakası (fitre) miktarının saptandığı kararında, fitrenin Ramazan bayramına kavuşan ve temel ihtiyaçlarının dışında belli bir miktar mala sahip olan Müslümanların kendileri ve velayetleri altındaki kişiler için yerine getirmekle yükümlü oldukları mali bir ibadet olduğuna işaret edildi. Fitre ile her Müslümanın, ihtiyacı olan yoksullara az da olsa bir şeyler verebilmenin ve yardımlaşmanın sevincini yaşadığı vurgulanan kararda, fitrenin zekattan farklı olarak, daha geniş bir mükellef kitlesi tarafından yerine getirildiği ifade edildi.
Fitrenin Müslüman toplumların neredeyse tamamına yakın bir kesimi tarafından veriliyor olmasını da dikkate alan Kurul, hem fitrenin asgari miktarını belirleyen hadisleri hem de ülkenin sosyo-ekonomik şartlarını ve bir kişinin günlük asgari gıda ihtiyacını göz önünde bulundurarak fitre miktarının 7 TL olarak belirledi. Kararda, bu miktarın, “asgari miktar” olduğu, fitrede verilecek meblağ konusunda bir üst sınırın olmadığı vurgulanarak, herkesin kendi hayat standartlarına göre asgari günlük gıda harcamalarına denk düşecek bir meblağı vermesi tavsiye edildi.
EYÜP SULTAN CAMİİ
Eyüp Sultan Camii, İstanbul'da Haliç'in kuzey ucunda Eyüp semtinde bulunmaktadır. İslamiyet'i ilk kabul edenlerden ve Arapların İstanbul'u kuşatması sırasında şehit olan Hz. Eyyubu El-Ensari'nin gömüldüğü yerdedir. Fatih Sultan Mehmed'in emri ile buraya bir türbe, yanına da bir cami yapıldı.
1458 yılında yapılan ilk cami yıkılmış, bugünkü caminin ilk örneği olan yapı Sultan Üçüncü Selim zamanında 1798-1800 yıllarında Uzun Hüseyin Efendi tarafından yaptırılmıştı. Cami son defa Sultan İkinci Mahmud zamanında tamir ettirildi.
1822 yılında deniz tarafına rastlayan minareye yıldırım düşünce, minarelerin üst şerefelerine kadar olan kısmı yeniden yaptırıldı.
Cami, planı bakımından sekiz payeli camiler grubuna girer.
Eyüp Sultan Camii'nin çevre duvarı içinde yer alan Hz.Eyyubu El Ensari'ye ait türbe 1458 yılında yaptırıldı. Sultan Birinci Ahmed ve Sultan İkinci Mahmud dönemlerinde tamir gören türbe 16.yy'dan itibaren çinilerle süslendi.
Türbedeki gümüş şebeke ve şamdanlar son devirlere ait olmakla beraber sandukanın ayak ucundaki kuyunun kabrin keşfi sırasında bulunan pınar olduğu ileri sürülür. Eyüp Sultan Türbesi yüz yıllar boyu İslam aleminin ziyaret yeri olmuştur.
SULTANAHMED CAMİİ
İstanbul'da bugünkü Sultanahmet semtinde Sultan I. Ahmed tarafından yaptırılan cami; medrese, darülkurra, sıbyan mektebi, türbe, arasta, dükkanlar, hamam, darüşşifa, imaret ve üç sebilden oluşmaktadır. 1609-1620 yılları arasında Mimar Sedefkar Mehmed Ağa tarafından yapılmıştır.
Duvarlarla çevrili bir dış avlunun içinde yer alan cami, her ikiside kareye yakın planlı bir ibadet mekanı ile bir şadırvan avlusundan oluşur. İbadet mekanını örten yirm iki metre çapındaki ortak kubbe dört yandan yarım kubblerle çevrilmiş, boş kalan dört köşeye de birer küçük kubbe getirilerek tam bir merkezi plan şeması oluşturulmuştur.
Büyük kubbeyi taşıyan kemerlerin oluşturduğu daire kesitli dört fil ayağı dilimli yapılarak kalınlık etkisinin azaltılmasına çalışılmıştır.
Kubbeye geçiş büyük pandantiflerle sağlanmıştır. Caminin duvarları, ikinci pencere sırasına kadar mavi rengin egemen olduğu çinilerle kaplıdır.
Duvarların ve filayaklarının yarıdan yukarısı, kemelerin, pandantiflerin, yarım kubbelerin ve büyük kubbenin içi gene mavi ağırlıklı kalem işleri ile bezenmiştir.
Bu yüzden cami, özellikle Avrupalılar arasında Mavi Camii olarak bilinir. Dört yanı revaklı şadırvan avlusunun dış avluya bakan iki yan duvarıyla, caminin iki katlı revaklarla zenginleştirilmiş yan duvarlarının üstünde, zemin hizasında abdest muslukları sıralanmıştır.
İkisi iç avlunun dış köşelerinde, dördü de cami kütlesinin köşelerinde yer alan minarelerin ilk ikisi ikişer öbürleri üçer şerefelidir.
Dış avluda, caminin güneydoğu köşesinde yer alan ve bir rampa ile çıkılan Hünkar Kasrı bu uygulamanın ilk örneğidir. burası bugün Halı Müzesi olarak kullanılmaktadır. Caminin bodrumunda da Kilim ve Düz Yaygılar Müzesi açılmıştır.
Sultan I. Ahmed ile oğullarının ve annesinin türbesi burada bulunmaktadır.
FATİH CAMİİ VE TÜRBESİ
Fatih Camii, Fatih Sultan Mehmed tarafından Fatih semtinde yaptırıldı. Bizans devrinde, caminin yapıldığı yerin yakınlarında Havariyun Kilisesi vardı. Fatih Camii'nin, bu kilisenin yıkıntılarından faydalanarak yapıldığı sanılmaktadır.
Cümle kapısının iki yanında ve üstünde bulunan Arapça kitabeye göre yapımına 1467 yılında başlanan Fatih Camii, 1470 yılında tamamlanabildi.
Mimarı, Sinaüddin Yusuf bin Abdullah'tır. Cami, plan olarak anıtsal bir biçimde yapılmıştır. Merkezi kubbe, iki fil ayağı ile iki sütun üzerine oturtulmuştur.
Fatih Camii, 1766 yılında yaşanan bir depremden dolayı harabe haline geldiği için Sultan Üçüncü Mustafa, 1767 ve 1771 yılları arasında camii Mimar Mehmed Tahir Ağa'ya tamir ettirdi.
Caminin ilk inşasından bugün sadece şadırvan avlusunun üç duvarı, şadırvan, tac kapı, mihrap, birinci şerefeye kadar minareler ve çevre duvarının bir kısmı kalmıştır. Şadırvan avlusunda, kıble duvarına paralel olan revak diğer üç yönden daha yüksektir. Kubbelerin dış kasnakları sekiz köşelidir ve kemerlere oturur.
Kemerler genellikle kırmızı taş ve beyaz mermerlerle işlenmiş, yalnız mihverdekilere yeşil taş kullanılmıştır. Alt ve üst pencerelerin etrafı geniş silmelerle çevrelenmiştir. Söveler mermerdendir ve gayet geniş, kuvvetli silmelerle belirtilmiştir.
Demir parmaklıklar, kalın demirden ve topuzludur. Revak sütunlarının sekizi yeşil Eğriboz, ikisi pembe, ikisi esmer granitten, son cemaat yerindekilerin bazıları ise Mısır granitindendir. Başlıklar tamamen mermerden ve hepsi istalaktitlidir. Kaideler de mermerdir.
Avlunun biri kıblede, ikisi yanda üç kapısı vardır. Şadırvan sekiz köşelidir. Mihrabın yaşmağı istalaktitlidir. Hücre köşeleri yeşil direkli, kum saatleri ile süslü ve üstü zarif bir taçla biter. Yaşmağın üzerinde tek satırlık bir ayet vardır.
On iki dilimli olan minare, cami ile büyük bir ahenkle birleşmiştir. Çinili levhalar son cemaat duvarının sağ ve solundaki pencere aynalarındadır.
Fatih Camii'nin ilk yapımında, cami alanını genişletmek için duvarlar ve iki ayak üzerine bir kubbe oturtulmuş ve bunun da önüne bir yarım kubbe ilave edilmiştir. Böylelikle 26 m çapındaki kubbe bir yüzyıl boyunca en büyük kubbe niteliğini korumuştur.
Caminin ikinci defa yapılışında payandalı camiler planı uygulanarak küçük kubbeli sivri bir bina meydan getirilmiştir.
Şimdiki durumda, merkezi kubbe dört fil yağına oturmakta ve bunu dört yarım kubbe çevrelemektedir. Yarım kubbelerin etrafında ikinci derecede yarım ve tam kubbeler, mahfildeki ve dıştaki abdest musluklarının önündeki galerileri örtmektedir.
Mihrabın sol tarafından, türbe yanından geniş bir rampa ile girilen Hünkar mahfili ve odalar bulunmaktadır.
Minarelerin taş külahları 19.yy sonunda yapılmıştır. Mimar Mehmed Tahir Ağa camiyi tamir ettiği sırada eski camiden kalan klasik parçalarla yeniden yaptığı barok parçaları iyi bir şekilde birleştirdi. Caminin alçı pencereleri son devirlerde harap olduğundan adi çerçevelerle değiştirildi.
Avlu kapısının yanındaki yangın havuzu Sultan İkinci Mahmud tarafından 1825 yılında yaptırıldı.
Caminin geniş bir dış avlusu vardı. Bunun tabhaneye çıkan kapısı eski camiden kalmıştır.
ÜSKÜDAR SELİMİYE CAMİ
İstanbul Üsküdar'da 1801 yılında III. Selim tarafından yaptırılan cami. Dikdörtgen geniş bir avlunun içinde yer alır. Kuzey, güney, doğu ve batıdan birer girişi vardır.
Esas girişi batıdan olup, buraya on basamaklı bir merdivenden çıkılır. Ana mekanın üzerini örten kubbe tuğla ile örtülmüştür ve üzeri kurşun kaplıdır.
Batı cephesinde iki katlı hünkar daireleri vardır. Mermer sütunlar üzerine oturan bu dairelerden sağdaki Padişah'ın namaz kılması, soldaki ise dinlenmesi ve ziyaretçileri kabul etmesi için ayrılmıştır.
Selimiye Camii süsleme bakımından oldukça zengindir. Kubbe, kalem işi dekor, kubbe göbeği ayetlerle bezelidir.
YENİ CAMİ
Sultan III. Mehmed tarafından temelleri atılmış, Sultan II. Murad tarafından 1447'de tamamlanmıştır. Yeni Cami'ye, Cami-i Kebir denildiği gibi halk arasında Üçüncü Şerefeli Cami olarak anılmaktadır.
En önemli Türk eserleri arasında yer alan Yeni Cami'nin felçli bir Konyalı mimar tarafından yaptırıldığı söylenir.
Cami altı köşeli sütun üzerinde büyük bir kubbe ile bunun iki yanında dördü büyük, dördü küçük 8 kubbeyle örtülüdür. 18 sütun üzerine dayanan 21 kubbeli revakla çevrilidir ve dört minaresi vardır ; biri üç, biri iki, diğer ikisi ise birer şerefelidir (Üç şerefeli minarenin yüksekliği 67,62 metredir).
BURSA ULU CAMİİ VE YEŞİL TÜRBE
1395-1399 yılları arasında Yıldırım Bayezid tarafından Bursa'da yaptırılan cami, Bursa'daki mimari eserlerin en büyüğüdür. Cami kapısının üzerinde İvaz Paşa'nın adı bulunmaktadır.
Paye ve sütunlu olan düz çatı ile örülen Selçuklu camiilerinin kubbeli düzene çevrilmiş ilk örneklerindendir. 56x68 m boyutlarındadır. 12 Paye ile, 5 nefe bölünmüştür. 20 kubbesi vardır.
Üzeri açık kubbenin altında bir şadırvan vardır. Şadırvanın çevresinde Kur'an okumak için ayrılmış sofalar vardır.
Üzeri kabartma kıvrık dallarla süslenmiş ve ceviz ağacından yapılmış sekiz köşeli küçük çerçevelerin birleştirilmesiyle meydana gelen mimberin sağ kanadında, yapan ustanın adı (Elhac Mehmed Abdülaziz İbni Dakira) yazılmıştır. Ön cephenin iki köşesinde birer minare vardır.
Paye ve sütunlu olan düz çatı ile örülen Selçuklu camiilerinin kubbeli düzene çevrilmiş ilk örneklerindendir. 56x68 m boyutlarındadır. 12 Paye ile, 5 nefe bölünmüştür. 20 kubbesi vardır.
Üzeri açık kubbenin altında bir şadırvan vardır. Şadırvanın çevresinde Kur'an okumak için ayrılmış sofalar vardır.
Üzeri kabartma kıvrık dallarla süslenmiş ve ceviz ağacından yapılmış sekiz köşeli küçük çerçevelerin birleştirilmesiyle meydana gelen mimberin sağ kanadında, yapan ustanın adı (Elhac Mehmed Abdülaziz İbni Dakira) yazılmıştır. Ön cephenin iki köşesinde birer minare vardır.
BURSA YEŞİL CAMİİ
1413 yılında Çelebi Mehmed döneminde başlanan cami, 1424 yılında Sultan II. Murad zamanında tamamlanan cami, ilk dönem Osmanlı mimarisinin önemli eserleri arasında yer alır.
Planı ters T şeklinde olup, iç kısmı sekiz bölüme ayrılmıştır. Mihrabın bulunduğu kubbeli kıble eyvanıyla yan eyvanlar, ortadaki üzeri kubbeli esas mekana açılır. Kıble ayvanı orta mekanda dört, yan eyvanlarda bir basamak yükseltilmiştir.
Esas mekanın ortasında bir şadırvan yer alır; bunun üzerinde kubbede aydınlık feneri bulunmaktadır.
Üst katta ortada hünkar mahfili, bunun iki tarafında saray daireleri, alt katta erkan-ı osmaniyeye ait mahfiller vardır. Caminin asıl ünü çini kaplamalarından gelmektedir.
EDİRNE SELİMİYE CAMİİ VE EDİRNE ÜÇ ŞEREFELİ CAMİİ
Sultan II. Selim' in emri üzerine Mimar Sinan tarafından Kıbrıs' ın fethiyle elde edilen ganimetlerle eski sarayın baltacılar koğuşunun bulunduğu yerde yapılmıştır.
1568 - 1574 yıllarında tamamlanan Selimiye Camii Osmanlı-Türk mimarisinin en büyük eseridir. Üçer şerefeli dört minaresi vardır.
Her minarenin yüksekliği 79,89 m.' dir. Kubbesi 31,28 m. çapında olan Selimiye Camii' nin Harim tarafındaki minarelerin şerefelerine ayrı ayrı yollardan çıkılabilmektedir.