info@ellidokuz.com
Dolar Alış
:
35.0619
Dolar Satış
:
35.1251
Euro Alış
:
36.4162
Euro Satış
:
36.4818
Aranıyor, lütfen bekleyiniz...

İnsanı Deprem Değil, Onun Hırsı ve Yaptığı Hatalar Öldürür

Çorlu Kent Konseyi Başkanı Ramadan Cesur, İnsanı Deprem Değil, Onun Hırsı ve Yaptığı Hatalar Öldürür dedi

Çorlu kent konseyi ,Tekirdağ ve Çorlu’da yaşanacak olası bir depremin önlenebilmesi,nedenleri,çözüm yolları ve risk derecesinin belirlenmesi amacıyla,“SESİMİ DUYAN VAR MI?”  isimli bir panel düzenledi.Panelin açılış konuşmasını yapan Ramadan Cesur,çarpıcı açıklamalarda bulundu.Ramadan Cesur,“Deprem Çalışmaları ;Deprem öncesi deprem zararlarının en aza indirilmesi,
Depremi takiben kurtarma, ilk yardım ve geçici iskan,Depremzedelerin rehabilitasyon ve kalıcı iskan ile yaşamın normale döndürülmesi şeklinde, üç aşamalı olarak tariflenebilir. 
Ülkemizin tümüne yakınının coğrafi olarak aktif deprem kuşağında olduğu , hemen her an yıkıcı-insan kayıplarıyla sonuçlanabilecek deprem gerçeği ile yaşaması hepimizin malumudur.  
Trakyanın ; Kuzey Anadolu fayının batı Marmaradaki Tekirdağ çukurunun Şarköy-Mürefte faylarının üretebileceği depremlerden etkileneceği aşikardır.  Nitekim, 1912 Şarköy-Mürefte 7.2 büyüklüğündeki depremde önemli hasar ve kayıplara uğramıştı. Bu depreme ait olan Gelibolu kıstağındaki deprem düzleminde 4.90 m. yatay ve 1.90 m. düşey atıma sahip olduğu ölçülmüştür. 
 17 ağustos 1999 tarihinde yaşadığımız 7.4 büyüklüğündeki depremdeki onbinlerce insan kaybı yüzlerce milyar dolarlık maddi kayıpla hala hatırlarımızdadır.  
Gölcük-Adapazarı depremi; ülkemiz tarihinin önemli acılarındandır. Bu depremde ölümlü yıkımlı binaların, yanan ya da patlamalarla çevre felaketinin sebebi olan sanayi tesislerininin, çöken alt yapıların, ulaşım- iletişim hatlarının, deprem ile yeniden deniz olan dolgu zeminlerinin her birinin hata ile ilgili bir hikayesi vardı.  Bu hikayelerin ardında depremin esasen insan kaynaklı yanlışlıkların birleşimi olduğunun dersi çıkarılmalıydı. 
 Ancak biraz hafıza sorunu ile yaşamın hırs ve cazibesiyle  99 sonrası şehirlerimizde zaafın devam ettiğini halen görmekteyiz. 
“İnsanı deprem değil, onun hırsı ile yaptığı hatalar öldürür” söylemine inanmamak elde değildir. 
Ünlü düşünür Mahatma Gandi: "Doğa; bütün ihtiyaçlarımıza cevap verir, İhtiraslarımıza asla." Diyerek doğanın insana herşeyi sunduğunu açıkça ifade etmiştir. 
 
Konuşmacılarımızın  değerli bilgileri ışığında, Tekirdağ’ımızın geleceğini planlayarak yönetmeyi ve alt yapıyı oluşturmayı hedefleyen yerel yöneticilerin, deprem gerçeğinin doğruları, şehirlerimizin bu kaçınılmaz doğa olayından insanımızın sahip oldukları birikimlerinin daha güvenli olmasına verebileceğimiz katkı ise bize şüphesiz mutluluk verecektir.
Kentlerimizde ulaşım, sağlık, çevre, altyapı, barınma, ısınma, eğitim, kültür ve benzeri birçok konuda büyük sorunlar bulunmaktadır. Diğer yandan deprem, su baskını ve yangın gibi afetlere karşı hazırlıklı değildir.
Barınma, su, elektrik, iletişim, ısınma, sağlıklı çevre, gıda güvenliği, kültürel ve sanatsal etkinlikler; temel insan hakkıdır. Ve bütün insanların bu olanaklara eşit ve ücretsiz olarak ulaşma hakkı olmalıdır.
 
Su temini ve arıtımı, atık su hizmetleri, çöp ve temizlik hizmetleri, imar çalışmaları, ulaşım hizmetleri, kesintisiz ve sağlıklı enerji-doğalgaz temini, çevre sağlığı, zabıta, itfaiye, acil yardım, kurtarma, kültür ve sanat, turizm ve tanıtım, gençlik ve spor, sosyal hizmet ve yardım konuları kentsel hizmetlerin planlamasındaki çeşitliliğin önemli bileşenleridir.
 
Kentte yaşayan tüm insanlara tüm hizmetlerin ayrım gözetmeksizin eşit sunulması en önemli konudur. Dışlanmayan kentli oluşturmayı hedef almak, kentsel hizmet üretmede temel politika olmalıdır.
 
Bizler kentlerimizde var olan sorunların aşılması, sağlıklı kentsel çevrenin üretilmesi ve kentsel yaşam kalitesinin iyileştirilmesini öngörmekte; kent halkının ve meslek örgütlerinin demokratik katılımını ve denetimini sağlıyacak bir anlayışın getirilmesini, öncelikli temel gerek olarak görmekteyiz.
 
Doğal çevrenin korunması ve kamu yararına değerlendirilmesi, yerel yönetimlerin görev ve sorumluluğu arasındadır. Katı ve sıvı atıkların göl ve nehirlere boşaltılması, atıkların yakılması gibi geçici, kısa dönemli önlemler ve yaklaşımlar terk edilmelidir.
 
Yerel yönetimler, ülkenin büyük sorunlarından olan deprem tehlikesini göz ardı etmemeli; bu konu yerel yönetim programlarının öncelikler listesinde üst sıralarda yerini almalıdır. 
 
Kaçak yapılaşma ve güvenli olmaktan uzak binaların güçlendirilmesi çalışması için kaynak oluşturulması, afete hazırlık gibi konu ve sorunlar yerel yönetimlerin programlarına girmelidir.
 
Ülkemiz sahip olduğu, jeolojik, topoğrafik ve meteorolojik koşulları nedeniyle, büyük can ve mal kayıplarına yol açan afet olayları ile sıkça karşılaşmaktadır. Ülkemizin % 96’sı deprem bölgesinde bulunmakta, nüfusumuzun % 98’i değişik derecelerde deprem tehlikesi altında yaşamaktadır. 
 
Son 62 yıl içerisinde depremlerde onbinlerce vatandaşımız hayatını kaybetmiş, Yüzbini aşkın kişi yaralanmış ve yaklaşık olarak 412 bin bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür.   
 
Bunun yanı sıra, kentsel ve kırsal yerleşim alanları sadece deprem değil aynı zamanda heyelan, su baskını, kaya düşmesi vb. tehlikelerin getirdiği zararlarla mücadele etmek zorundadır.
 
Özellikle 1999 depremleri Türkiye’ye bu gerçeği hatırlatmakla kalmamış, yapı denetim yasasından imar yasasına, mühendislik mimarlıkla ilgili yasalardan yerel yönetimleri düzenleyen yasalara kadar geniş bir yelpazede mevzuatın yeniden ele alınması, toplumsal hayatın depreme karşı düzenlenmesi zorunluluğunu açığa çıkartmıştır. 
 
Ertelenmeyecek bir başka konu da, her il için bina envanterinin çıkarılması ve deprem master planı hazırlanmasıdır.
 
 Sağlıklı, güvenli ve yaşanabilir kentsel çevre oluşturulması için, afet tehlike ve risklerini dikkate alan afete duyarlı planlama yaklaşımının geliştirilmesi ve yerbilimsel verilerin planlamaya entegrasyonu sağlanmalıdır. 
 
Afet riskinin, afet olmadan önce önlenmesi veya azaltılması, afet sonrası ise mağduriyetin en aza indirilmesini esas alan çağdaş bir afet yönetim sistemi kurulmalıdır.
 
Yerel yönetimlerin bir görevi de bu hizmetleri bir kamu hizmeti olarak değerlendirip, bu çerçevede proje ve yatırımlara yönelmesi, var olanları genişletip geliştirmesi, sosyal devlet anlayışının doğal sonucu olarak görülmelidir.
 
Uygar bir toplumda, doğaya saygılı, depremden korkmadan yaşamak umudu ve ümidiyle, “SESİMİ DUYAN VAR MI? adlı panelimizin verimli geçmesini diliyor, saygılar sunuyorum.” Dedi.
Kaynak : Murat Ürtekin