info@ellidokuz.com
Dolar Alış
:
34.4495
Dolar Satış
:
34.5115
Euro Alış
:
36.2759
Euro Satış
:
36.3412
Aranıyor, lütfen bekleyiniz...

İğneada’ya Nükleer Giremeyecek

İğneada’ya Nükleer Giremeyecek

İğneada’ya  Nükleer santral yapmak, longoz ormanlarını ve yaşamı yok etmek demektir.
 
Türkiye’de üçüncüsü kurulması planlanan nükleer santralin yeri İğneada olarak açıklandı.
 
Karadeniz'in tek doğal limanı olan İğneada, 6 adet göl ve birçok akarsuyu ile doğal yaşamın önemli merkezlerinden birisidir. 4 bin yıllık tarihi olan İğneada, dünyanın en yaşlı sıradağları kadim Istrancalar, ormanlar, kuşlar, longoz, balıklar ve
çocuklar; termikle, nükleerle, taş ve maden ocaklarıyla, zehirli atıklarla tehdit altındadır.
 
 
Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın resmi sitesindeki bilgilere göre, “İğneada önemli kuş göç yolları üzerinde ve değişik bitki, hayvan türlerine yaşam alanı oluşturmasıyla yüksek biyolojik çeşitlilik değerleri içeriyor. Türkiye kuş varlığını oluşturan 454 kuş türünden yarıya yakını (200’den fazla tür) yıl içerisinde İğneada'da görülebilmektedir.”
İğneada’daki iki tarafı sit alanı olan Longoz ormanları Amazon ve Kongo’dan sonra dünyadaki üçüncü Longoz ormanıdır.
Tüm bu özel duruma rağmen siyasi iktidarın buraya nükleer santralde ısrarcı olmasını anlamak zordur. AKP’nin yeni liberalizm doğrultusunda uygulaya geldiği enerji politikaları bir yandan ülke kaynaklarının talanına neden oluyor, diğer yandan da halkı enerji yoksulluğuna sürüklüyor.
Nükleer Enerji Santrallerinin enerji üretiminde yeri olmamalıdır. Çünkü nükleer enerji üretimi sonucu oluşan radyoaktif atıkların yok edilmesi sorunu dünya ölçeğinde çözülememiştir. Dünya gün geçtikçe radyoaktif atık çöplüğüne dönüşmektedir. Nükleer kazalar sigorta edilemeyecek kadar büyük maliyetler içermektedir. Dolayısıyla, kârlar özel sermayeye aktarılırken risklerin tüm maliyeti kamuya yüklenmektedir.
Ayrıca Nükleer Santraller yapısı gereği yüksek güvenliğe ihtiyaç duymaktadır. Türkiye ise “Güvenlik kültürü” oluşmamış bir ülkedir. Ülkemizde Nükleer Enerji Santralleri yetkililer tarafından mutfak tüpü ile mukayese edilebilmektedir. Sahte imzalar ile ÇED Raporu hazırlanabilmektedir.
 
 
Biz Özgürlük ve Dayanışma Partisi olarak; üretenlerin yöneteceği Türkiye’de, ihtiyaç duyulan enerjinin;
1-Tüketim ayağının mutlaka disipline edileceği,
2-Serbest piyasa koşullarında oluşmuş enerji yapılanmasının ters yüz edileceği,
3-Enerji verimliliğinin ve etkin kullanımın uygulanacağı,
4-İnsanın yaşadığı doğanın bir parçası olduğunu unutmadan, iklim değişikliğini de dikkate alarak üretim yapılacağı,
5-Yenilenebilir enerji teknolojilerine sahip olunup, uygulamaya sokulacağı,
6-Enerjinin bir yaşam hakkı olarak kabul edilip enerji yoksulluğuna son verileceği bir planlama ve uygulama ile sağlanabileceği inancındadır.
7- Trakya’yı küresel sermayenin hizmetine sunmak devletin görevi değildir. Anayasanın 56.maddesine göre herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi korumak devletin ve halkın görevidir.
Yaşam alanlarımızı bozan, gezegenimizi yok olma riskiyle karşı karşıya bırakan, daha fazla kar anlayışıyla her şeyi meta olarak gören, insan ve doğayı dışlayan, kurutan yok eden kapitalizmdir. Dünya enerji şirketlerinin ve uluslararası sermayenin işbirlikçisi AKP hükümeti de başımıza nükleer santralleri bela ediyor.
Çernobil faciasının üzerinden 29 yıl, Fukuşima faciasının üzerinden ise 4 yıl geçmiştir. Yaşananları dünya âlem görmüş ve milyonlarca insan acıları yaşamıştır.
Bu nedenle enerji politikası olmayan AKP’nin nükleer lobilerin çıkar kuyruğu peşinde ülkemize dayattığı  Nükleer Enerji  Santrallerini ne İğneada’da ne de ülkemizin her hangi bir yerinde istemiyoruz.
Kaynak : Murat Ürtekin