Prof. Dr. Yorulmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Çerkezköy, Çorlu, Muratlı ve Lüleburgaz arasındaki 350 bin kişinin çalıştığı 1350 fabrikaya işaret ederek, Trakya'daki sanayi tesislerinin bölgedeki doğal yapıya verdiği tahribatın boyutlarını gözler önüne serdi.
Bölgedeki sanayi tesislerinin uygun arıtma yapmadan doğaya bıraktıkları zehirli atıkların yanı sıra yerleşim birimlerinden akarsulara bırakılan kanalizasyon ve evsel atıklar ile tarımsal gübre ve ilaçların Trakya'yı saran Ergene Nehri'ni kirlettiği vurgulayan Prof. Dr. Yorulmaz, ''Ergene artık Trakya'ya hayat vermek yerine ölüm kusar hale geldi'' diye konuştu.
Ergene Nehri'nden aldıkları örnekler ile çeşitli araştırmalar yaptıklarını bildiren Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, yapılan analizlerde nehir suyunda kurşun, civa, kadmiyum, kobalt, bakır gibi ağır metaller ve arsenik çıktığını ayrıca fosforlu-azotlu bileşikler ile solvent, asit, alkali ve boya gibi sayısız kimyasal maddeler tespit edildiğini bildirdi.
Özellikle sonbahar döneminde etkili olan yağışlar ile Ergene Nehri'nin taşması sonucu Trakya bölgesindeki bir çok tarım arazisinin söz konusu atıklar nedeniyle zehirlendiğine vurgu yapan Prof. Dr. Yorulmaz, ''Bu zehirler yetiştirilen bitkiler aracılığıyla kademe kademe insanlara kadar ulaşmakta ve kanser, inme, karaciğer, böbrek, kalp yetmezliği gibi çok ciddi hastalıklarda artışa neden olmaktadır. Ayrıca Kuzey Ege'ye dökülen akarsular nedeniyle deniz canlıları da zehirlenmekte ve özellikle bu bölgedeki balıkları tüketen insanlar ciddi derecede etkilenmektedir.''
''ERGENE VE ÇORLU'DA DOĞAL HAYAT BİTTİ''
Bir süre önce Trakya Üniversitesi'ndeki bilim adamları tarafından hazırlanan raporda Ergene ve Çorlu'daki nehirlerde doğal hayatın bittiğinin ortaya çıktığını anlatan Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, sözlerine şöyle devam etti:
''Raporda, evsel atıklar ve fabrikaların bir çoğunun atıklarını arıtmadan derelere akıtması nedeniyle, kimyasal ve biyolojik kirliliğin en üst düzeyde olduğu vurgulanıyor. Ayrıca bu akarsulardaki suların hiçbir amaçla kullanılmayacağı ve sağlık için tehlikeli bir kaynak olduğu belirtiliyor. Ergene Nehri'nin Türkiye'nin en kirli nehri olduğu ve içinde dördüncü sınıf su bulundurduğu bildirilmekte. İçindeki ağır metaller, bu suya temas eden ve içen hayvanlara, bitkilere ve insanlara geçmekte, insanlarda da kansere neden olmaktadır.''
Artık Ergene'de kirlilik nedeniyle binlerce dönüm arazide çeltik üretimi yapılamadığını aktaran Prof. Dr. Yorulmaz, ''Araştırmacılar, Çorlu'da kanser sıklığının Türkiye ortalamasının üstünde olduğunu ve ilköğretim öğrencilerinde bile kanser görülmeye başlandığı uyarısında bulunuyor'' diye konuştu.
Çevreyi kirleten tesislere fazlasıyla tolerans gösterildiğini öne süren Prof. Dr. Yorulmaz, daha fazla geç kalmadan mevzuatın gösterdiği yaptırımların uygulanması ve kurallara uyulması çağrısında bulundu.
ÇORLU HALKI SAĞLIĞINDAN ENDİŞELİ
Bölgedeki çevre kirliliği özellikle Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde etkisini gösteriyor.
Çorlu Deresi'nin geçtiği ilçedeki Sağlık Mahallesi'nin muhtarı Ali Rıza Akpolat, etrafa yayılan kötü kokular ve kirlilikten şikayetçi.
Son yıllarda bazı vatandaşların bölgede bulunan evlerini gerçek değerinin altında fiyatlarla satışa çıkararak ilçeyi terk etmeye çalıştığını anlatan Akpolat, sözlerine şöyle sürdürdü:
''Sağlık Mahallesi'nde 70 bin kişi yaşıyor. Mahallenin içinden geçen Çorlu Deresi'nde eskiden bir çok türde canlı yaşıyordu. Ancak Çerkezköy, Velimeşe ve Çorlu'da başlayan sanayileşme bu derenin hızla kirlenmesine neden oldu. Şimdi Çorlu Deresi'nde bırakın canlıların yaşamasını, etrafında oturan insanların sağlığı bile tehlikede. Dereye yakın yerlerde yaşayan insanların çocukları kirlilik nedeniyle sık sık hasta olmaya başladı. Mahalle halkı her gün bize gelerek durumu anlatıyor ve şikayet ediyorlar.''
Kaynak: Zaman