Ziyaretçiler sergiye Floyd’un eski turne kamyonetinin bir kopyasının yanından geçerek giriyorlar. Optik sanat sergileyen psychedelic bir tavşan deliğinde ilerlerken, sert yansıtıcı yüzeylerle kaplı, göz kamaştırıcı bir sergi alanına girerler. Her oda İngiltere’nin en yenilikçi ve saygın rock gruplarından biri hakkında bilgi ile dolu.
Albüm kapaklarında dolaşabilir, klasik parçaları remixleyebilir, şarkı sözü yazan ekranlara ve nostaljik enstrümanlara yakından bakabilirsiniz. Tüm bunları yaparken grubu ve katkıda bulunanların çaldıklarını dinlerken, rock döneminin en şaşırtıcı müzik ve ikonik görüntülerinin ardındaki yaratıcı adımları fark edebilirsiniz.
Hayali olarak tasarlanmış bir işi, büyüleyici biçimde oluşturarak, güzel tasarlanmış ve çarpıcı bir şekilde gerçekleştirilen bir sergi olan Pink Floyd sergisi, bir müze için zoru başararak seçkin bir galeri alanına pop kültürünü görsel-işitsel başarıyla uyarlıyor.
“Pink Floyd, kendi konserlerinden birine seyirciler onları tanınmadan katılabilirler.” Pink Floyd’un kariyerleri boyunca peşlerini bırakmayan ‘yokluk halleri’ ve bu sergide de kendini hissettiriyor. Onların 1975 tarihli “Wish You Were Here” albümleri parlak bir kare ile hatırlatılırken beyaz alan şifreli albüm fotoğraflarıyla kaplanmış. Müziğin sıcaklığı ve güzelliği burada Floyd tasarımcıları Storm Thorgerson ve Hipgnosis ekibinin yarattılarına arka planda eşlik ediyor.
Sergi imgeleri Pembe Battersea Cam dolapta, tombul, kel, mütevazi bir adamın küçük bir polaroid bir fotoğrafını bulabilirsiniz. Dikkatle bakınca bu kişinin, grup Abbey Road Stüdyosunda kendisi için tüyler ürpertici ağıtı Shine On You Crazy Diamond’u (Wish You Were Here’in açılış ve kapanış parçası) kayıt ettiği sırada ortaya çıkan Syd Barrett’in çekilen fotoğrafı olduğunu fark ediyorsunuz. Barrett, Floyd’un olağanüstü kariyerini başlatan, ancak (uyuşturucu kullanımı ile şiddetlenen) psikozu nedeniyle katkısı kısa süren başına buyruk dehası, gruptaki tek ve tam bir rock yıldızıydı.
Sergideki bir duvarda özlemle hatırlanıyor, fakat serginin geri kalanındaki yokluğu, insanın odaklanmasını garip bir şekilde engelliyor.Pink Floyd sergisi görseli 1968-1985 yılları arasındaki (gitarist vokal David Gilmour, basçı-vokal Roger Waters, klavye-vokal Rick Wright ve davulcu Nick Mason) çekirdek dörtlünün hepsi orta sınıf, eğitimli, akıllı, başarılı müzisyenlerdi. Onların yaratıcı ses teknolojisini kullanması, avangart müziksel fikirler keşfetme yaklaşımı, daha geniş sanatsal, sosyal, felsefi ve tiyatro konseptlerinin zekice dahil edilmesi, onları psychedelic patlamada (ve progresif rock türü) önemli figürler haline getirmiştir.
Sergilenen her bir parçaya eşlik eden birbirine bağlı kısa ve üç dakikalık filmlerde, sakin tarzlarıyla yarattıkları atmosferler, albüm kapakları ve sahne tasarımlarının vurgulanış şekilleri çılgın ve gizemli yönlerini çıkartıyor. Müziğin Pink Floyd hikayesindeki en önemli şey olduğununu bilsek de sergideki statik eşyalar etrafındaki gezi, bluetooth kulaklıklar eşliğinde olmasaydı Floyd’un müzikal dünyasında gezinmek yeterince anlamlı olmazdı. The Dark Side of the Moon’un piramit prizmasının holografik bir temsiliyle aydınlatılmış koyu renkli bir koridor boyunca yürümek zaten kendi başına bir zevk iken o sırada kulaklıkta çalan klavyeler ve kozmik gitar solosu baş döndürücü güzellikte.
Bitime doğru sergi de Pink Floyd kariyeri gibi, aynı sızıyı sergilercesine boş salonlara dönüşüyor. Gruptaki en sivri karakter Waters, kendisi ayrıldıktan sonraki Floyd yıllarına ait turne ve kayıt mirasını ayrı bir yerde gösterilemesinde ısrar etti. Bu yüzden grubun görkemli 60’lı ve 70’li yıllardaki dönemleri ayrı tutuldu. Buna karşın bu anıtsal grubun kendi başlarına bile anıt haline gelen, entellektüel titizlik veya sanatsal amaç gütmeyen abartılı albüm kapakları ve sahne tasarımlarının yer aldığı dönem üç büyük odada sergilenmiş.
Bununla birlikte, en sondaki Floyd konseri tecrübesi yaşatan odada hoş bir olay var. Kısa süreliğine de olsa 2005 yılındaki Live8 konseri için bir araya gelen Pink Floyd’u Sennheiser’ın 27 hoperlörlük surround katkılarıyla Comfortable Numb’ın mükemmel performansını görebiliyor ve duyabiliyorsunuz. İnsanı kendini birden müzik tarihinin en güzel parça ve performanslarından birinin ortasında bulması çok büyük etkileyiciliği olan bir olay.