Türkiye`deki sinema salonlarında bu hafta, 2`si yerli 9 film vizyona girdi
“SENDEN ÖNCE BEN”
“Game of Thrones”da Daenerys Targaryen karakteriyle ünlenen İngiliz oyuncu Emilia Clarke, sezon çekimleri arasına sığdırdığı sağlam bir drama ile karşımızda. Jojo Moyes’in 2012 tarihli kendi romanından senaryolaştırdığı filmin yönetmen koltuğunda Thea Sharrock oturuyor. Tekerlekli sandalyeye bağlı bir hayat süren genç adam ile yanına refekatçi olarak gelen genç kadın arasındaki yakınlaşma, özellikle komedi soslu romantizm severler için biçilmiş kaftan gibi duruyor. Clarke ile aşık olduğu genç adamı oynayan Sam Claflin arasındaki kimyanın tuttuğunu söyleyenler çoğunlukta.
“MERKEZİ İSTİHBARAT”
Vaat ettiğini yerine getiren filmleri severiz. Yıllar sonra sosyal ağ üzerinden birbirini bulan iki zıt karakterdeki arkadaş, kendilerini uluslararası bir casusluk macerasının ortasında buluyor. Lise yıllarında fazla kiloları sebebiyle alay konusu olan Bob, kendini geliştirmiş ve Dwayne Johnson olmuştur! O artık CIA ajanıdır. Lisedeyken kendisine yardım eden okulun popüler çocuğu Calvin’in durumu ise daha iyiye gitmemiştir. Muhasebecilik yapan Calvin’in bu meziyeti, ajan Bob için biçilmiş kaftandır. Birlikte, aksiyon ve komedinin harmanlandığı bir maceraya atılırlar. Bu tür filmlerdeki ezberlenmiş formülü kullanan film, zıtlık ve durum komedisinden faydalanıyor.
Başrolde Johnson’a eşlik eden isim ise komedyen Kevin Hart.. Yönetmen Rawson Marshall Thurber’ın bir önceki uzun metrajı “We’re The Millers” da olumlu eleştiriler almıştı.
“SİYAHIN ELLİ TONU”
Popüler filmlerin komedi versiyonlarını çekerek hatırı sayılır gişe başarılarına imza atan Marlon Wayans, “Anormal Aktivite” serisinin yönetmeni Michael Tiddes ile yeniden el ele vermiş.
E.L. James’in çoksatan romanından beyazperdeye uyarlanan “Grinin Elli Tonu”nu ti’ye almışlar. Ya da ti’ye almaya çalışmışlar diyelim. Zira filmin ABD’deki eleştirmenlerden pek geçer not alamadığı ortada. Dahası, cinsel arzularını dizginleyemeyen iş adamını Wayans’ın, onun ağına düşen genç kızı Kali Hawk’ın oynaması kimi heyecanlandırır, bilinmez.
“BİN BAŞLI CANAVAR”
Meksika sinemasından gelen bu yapıt, özellikle sağlık bürokrasisinde yaşanan çile üzerinden insan hayatının ne kadar ucuz olduğunu anlatıyor. “Yasak Bölge” ile bildiğimiz Rodrigo Pla’nın “bin başlı canavar”la bu bürokrasi canavarından söz ettiğini varsayabiliriz. Sonia, durumu ağırlaşan kocasını iyileştirebilmek için hem hastane kapılarını çalar hem de sigorta şirketine dünyayı dar eder. Zamana karşı bir yarıştır onun mücadelesi. Eşine lazım olan ilaçları hatta bütün tedaviyi değiştirmesi gerektiğini öğrendiğinde savaşın yeni başladığını anlar. Çeşitli festivallerden ödüllerle dönen filmi özellikle başroldeki Jana Raluy’un sürüklediği söyleniyor.
“İNATÇILAR”
İzlanda’yı bilir misiniz? Biz de bilmeyiz. Şimdi o bilmediğiniz ülkenin en izbe yerlerinden birini düşünün. 40 yıl boyunca birbiriyle konuşmayan iki inatçı kardeş, yanyana iki çiftliğe sahiptir.
40 koca yıl. Derken birinin çiftliğindeki hayvanlar hastalanır. Bürokrasi devreye girer. Salgının yayılmaması için her iki çiftlikteki hayvanların tamamı itlaf edilmelidir. İki kardeş küskünlüğe virgül koyup birlikte mücadele edebilecek midir? İkinci uzun metrajıyla ülkesinin Oscar adayı olan ve Cannes’da Belirli Bir Bakış ödülünü kazanan Grimur Hakonarson, hikaye özellikle de insan hikayesi anlatma sanatını iyi bilen bir coğrafya ve kültürden geliyor olmanın avantajını fazlasıyla kullanıyor. Kuzeyli mizahı da cabası.
“Bİ O KALMIŞTI”
Hayati işsizdir. Her gün sokaklarda iş arar. Bulamaz. Abisi Bekir ise kayınpederinden kalma kuyumcu dükkanını işletir. Hali vakti yerindedir. Lakin Hayati’ye pek faydası dokunmaz. Trajikomik bir hikaye ama içerdiği komedinin dozajı biraz düşük sanki. Eski Yeşilçam filmlerinin atmosferine öykünme gibi bir iddiası da bulunan filmin yönetmeni Burak Babayiğit.
“LANETLİ ÇOCUK”
Yaşlı bir İngiliz çiftin evinde dadı olarak işe başlayan Greta, dadılık yapacağı çocuğun gerçek boyutlarda bir oyuncak bebek olduğunu öğrenince şaşırır haliyle. Yaşlı çift evde olmadığında bu oyuncak bebekle başbaşa kalır. Greta’nın evin içinde uyması gereken bir takım kurallar da vardır. Hem bu arada, o oyuncak bebek, gerçekten de oyuncak mıdır? Gerilim severlerin en azından bir kısmının beğeneceğini düşündüğümüz yapımın yönetmeni William Brent Bell. Başrollerde Lauren Cohan, Rupert Evans ve Ben Robson var.
“AMMAR 2: CİN İSTİLASI”
Gazetecilik okuyan bir grup gencin eline dehşetengiz bir kaset geçer. Buradan hareketle gençlerimiz, Fransa, Hollanda, Belçika ve sonrasında Sivas’la devam eden bir maceraya atılır. Şüpheli ölümlerin ardında yatan sırrı bulmaya çalışırlar. Sonunda polisin kapattığı dosyanın cinler alemiyle ilgili olduğuna inanırlar. Yine Özgür Bakar’ın çektiği ilk film, görsel efektleri ve makyaj çalışmasıyla dikkat çekmişti. Başrollerde Özlem Polat, Cem Aksakal ve Balamir Emren var. Bu tür cin’li yerli korku’lardan hoşlananlar açısından ilgiye değer.
“ROBINSON CRUSOE”
Eskimek bilmeyen klasik eser, denilen o ki ilk kez üç boyutlu bir animasyon olarak beyazperdede. Gemisi batınca tek başına bir adaya düşen kaşif Robinson, burada kendine yeni bir hayat kurar. Onun hikayesini adadaki diğer canlıların gözünden anlatan hikaye, tahmin edeceğiniz gibi küçük yaştaki izleyicilere hitap ediyor. kültür-sanat , sinema , haftanın , filmleri , haziran , haziran