info@ellidokuz.com
Dolar Alış
:
34.2820
Dolar Satış
:
34.3438
Euro Alış
:
37.3363
Euro Satış
:
37.4035
Aranıyor, lütfen bekleyiniz...

Haftanın Filmleri (27 Mayıs - 3 Haziran 2016)

Bu hafta 5`i yerli 10 film vizyona girdi.

ALICE HARİKALAR DİYARINDA: AYNANIN İÇİNDEN 
2010’daki ilk filmi yöneten Tim Burton bu kez yapımcı koltuğunda. Lewis Carroll’un ünlü kitabından uyarlanan devam filminde Johnny Depp, Mia Wasikowska ve Helena Bonham Carter rollerini korumuşlar. Kadronun korunmasında Tim Burton’ın bir şekilde projede kalmasının etkili olduğunu düşünüyoruz zira hikaye namına öyle pek matah bir şey yok karşımızda. Biricik Alice’imiz, tam her şey bitmiş gözükürken nedense sihirli bir ayna vasıtasıyla yeniden Harikalar Diyarı’nın yolunu tutuyor. Anladığımız kadarıyla işin içine bir de zaman yolculuğu karıştırılıyor ki genellikle zaman yolculuğu fikri, bu tür filmlerde pek iyi çalışmaz, seyirciye zorlama gelir. Yönetmen koltuğunda, “The Muppets”ın sinema uyarlamasından tanıdığımız James Bobin var. 

PARA TUZAĞI
Oscarlı aktris Jodie Foster, sayabildiğimiz kadarıyla 4. uzun metrajında eğer berbat bir film çekmiş olsaydı, lafımız hazırdı. Filmin Türkçe çevirisinden hareketle “bu para tuzağına kapılmayın” diyecektik. Ama Cannes’daki seyirciler ve eleştirmenler lafı ağzımıza tıktı. Tamam, büyük bir film yok karşımızda ama yine de George Clooney ve Julia Roberts’ı kariyerlerinde 4. kez buluşturan filmin geçer not aldığını söyleyebiliriz. Gerçi Clooney ve Roberts’ın aynı sahnede bedenlendikleri anlar pek yokmuş duyduğumuz kadarıyla. Ne anlatılıyor peki: Televizyondan verdiği borsa tüyo’larıyla ünlenen Wall Street simsarı Lee Gates (Clooney) giderek popüler bir beyazcam figürüne dönüşür. Ama bir gün verdiği o tüyo’lardan biri Kyle adındaki izleyicisinin tüm parasını kaybetmesine neden olur. Kyle, Lee Gates’i kaçırır. Programın yapımcısı Patty (Roberts) telaşlanır haliyle. Sıkı bir pazarlık ve kovalamaca başlar. Sadece oyuncularıyla değil, senaryosuyla da heyecan uyandırıcı bir film. Ama beklentileri çok da yükseltmemek gerek çünkü “geçer not” almak, bir filmi iyi yapmaz çoğunlukla.
 
RÜZGARIN OĞLU
Filmin orijinal adı “Race” çift anlamlı yapısıyla bu filme yakışmış gerçekten. Irkçılık ve yarış, ikisi de var filmde. Üstelik gerçek bir öykü anlatması bakımından da önemli. 1936 Berlin Olimpiyatları’nda, Hitler’in Ari ırk takıntısını türlü engellemelere rağmen bozguna uğratan müthiş atlet Jesse Owens’ın öyküsü bu. Ünlü sporcuyu Stephan James oynuyor. Yönetmen koltuğundaysa son yıllarda genellikle televizyona iş yapan Stephen Hopkins var. Owens’ın hayatı daha önce de beyazperdeye uyarlanmıştı. Kendi başına yeterince etkileyici bir hayat hikayesi anlatan filmin vaat ettiğini yerine getirdiğini düşünenler çoğunlukta.

KRONİK 
Cannes’da 2015’in en iyi senaryo ödülüne sahip filmi “Kronik”, Meksikalı sinemacı Michel Franco’nun yazıp yönettiği özel bir film. Özel, çünkü herkese hitap edecek türden bir konu anlatmıyor. Eşsiz oyuncu Tim Roth’un canlandırdığı David ismindeki erkek hemşirenin, çalıştığı sağlık kuruluşunda, ölüm döşeğindeki hastalarla ilişkisini izliyoruz. Keskin bir dram. 

MEMLEKET
“Yerli sinema” denilen şey her ne ise, onun gibi kokuyor bu film. Sadece fragmanını izledik ama kendi topraklarının, kendi insanlarının, kendi acılarının öyküsünü anlatan filmler gibi “yerli” kokuyor sanki. Sular altında kalan bir Anadolu köyünde geçiyor hikaye. Sel felaketinde yetim kalan Narhanım, dedesi ve ninesine sığınır. Nehrin kıyısındadır hayatları. Narhanım okula tekneyle gidip gelir. Mülteci kampından kaçıp gelen bir hırsızın evlerine girmesi ise, bu sakinliği bozar. Murat Saraçoğlu’nun yazıp yönettiği filmin başrolünde Şerif Sezer var. (5 üzerinden 3 puan) 

CİNNİ: UYANIŞ
Müzisyenliğine lafımızın olmadığı Emre Aydın, senaryosunu yazıp çektiği ilk sinema filminde, korku türünü denemiş. Lakin, son yıllarda sinemamızı saran yerli korku denemelerindeki konulardan fazla etkilenmiş görünüyor. Orijinal, yenilikçi bir bakış açısı yerine bildik suları tercih etmiş. Asosyal bir genç kadın olan Dilara’nın bir gece evinin bahçesinde yatan erkek cesedinin yanında uyanması, sonrasında yaşanan “paranormal” olaylar, çok “normal” geldi bize. Hızlı kesmeler, korkutucu olduğu umulan ışıklandırmalar vs. Emre Aydın, bir devam filmine evrilmesini umduğundan mıdır bilinmez, ilk filminin ismini sanki devamı gelecekmiş gibi atmış. Oysa müzik de güzel bir sanat dalı. 

NASIL YANİ
Gerçekten de “nasıl yani” diye sordurtan bir senaryosu var filmin. Leonardo Da Vinci’nin 6. dereceden akrabaları her nasıl olduysa Çarşamba’da yaşamaktadır. Mona Lisa tablosu, dedelerine kalmıştır. Üç kafadar Tahir, Osman ve Taci, yani üç torun, zengin olacaklarını düşünür. Sonrası kahkaha tufanı. Ya da setteki oyuncuların bile yüzünden okunan, zoraki gülümsemeler. 

ABBAS’IN MELEKLERİ
Basın bülteninden anladığımız kadarıyla konu şu: Pısırık mafya babası Abbas sağ kolu tarafından tuzağa düşürülür. Abbas, durumdan ders çıkarır ve çocukluk arkadaşı olan birbirinden sakar dört kadını yakın koruma olarak işe alır. Yusuf Atıcı’nın çektiği filmin oyuncu kadrosunda Sevil Uyar, Doğan Akkaya ve Berrak Deniz’ın yanısıra usta isim Sinan Bengier de var. 

1 KEZBAN 1 MAHMUT: ADANA YOLLARINDA
Kaçırılan kız bir daha kaçırılır mı? Bu filme sorarsanız, neden olmasın? Mahmut ve Emrah iki yakın arkadaş. Mahmut, sevdiği kız Kezban’ı kaçırır. Emrah da sevgilisi Yaprak’ı yanına alır ve birlikte Mersin’in yolunu tutarlar. Ama iki kafadar, sabah uyandıklarında kızların yanlarında olmadıklarını fark eder. Hemen ekip kurarlar: Adana’daki bitirim arkadaşlardan oluşan bir çete! Cenk Çelik’in çektiği bu komedinin kadrosunda Sinan Bengier yine gözümüze ilişti. 

BLINKY BILL: KAHRAMAN KOALA
Orijinal seslendirme kadrosunda Toni Collette, Rufus Sewell; Türkçe seslendirmesinde Yekta Kopan ve Ziya Kürküt gibi isimlerin varlığı, bir filmi iyi yapacak diye bir kural yok. Maceracı bir koala, Avustralya’da vahşi doğada yolculuğa çıkar. Amacı kayıp babasını bulmak. Yolda arkadaşlar ediniyor kendisine. Gerisi, bir yandan da hayatta kalma mücadelesine dönüşüyor. Deane Taylor’ın çektiği animasyon, tüm cazibesine rağmen olumlu eleştiriler almadı. Yine de, yanınızda küçük bir çocuğunuz varsa, 93 dakika bir çırpıda geçebilir.