Avrupa’daki krizin derinleşmesi büyük bir kaygı ile izleniyor. Bu arada para piyasaları oldukça hareketli. Yatırımcılar krizde altın ve mevduata yönelirken, para birimleri içerisinde İsviçre Frangı öne çıkmaya başladı. Dolar ve euro’daki istikrarsız görüntü yatırımcıları bu yönde hareket etmesine neden oldu. Euro/Dolar paritesi kısa süre içinde 1.41 seviyelerinden 1.47 çıkıp ardından 1.41 seviyelerine tekrar geri çekildi. ABD ve Avrupa ekonomileri için sıkıntılar tırmanışa geçti. Avrupa’da borç krizi, ABD’de ise 2 Ağustos’a kadar borçlanma limitlerinin artırılıp artırılmaması gibi bir gerilim var. Bu açıdan istikrarsız ve dalgalı seyir daha güvenli bir yatırım aracına yönelişi beraberinde getirdi.
Neden ilgi görüyor?
İsviçre Frangı borçlu ülkelerin para birimleri karşısında oldukça güçlü. Bu nedenle de en fazla tercih edilen para birimi haline geldi. Güvenli liman arayan yatırımcı İsviçre frangını da altın gibi görüyor.
İsviçre frangı 7 Nisan’da 1.64632 seviyesinde bulunurken 19 Temmuz itibari ile 2.02 seviyesine yükseldi. Nisandan bu yana yüzde 22.7 oranında artış gösterdi. İsviçre frangı’nın son 9 aydaki getirisi ise yüzde 40’ı buldu. Öte yandan İsviçre Frangının sürekli artış göstermesi ise Merkez Bankası üzerinde baskı yaratıyor. İsviçre ihracatçı bir ülke. Kurdaki hızlı yükseliş ihracatını olumsuz etkiliyor.
Borç riskleri ile parlayan altının, çıkışı sürecek mi? Bugünlerin en fazla sorulan sorusu. Altın teknik olarak bir önceki tepe seviyesinin üzerine çıkarak yükseliş sinyalini verdi ve çıkış eğiliminde. 1.600’lerin üzerinde. Hedef 1.650 seviyesi. Direnç seviyelerine yaklaşıldıkça kâr satışları görülebilir. Bu düzeltme altının 1.500 seviyesinin de altına kaymasına neden olabilir. Ancak orta vadede yükseliş eğilimi devam ediyor.
Altın için 2.000 dolar değerlendirmeleri yapılmaya başlandı bile. Bu kriz bu şekilde devam ederse elbette ki altındaki yükseliş de sürecektir. Ancak 2.000 dolar beklentileri için henüz çok etken. 1.630-1.650 bandında altında düzeltme yaşanabilir. Faizlerin düşük ve borsaların primli olması, devlet borçlanma kağıtlarına ve para birimlerine olan güven kaybı “Güvenli liman” olma özelliği nedeniyle altını yukarı çekmeye devam ediyor. Ancak orta ve uzun vadeli daha yüksek beklentiler yaratılmışsa da altının önemli direnç seviyelerine yaklaşması olumlu fiyatlamanın yapıldığını gösteriyor.
Euro bölgesinde yaşanan gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda euro’nun yaşanan gelişmelere göre hala değerli olduğu söylenebilir. Buna etken olarak karşısındaki en önemli rakip olan ABD ekonomisiyle ilgili gerek borç tavanı sorunu gerekse toparlanmanın yavaşlaması gibi sorunların henüz aşılmamış olması gösterilebilir. Bu sorunlarını çözmüş bir ABD ekonomisi daha güçlü doları beraberinde getirip Euro’yu da daha aşağılara itebilirdi. Bir diğer neden ise Yunanistan, Portekiz, derken İtalya’nın gündeme gelmesi ve borç krizinin diğer ülkelerle devam edeceği yönündeki tedirginlik. Ayrıca İtalya konusu daha netlik kazanmış değil. Gerçekten yardım gerekecek mi? Yardım gerekirse AB bu büyüklükteki bir yükü kaldırabilecek mi? Bu sorular henüz cevap bulmuş değil. Euro dolar paritesinde ilk önemli destek 1,3920 seviyesinde. Bu seviye kırılırsa daha alt destekler görülecektir. Parite desteğini kırdığımda 1,3850 ve 1,31’li seviyeleri görebilir.
Gıda fiyatlarında artış beklentisi tarıma dayalı koruma fonları öne çıkarmaya başladı. Türkiye’de yılbaşından bu yana kurulan fonlara baktığımızda ağırlıklı olarak koruma amaçlı fonların olduğunu görüyoruz.
Tarım fonları, erişilmesi zor olan türev piyasalarına yatırım yapmak isteyen ve düşük faiz ortamında tarım ürünleri üzerinden düşük risk alarak alternatif getiri elde etmek amacında olan yatırımcılara yeni bir yatırım alternatifi sunuyor.
Euro ülkelerinden Yunanistan’ı kurtarmak için 3 farklı çözüm
Euro bölgesi yetkililerinin, Yunanistan için hazırlanan ikinci kurtarma paketine özel yatırımcıları da katabilmek için üç temel seçenek oluşturdukları bildiriliyor.
- Birinci seçenek Yunan devlet tahvillerinin geri satın alınması ve kamu sektörünün kredilerinin güçlendirilmesi.
- İkinci seçenek ise Fransız bankalarının önerdiği gibi bir borç çevirme olabilir ki bu durumda borçların geri satın alınmasına veya kamu sektöründe kredi güçlendirmesine gerek kalmıyor. Belgeye göre bu seçenek muhtemelen tercihli temerrüde yol açacak.
- Üçüncü opsiyon ise, finans sektörüne getirilebilecek bir vergi ya da özel bankalarla merkezi olmayan, Viyana-tarzı bir anlaşmaya gitmek. Söz konusu özel bankalar arasında öncelikle ellerinde büyük miktarda Yunan tahvili olan Yunan bankaları yer alıyor. Belgeye göre bu seçenekte tercihli temerrüt veya temerrüt beklenmiyor.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) politika yapıcılarından ve Avusturya Merkez Bankası Başkanı olan Ewald Nowotny, Yunanistan’ın borç krizi için var olan seçeneklerden bazılarının, büyük çaplı olumsuz sonuçlara yol açmayacak kısa süreli bir tercihli temerrüt yaratabileceğini ve dikkatle incelenmeleri gerektiğini söyledi.
Nowotny, “Kesin bir temerrütten tercihli temerrüde ve kredi ödeyememe durumuna kadar değişen çok geniş seçenekler ve tanımlar dizisi var” dedi.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Jean-Claude Trichet, euro bölgesi hükümetlerinin Yunanistan’ın temerrüde düşmesini engelleyecek bir plan ortaya koymaları gerektiğini söyledi. Trichet ABD’de borçlanma limitinin artırılması konusunda uzlaşma sağlanamaması halinde de bunun bütün dünyayı şiddetle sarsabilecek bir sorun yaratacağına dikkat çekti.
Bir ülkenin temerrüdünü krizden çıkış için istenilen bir yol olarak savunanların, konuyu ayrıntılarıyla düşünmediklerini belirten Trichet, “Avrupa’da ve küresel olarak, gelişmiş ekonomilerin kamu finansmanları kapsamında, egemen bir ülkenin tahvillerinde temerrüde düşmesini ‘iyi bir çözüm’ olarak kim görebilir” dedi.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, Avrupa Birliği (AB) Zirvesi’nin Yunanistan için hızlı ve kolay bir sonuç getirmeyeceğini söyledi. Merkel, yaptığı açıklamada, Yunanistan’ın borç krizinin çözümünde bu hafta perşembe günü düzenlenecek Euro Bölgesi liderler zirvesinin nihai adım olmayacağını ifade ederek, başka gerekli adımların da atılması gerektiğini ve sadece tek bir sonucun tüm sorunları çözemeyeceğini belirtti.
Bu arada dün İspanya 12 ve 18 aylık tahvil ihracıyla toplam 4.45 milyar euro borçlandı. Toplam 3.5 ile 4.5 milyar euro arasında borçlanmayı hedefleyen İspanya’nın borçlanma maliyetleri de bir önceki ihaleye göre yükseldi.
Financial Times’ın (FT) dünkü manşetinde, Avrupa’nın giderek derinleşen borç krizinin yarattığı endişelerin yatırımcıları güvenli yatırım araçlarına yönelttiği, en güvenli yatırım aracı olarak görülen altının onsunun da 1.600 doları aştığı kaydedildi.
Haberde, Euro bölgesi krizinin, ABD’nin borçlarını ödeyememe riskiyle birleştiğinde tedirginliği arttırdığı belirtilerek, krizi irdelerken, euro’yu korumanın Avrupa’yı korumak anlamına geldiği belirtildi.
Euro için mücadelenin en tehlikeli aşamaya girdiğini belirten Financial Times, İtalya ve İspanya’nın bu hafta gerçekleştirecekleri tahvil satışlarının önemli sınavlar olduğu ifade edildi.
Haberde ayrıca, İtalya ve İspanya’nın, 17 üyeli euro bölgesinin en büyük üçüncü ve dördüncü ekonomileri olduğu vurgulanarak şunlar kaydedildi:
“Her iki ülkenin euro bölgesinin gayrı safi hasılasındaki payı yüzde 28. Buna yüzde 6’sını oluşturan Yunanistan, İrlanda ve Portekiz’i de ekleyin. Mali piyasaların euro bölgesinin üçte birinin kredi güvenilirliği konusunda kaygılı olduğu ortaya çıkar. Bu Avrupa bankacılık sisteminin sınırötesi risklerinin de yüksek olduğu anlamına gelmektedir.
Dolayısıyla, Avrupa’nın para birliğinin şimdiki haliyle tehlikede olmadığı yanılgısı içinde olmak kimseye fayda getirmez.”
Haberde, krizin etkilerinin göründüğünden daha derin olacağı belirtilerek şunlar kaydedildi:
“Euro, savaş sonrası Avrupası’nın siyasi ve ekonomik entegrasyonu projesini taçlandıran bir kazanım olarak görülüyordu. Euro, Avrupa’nın birliğini sağlayan bir dayanaktı. Bu dayanağın ortana kaldırılması, Avrupa’nın dünyadaki nüfuzu konusunda söyleyecek bir şey kalmaması anlamına gelecektir.”