Türkiye'ye yönelen portföy yatırımlarının çok büyük bir bölümü hazine bonosu ve Devlet tahvilinde toplandı. Yapılan alımların tutarı 24 milyar doları aşarken, sadece son iki aydaki toplam 9 milyar dolara dayandı.
Yabancıların hisse senedi sahipliğinde de rakamların önemli oranda yükseldiği dikkat çekti. Geçen sene Ocak-Ekim döneminde eksi 921 milyon dolar olan tutar, yılbaşından bu yana devam eden alımlarla bu senenin 10 aylık döneminde 3 milyar doların üzerine çıktı. Bu artışta özellikle Haziran ayından itibaren yapılan yüksek tutarlı alımlar etkili oldu.
Açıklanan rakamları değerlendiren Garanti Bankası Ekonomik Araştırmalar Müdürü Ali İhsan Gelberi, dünyada güvenli yatırım yapılabilecek finansal enstrümanların sayısının azaldığına işaret ederek, Türkiye'nin ekonomik konjonktürün de etkisiyle bu avantajı kullandığını söyledi. Gelberi, "Sorunlu olmayan ülkelerdeki faizler çok düşük. Bu nedenle yatırımcılar Türkiye gibi ülkelerdeki getiri fırsatını görüp geliyorlar. Önümüzdeki dönemde de özellikle ikinci bir not artışının etkisiyle gelmeye devam edebilirler" dedi.
Türkiye'ye ciddi anlamda bir para girişi olmasına rağmen Türk Lirası'nın fazla değer kazanmadığına dikkat çeken Gelberi, "Eskiden Merkez Bankası piyasaya girip ihale yolu ile fazla parayı alırdı. Ama şimdi gelen paranın fazlası direk olarak Merkez Bankası rezervlerine gidiyor" diye konuştu.
Türkiye'nin cari açık sorununun azalmasına rağmen portföy yatırımlarının artması ve doğrudan yatırımların azalması ile finansman kalitesinin kötüleştiğinin altını çizen Gelberi, şunları anlattı:
"Neredeyse tamamen portföy yatırımlarına dayalı bir ortam var. Mevcut ortam yabancıları doğrudan yatırım için teşvik etmiyor. Ama bu dünyada da böyle aslında, bir trend haline geldi. Dolaşımdaki paralar merkez bankalarının bastığı paralar ve bunlar sonsuza kadar piyasada kalacak şekilde basılmıyor. Ortalık düzeldiğinde geri çekilecek. Uzun vadeli bir kaynak olmadığı için doğrudan yatırım değil portföy yatırımları haline dönüşüyor."
Gelberi, cari açığın finansmanının mevcut durumda bir sıkıntı yaratmadığını, ancak iç talebin canlanması veya petrol fiyatlarında yaşanacak yükselişle birlikte bir risk oluşabileceğini kaydetti.
"KENDİLERİ GELMİYOR PARALARINI GÖNDERİYORLAR"
Ekonomist Mahfi Eğilmez de cari açığın finansmanındaki kalitenin bozulmaya başladığına dikkat çekti. Paranın doğrudan yatırım yerine tahvile geldiğini belirten Eğilmez, "Cari açığın finansmanında doğrudan yatırımların oranı yüzde 30'ları bulurken şimdi yüzde 20'lere geriledi. Piyasadaki para yatırım amacıyla değil sıcak para olarak geliyor" dedi.
Bu paranın 'canı sıkıldığında' gidebilecek bir para olduğuna işaret eden Eğilmez, şunları anlattı:
"Dünyada yabancılar için reel faizin Türkiye kadar yüksek olduğu bir ülke yok. Kendi ülkesinde faiz geliri sıfırken burada eğer paritede değişiklik olmazsa aşağı yukarı yüzde 4 kazanabiliyor. Aynı şekilde borsaya da ciddi bir şekilde geliyorlar. Yabancılar için böylesi daha kârlı. Buraya kendisi gelip yatırım yapmak yerine parasını gönderiyor. Çünkü kendi ülkelerinde de ciddi sorunlar var."
Cari açığın devamlı düşüyor olmasının Türkiye açısından riski azalttığını kaydeden Eğilmez, "şu anda tehlike değil ama finansman kalitesinin bozulması ciddi bir olay. Eğer Türkiye'deki büyüme azalmaya devam ederse risk algılamaları artar ve portföy yatırımları azalır. Benzer şekilde Merkez Bankası da faizleri önümüzdeki dönemlerde yüzde 3'lere indirirse para akışı kesilebilir. Ama burada Merkez Bankası'nın rekor kıran döviz rezervi ciddi bir tampon" diye konuştu.