Haberin başında ve metnin içinde verilen fotoğraflar, Titanik’i batırdığı düşünülen buz dağına ait tek deliller. Geminin battığı saatlerde kimsenin doğal olarak buzdağına ait fotoğraf çekmekle uğraşmaması, geride kalan fotoğraflardan kesin bir sonuca varmayı imkansız kılıyor. Ancak her iki fotoğrafta da bir gemiyle yaşanan çarpışmaya ait izler olduğu gibi, Titanik’in kırmızı boyasına ait çizgiler görülüyor.
Yukarıdaki fotoğraf, Alman transatlantik gemisi SS Prinz Adalbert’ın bir mürettebatı tarafından çekildi. 15 Nisan sabahı, yani Titanik’in sulara gömülmesinden sadece birkaç saat sonra çekilen fotoğraf, rota üzerindeki buzdağlarını görüntülemeyi amaçlamıyordu. Fotoğrafı çeken denizci, gemideki diğer herkes gibi Titanik’in battığından habersizdi ve buzdağındaki kırmızı çizgiler dikkatini çekmişti. Bu işaretler, en geç 12 saat içinde buzdağına bir şeyin çarptığına işaret ediyordu.
Aşağıdaki fotoğraf ise Atlantik’e telgraf kablosu döşeyen Minia adlı geminin Kaptanı De Carteret tarafından çekildi. Gemi, SS Prinz Adalbert’in aksine gece yaşanan faciadan haberdar edilmiş ve bölgeye ölülerin bedenleri ile hayatta kalmayı başaranları toplamak için gönderilmişti. Der Carteret, bölgede göze çarpan tek buzdağının fotoğrafını çekmiş ve buzdağındaki kırmızı işaretleri çarpışmanın delili olarak belirtmişti.
Yıllar boyunca iki fotoğrafta görüntülenen buzdağının bölgedeki tek benzeri olduğuna dair tartışmalar yaşandı ancak, uzmanlar Titanik’i batıran buzdağının bulunduğunu kabul etti.
BEŞ YIL SONSUZLUĞA DÖNÜŞTÜ
Titanic’i inşa eden White Star Lines şirketi, üç dev geminin, yani Olympic, Titanic ve Gigantic’in planlarını 1907 yılında çizdi. Daha sonradan Britannic adını alan Gigantic, Birinci Dünya Savaşı’nda batırıldı. Titanik ise denize indirildikten sadece beş yıl sonra sulara gömüldü ama anısı ölümsüzleşti.
io9 sitesinden Alaskair Wilkins’in haberine göre, bilim insanları, Titanik’i batıran buzdağının Kuzey Atlantik’teki yolcuğuna üç bin yıl önce başladığına inanıyor. Kısaca, buzdağının hikayesi, Grönland’ın batı kıyılarında M.Ö 1,300 yıllarında yağan karla başladı. Aynı yıllarda, Mısır, Firavun Tutankamon’un yönetimi altındaydı Birkaç ay içinde, ortaya bir ‘buzulkar’ çıktı ve bu yapı, on yıllar sonra üzerine yağan karların yoğunlaşmasıyla dev bir buzdağı haline geldi.
Buzulun içindeki donmuş su, dev kütleyi batıya, denize doğru itekledi ve buzul, Kuzey Buz Denizi’nin kıyısına ulaştığında, gelgitler ana parçayı iteklemeye devam etti.
SEKİZ BİN KİLOMETRELİK YOLCULUK
Titanik’i batıran buzdağının, geride kalan yıllarda Kuzey Buz Denizi’nden ayrılarak Kuzey Atlantik’e inmesi, olması gerekenden çok daha erken bir zamanda güneye indiğine işaret etti. Normalde, birçok buzdağı ana parçalarından bu kadar uzaklaşmadan eriyor. Bilim insanları, her yıl Grönland’dan kopan 15-30 bin buzdağından, sadece yüzde 1’inin Atlantik’e ulaşabildiğini belirtiyor.
Bunlardan bir tanesi, Grönland’dan itibaren sekiz bin kilometre yol alarak 15 Nisan 1912 gecesi Titanik’le Atlantik’te çarpıştı.
Facianın gecesinde su sıcaklığının -2 Santigrat derece olduğu tahmin ediliyor. Bu sıcaklık, hayatlarını kurtarabilmek için suya atlamak zorunda kalan yolcu ve mürettebat için ölümcül derece düşüktü.
İlginç bir detay, aynı sıcaklığın buzdağlarının hayatta kalması için fazla yüksek olmasıydı. Kuzey Atlantik’te bir buzdağının ömrü, ortamala iki ile üç yıl. Bu da, buzdağının ana parçasından 1910 veya 11 yılında koptuğunu, 1912 veya 13’te ise tamamen yok olduğuna işaret ediyor. Kısaca, Atlantik’te unutulması imkansız bir iz bırakan buzdağı, fotoğrafı çekildikten kısa bir süre sonra eriyerek okyanusa temiz su takviyesi yaptı ve yok oldu.