BAŞLARKEN
Muhterem okuyucum bu kitap uzun seneler içinde çok az olan boş zamanlarımda seziş ve duyuşlarımı yavaş yavaş yazıp parça parça topladığım dizelerimden meydana gelmiştir.
Ben yazar değilim şair de değilim bu sahada kalem oynata¬cak ilmimde yok ancak gönlümün derinliklerinden kopan ve yaklaşık (30) seneye varan bir seyr neticesinde kâğıda dökülen bu harf şekil ve manâları sizlerinde gönlünüze aktarmayı arzu ettim.
Maksadım ne ticaret yapmak ne de şöhret kazanmak.
Maksadım sadece bu dünyanın az da olsa gamından uzak¬laştırıp sizlerinde gönüllerinizde bir yelpaze gibi açılmış dize¬lerle bahar esintileri dolaştırmaktır.
Sevgili okuyucum elindeki kitap bir roman değil fakat HAK yolunda yürümeye çalışan gariplerden birinin yol hallerinin seyridir.
Bazı dizeleri çok basit belki bazılarınıda çok mübalâğalı bulacaksın hoş görüne sığınır cehlimize vermeni dilerim.
Eğer bir sayfanın bir satırında dahi olsa sana bir esinti bir gönül hoşluğu verir ise bu hoşluk bize yeter.
Ey okuyucum belki birazda kendini bulacağın bu kitabı oku¬maya başlarken hiç olmazsa bir defa yüzüne su vur çünkü eğer kafanda ve gönlünde dünya meşgalesi dolu olarak gaflet hali içinde okursan zannediyorumki hiç zevk alamazsın. Onun için dünyanı bir tarafa bırak gönlünü berraklaştır öylece yavaş ya¬vaş anlayarak okumaya başla ve devam et fakat çok okuma okuduğun yeri anlamaya çalış (30) sene bir kaç saate sığmaz.
Dizelerimin başına hatıralarını yadetmek için Hazmi Tura ve Nusret Tura efendilerin gönüllerinden dökülen mısralarından birer parça koymayı uygun buldum.
Kitap (ESMAÜL HÜSNA) ile başlıyor ondan sonra Hac anı¬larıma ait dizeler ve daha sonrada alfabetik sırayla diğerleri geliyor en sonuna da lügatça kondu.
Sevgili okuyucum bu kitabın yazılışında dizilişinde basılı¬şında ve bilhassa bastırılışında emeği ve hizmeti geçenleri say¬gı ile yadet geçmişlerinede hayır dua et ALLAH gönlünde feyiz kapıları açsın.
Kitaba isim düşündüğümüzde gönlümüz (GÖNÜLDEN ESİNTİLER) olsun dedi bizde öyle olsun dedik.
Son olarak: Bu kitabın bazı yerlerini veya tamamını her hangi bir kimse veya kuruluş haber vermek suretiyle istediği kadar telif hakkı ödemeden kısım kısım veya bütününü bastırabilir.
NOT : Bu kitaptan sonra zaman elverdikçe daha başka ki taplarda hazırlamağa çalışacağım
onlardan bazıları;
Kelimei tevhid ve şerhi
Lübbül lüb ve şerhi
Cibril ve hakikatleri
Mübarek geceler ve hakikatleri
Sure'i yusuf ve dervişlik
İnsan'ı kâmilden bir sayfa
Adem ve hakikatleri
Tebareke ve hakikatleri
Ve daha diğerleri gibi
NECDET ARDIç
ÖN SÖZ
BİSMİLLÂHİRRAHMANİRRAHİM
ELHAMDÜ LİLLÂHİ RABBİL ALEMİN VESSALÂTU VESSELAMU ALÂ RESULÜNA MUHAMMEDİN VE ALÂ ALİHİ VE EHLİ BEYTİHİ VE ESHABİHİ ECMAİN.
Salât ve selâmdan sonra bu kitabın yazılmasında büyük manevi payı olan (3) zattan kısaca bahsetmeden geçemiyeğim.
Bunlardan biri Kasımpaşa'da bulunan Uşşaki Dergâhının son şeyhi olan MUSTAFA SAFİ Efendidir ikincisi onun hali¬felerinden ve aynı zamanda damadı olan merhum HAZMİ TURA Efendidir üçüncüsü Hazmi Efendinin halifelerinden mer¬hum NUSRET Efendidir.
Hazmi Efendiye son zamanlarında yetiştim ve az da olsa sohbetlerinde bulundum kendisi Fatih Dersiamlarından alim fadıl bir zat idi ayrıca Süleymaniye Kütüphanesinin Müdürlüğünü yapmıştı aynı zamanda Fatih Camiinde Cumartesi günleri ikindi namazından sonra Mesneviyi Şerif okuturdu.
Dergâhların kapatılmasından sonra kendisine Fatihte bir yer tahsis edilmiş bahçe içinde geniş bir bina idi vafatına kadar görevini orada sürdürmüştür. Üç halifesi vardı hepsi ALLAH'ın rahmetine kavuşmuştur.
Kendisinin makale halinde bazı yazıları vardır. ALLAH ken¬disinden razı olsun.
Nusret Efendi ile uzun süre birlikte olabildim sohbetlerin¬de çok bulundum çok feyizler ve merhaleler aldım ALLAH onların cümlesinden razı olsun.
Kendisi mürşidim ve aynı zamanda yakın akrabam idi (KARA GÜN DOSTUYUM) diye basılmış üç adet kitabı vardır ve dört halifesi bulunmaktadır.
Kendisi denizci idi gerçek gönül ehli aşık meşrep tam bir tevazu ve kemâl sahibi idi kendisine bakanlar mutlaka tesirinde kalırlar yüzü her zaman tebessüm ediyormuş gibi görünürdü kendisinden zaman zaman sohbetlerde Mustafa Safi Efendinin Hazmi Babamın bir çok kayda değer hallerini dinledim o zamanlar onları not almıştım. Kendileri bu hal¬lerin dışarıya açılmamasını söylemişlerse de artık dünya ha¬yatından ayrılmış olmaları ve okuyacak olanlara da faydalı ol¬ması ihtimalini düşünerek bir kaçını yazmadan geçemeyece¬ğim kusurum olursa bağışlasınlar.
Nusret Babamın ailesi Kasımpaşada oturuyorlarmış. Ken¬disi on yedi yaşlarında iken anneannesi onu alıp Uşşaki Der¬gâhında bulunan Mustafa Safi Efendiye bu bir uşşaki gülüdür diye teslim etmiş. Mustafa Safi Baba da dersini verdikten sonra daha genç olması dolayısı ile orada bulunan Hazmi Efendiye onu yetiştirmesi için teslim etmiş.
Bir gece yarısı dergâhta Mustafa Safi Efendinin secca¬deye oturup tesbih elinde şiddetli ve coşkun bir zikir yaptı¬ğını görevli hanım farkediyor bu halin normalin dışında bir zuhurat olduğunu anlayıp neticeyi beklemeye başlıyor bir müddet sonra Mustafa Safi Efendi Elhamdülillâh deyip zik¬rini sona erdirip sükünete eriyor ve yanına gelenlere çok şükür Nusreti kurtardık diyor.
Nusret o tarihlerde 18 yaşında ve Karadenizde bir gemi¬de görevli o gece Karadenizin müthiş fırtınalı hallerinden biri.
Karadenizde Karadeniz isimli gemide Ereğli önlerinde ko¬caman dalgalar arasında kabuk gibi sallanırken öyle bir za¬man oluyor ki bir an denizin dibi gözüküyor o anda bir elin kendilerini yukarıya çekip su yüzüne çıkardığını görmüşler. O zaman kaptan ve genç Nusret dergâha bir kurban adamışlar nihayet deniz sakinleşmiş İstanbul'a döndüklerinde kurban alıp dergâha götürmüşler.
Bir gün Mustafa Safi Baba eşi ve yakınları ile birlikte Boğazdan kayıkla geçip bir davete gitmeleri icab ediyormuş tam Boğazı geçerlerken şiddetli bir fırtına kopup denizi coş¬turmuş denizden çok korkan validanım aman efendi sen koru demiş o zaman Mustafa Safi Baba denize hitaben (dur ey derya senden büyükler var) dediği anda o dalgalarla coşmuş derya derhâl sükünet bulmuş.
Mustafa Safi Efendinin hanımı uzun yaşadı onu ben de gördüm Nusret Babamla bir gün onun ziyaretine gitmiştik bize şu olayı anlattı.
Bir gün dergâh kaiabalıkmış epey gelen giden olmuş ye¬mekler yapılmış tam sofralar kurulacağı sırada meydancı ka¬dının mutfaktan çığlığı duyulmuş orada dolapların birinin üs¬tünde kırk ayak gibi daha büyük bir mahlûkun durduğunu görüp korkmuş. Hemen Efendiye haber verip çağırmışlar ora¬ya gelen Mustafa Safi Baba o hayvana bir nazar ettiğinde hayvanın su gibi eriyip akıp gittiğini görmüşler.
O ziyarette; oğullarım artık (canlar) çok azaldı dediği sö¬zü halâ kulaklarımdadır.
Bir gün Mustafa Safi Efendi camiye giderken önüne bir sarhoş çıkıp mübarek sakalından tutup tartaklamaya ve sen şöyle kötü böyle kötü insansın dedikçe o da öyledir oğlum öyledir diyerek cevap verirmiş.
Nihayet sarhoş onu bırakıp yoluna devam etmiş fakat aklı az önce yaptığı işe takılmış eve geldiğinde sarhoşluğu da biraz geçer gibi olmuş ve bu hali hanımına anlatmış.
Hanımı da tartakladığı kimsenin tarifini yapmasını söyle¬miş o da hatırında kaldığı kadar tarif etmiş hanımı aman efendi sen ne yaptın o mübarek zat Uşşaki Dergâhının Şeyhi¬dir sen yarın hemen git özür dile demiş. Sabahı zor yapan adam hemen gidip efendi hazretlerini bulmuş özür dilemiş ve orada kendisine derviş olmuş.
Dergâhta İffet Hanım isminde dergâhın işlerini gören Ha¬nımların zuhuratlarına bakan ve Mustafa Safi Efendinin hiz¬metinde bulunan bir hanım varmış.
Geceleri saat iki üç arasında kalkınca İffet Hanım saatin kaç olduğunu bilemezmiş bunu hisseden Mustafa Safi Efendi cebinden zincirli saatini çıkarıp zincirinden tutup ona döndü¬rüp bak dermiş İffet Hanım'da saate bakar ona göre işlerini tanzim edermiş.
Hazmi Efendi Baba gençliğinde Erzurum'da imiş tahsil için İstanbul'a gelmiş gelmeden evvel orada bir mübarek Şeyhi de varmış.
İstanbulda tahsile başladığı sıralarda arkadaşları onu ders bittikten sonra hep kahveye götürmek isterlermş fakat o git¬mez hemen handaki odasına gider derslerine çalışırmış.
Bir gün yine arkadaşları çok ısrar etmişler zorla kahve¬ye götürmüşler o da oturup arkadaşlarının oyununu seyr et¬meğe başlamış oturduğu yer kapıya karşı imiş arada sırada kapıdan giren çıkana bakarmış bir ara gene gözü kapıya ta¬kılmış aman efendim o ne Erzurumdaki Şeyhi kapıda durup onu seyretmiyor mu; hemen yerinden fırlayıp ayaklarına ka¬panmış fakat o anda hazret ortadan kaybolmuş.
Bunun üzerine orayı terkedip hemen odasına gitmiş tövbe etmiş bir daha kahveye gitmemiş.
Hazmi Efendi Erzurumdaki şeyhi vefat edince İstanbul'¬daki Uşşaki Dergâhına gidip Mustafa Safi Babaya derviş olur ve orada Hakkın sevgisine erer. Safi Baba onu kendine da¬mat yapar ve aynı zamanda da halifesi olur.
Bir gün Hazmi Efendi Fatih'teki dergâhın bahçesinde bir ağaca çıkıp yemiş topluyormuş bir ara ya ALLAH diye ken¬dini yere atmış ve sonra kalkıp üstünü başını temizleyip ya¬nına gelenlere (Hatice’yi kurtardık) demiş.
Aradan bir kaç gün geçince Hatice hanım Ankara'dan gelip Efendi Baba büyük bir kaza atlattım az daha ahireti boylayacaktım demiş ve kurban kesmiş.
Bu hanımı ve beyini sonraları çok gördüm birlikte soh¬betlerde bulunduk ikisi de hoş kimselerdi.
Bir gün Hazmi Baba ile ihvan Bursa'ya gitmişler hava almak için tanıdıkları onları Nilüfer çayının kenarına götür¬müş o arada tanıdıklarının oğlu ikram etmek için balık tut¬maya gitmiş fakat balık tutmak için dinamit atmış bunu gö¬ren jandarmalar çocuğu tutmak için gelmişler bunları gören çocuğun annesi aman efendi baba deyip niyaz etmiş. Hazmi Baba hemen jandarmanın yanına gidip vakarını takınıp jan¬darmaya bir nazar etmiş jandarma yavaş yavaş başını eğmiş ve peki efendim deyip oradan ayrılmış.
Hazmi Baba Hacdan geldikten bir müddet sonra ben dük¬kânda makina başında dikiş dikerken bir ara dalmışım o anda Hazmi Babamın ruhaniyeti karşımda belirdi sanki bana gayret verir gibi hadi oğlum hadi oğlum LÂİLÂHE İLLALLAH -LA İLÂHEİLLÂLLAH diye fakiri uyardı az sonra bu hâl ge¬çince makineden kalktım ve ütüye geçtim o anda gözüm yere takıldı. Eskiden ütüde kullandığımız mangal kömürü ile yazıl¬mış yan yana üç harf gördüm ayın ye ve dal birlikte oku¬nunca iyd oluyor. Sonrada araştırdığımda bu kelimenin ma¬nâsının bayram olduğunu ve o zamanda Hazmi Babamın dün¬ya değiştirmiş olduğunu öğrendim onun bayramı imiş. Sonra Nusret Efendiye gitmemizi vasiyet etmiş.
Hazmi Baba vefat edince bütün ihvan cenaze törenine gelmişler Nusret Babam da gitmiş cenazeyi hazırlamışlar. Kur'anlar okunuyor dualar ediliyor zikirler yapılıyor bütün muamelede tamamlanınca Kasımpaşa'daki kabrine götürülmek üzere yola çıkılıyor epey bir müddet gittikten sonra Nusret Baba Rahmiye Anneye ben deha fazla gidemiyeceğim daya¬namıyorum deyip yavaşça yanlarından ayrılmış.
Kafile kabristana gelmiş cenaze toprağa verilmiş. Gene Kur'anlar okunmağa başlamış zikirler niyazlar dualar devam ediyor bir ara ihvandan biri Rahmiye Annemin yanına gelip Nusret Bey nerde diye sorunca daha yanda bulunan bir zat hemen atılıp şuradaki ağacın altında dua ediyordu görmedinmi? demiş ve onunda orada hazır olduğunu belirtmiş.
Bir Ramazanda Fatih dergâhında akşam olmak üzere imiş iftarlık yokmuş ev halkı Hazmi Babaya ne yapacağız diye sorduklarında yemeğimiz Haktadır üzülmeyin demiş ve az sonrada Nusret Bey elinde etler içeriye girmiş bunun üze-rine Hazmi Baba bu gün Nusret Hızırlık yaptı demiş.
Bir gün bir arkadaş ile Nusret Babamın ziyaretine git¬miştik mübarek epey konuştu sonra izin isteyip başka bir yerde ders yapacağız dedik kapıdan çıkarken o dedi ki (der¬yada yıkanıp temizlendiniz hadi göle gidip kirlenin) bunun manâsını çok seneler sonra anladım.
Nusret Babam gişede çalıştığı sıralarda ziyaretine gider¬dim gemi saati olmadığı zamanlar gişenin kapısı kapalı olur kendisi içerde istirahat ederdi yorgun değilse zikir yapar veya yazı yazardı. Gittiğimde kapıyı vurmam geldiğimi anlar az sonra kendi kapıyı açar içeri alır sohbet ederdi.
Gene Nusret Babam gişede çalışırken ziyaretine gittim epey konuştuktan sonra bana bir elma ikram etti dönüşte onu yedim bir ders geçtim.
Bir Pazar günü ziyarete gitmek için yola çıktım o gün mübarek ev halkına bu gün çok nurlu biri geliyor demişler o gün hakikaten Ruh alemim çok yerinde idi eve vardığımda bu müjde ile karşılaştım. Ev küçük Bebekte idi.
Notlarımda hepsinin daha birçok değişik hâlleri kayıtlı fa¬kat sizleri daha fazla yormamak hatıralarını yad ve kıymet¬lerini bilmemiz için bu kadarla iktifa ediyorum. ALLAH C.C. sırlarını takdis etsin bizleri de halleriyle hallendirsin amin ve selâmun alel mürselin velhamdülillâhi Rabbil alemin.
Burada kendilerinden çok yararlandığım benim için kıy¬metli zamanlarını ve nefeslerini tüketen Kur'an ve Tefsir ho¬calarımı da anmadan geçemiyeceğim ALLAH onlardan razı ve yerlerini Cennet eylesin amin.
Bu zevatı alillerden başka daha bir çok kemâl ehli diye anılan kimselerle görüştüm dostluk ettim hepsinden birer hisse aldım bunlardan kimisi hoş karşıladı kimisi boş karşıladı kimisi tahkir etti kimisi takdir etti ALLAH cümlesinden ve cümlemizden razı olsun kusurlarımız varsa hoş görülsün.
NECDET ARDIÇ
8/10/1988 CUMA
TEKİRDA
YETİŞ
Ey goncai bağ'ı safa ey virdi handanım yetiş
Lütfun senin derde deva ey derdi dermanım yetiş
Dolmuş gözüm göynüm senin aşkınla ey nazlı güzel
Sensiz cihanı neylerim ey munisi canım yetiş
İçtim gözünden bir kadeh aşkın şarabın mest olup
Ayılmazam ta haşradek ey mesti çeşmanım yetiş
Ey tuti'i sükker deher nutkun verir bu cisme can
Kurban yolunda başı can ey mahı tabanım yetiş
Nur'ı Cemâlin şem'ine pervane veş yandı gönül
Aşkından ayırma beni ey şem'i tabanım yetiş
Dil bülbülü feryad eder ağlar durur şamu seher
Bekler ol canandan haber ey can'u cananım yetiş
Ey goncai bağı emel ey hüsnü anı bi bedel
Ey Hazminin leylâsı gel sultanı habanım yetiş.
HAZMİ TURA
-----------------------------
EY ADEM OĞLU
Ey Adem oğlu nerden gelirsin
Geçmekte ömrün her dem erirsin
İdrak edersen sen bir emirsin
Durmaz gidersin kemale doğru.
Sahilde bir gün sabah edersen
Gafil görünme mihrabdasın sen
Dağlar denizler tekbir okurken
Tut şeyhin elinden git HAKKA doğru.
Yokluktur evvel şartı kemalin
Elbet gizler dilber cemalin
Bir gün tadarsın zevkin visalin
Sanma gidersin hevaya doğru.
Kendinmi mahzun yarinmi bilmem
Kalbin okur HU ey Nur'ı didem
Alem kemakân devrinde her dem
Çık arşa bir an bak ferşe doğru.
Dalma derinden bahri sıfata
Düşsen mukabil mir'atı zata
Hak gör bakarken şeh'ü gedayı
Gönlün açılsın Mevlâya doğru.
Her nokta cevvâl her zerre raksan
Her katrei can aşkıyle handân
Cennet'mi bilmem her bağ ve bostan
Meydan senindir devrane doğru.
İdraki noksan olduysa merdin
Kemale seyrini bilmesse ferdin
Koşup dururlar peşinde dehrin
Elbet giderler hayale doğru.
İnsan isen gel maşuku seyret
Fani vücudu bakiye devret
Mahbubu haksın ilminde zevket
Yorulma gitme Celâle doğru.
Coştum giyindim meydane geldim
Uşşaki dilden seyrane geldim
Ey dertli etfal dermane geldim
Merd ol soyun gel ummana doğru.
Ey vechi baki maşuku Canan
Bak cismi fani hasretle nalân
Ademle Havva gurbette giryan
Elbet giderler visale doğru.
Manen büyüksün yoktur sana eş
Gönülde neler var boş durma eş
Ufku ezelden doğan bir güneş
Gidermi acep zevale doğru.
Ölmezden evvel ölmek gerekmiş
Canane can'ı kurban gerekmiş
Uşşak içinde Nusret bilinmiş
Çevir yüzünü cemale doğru.
NUSRET TURA
-----------------------------
MEKKE MEDİNE
( 6.8.1987 )
ESMAÜL HÜSNA'dan gezinti
ALLAH'u ekberdir isimlere cami
oluyor varlıklara hami
Ebedidir daimidir daimi
Vasi olan ALLAH'u ekberdir ancak.
RAHMAN' dırki rahmeti başka
Alemde ne varki rahmetinden başka
Bunları anladığında geçersin aşka
Cümleyi koşturan RAHMAN'dır ancak.
RAHİM' dir gizli sırlar faş eder
İçerden bir zaman dışını yeder
Sırrına erince şüphelerin gider
Gizliye erdiren RAHİM'dir ancak.
MELİK' tir mülkünü eyledi bina
Her yönden kendini etti sena
Acaba dersenki ne oldu bana
Mülkünün sahibi MELİK'tir ancak.
KUDDÜS' tür mukaddestir mukaddes
Ruhu kudsiden gelir bu ses
Derununa çeker ondaki heves
Özünün varlığı KUDDÜS'tür ancak.
SELÂM' dır selim'e erdirir varlığı
Bırakmaz ortada hiç darlığı
Kendi kendinde bulunca yarlığı
Seni sana bulduran SELÂM'dır ancak.
MÜ'MİN' ile imane erişirsin
Sonsuz bir tevhide girişirsin
Gerçek varlığına dönüşürsün
İman sahibi eden MÜ'MİN'dir ancak.
MÜHEYMİN' de zatına ulaştırır
Tüm alemi sana yaklaştırır
Böylece yüce dağlar aştırır
Seni seninle bulan MÜHEYMİN'dir ancak.
AZİZ' dir azameti ile mevcud
İzzet'i ile buldu vücud
Her şey ona mutlak eyledi sücut
Dilediğince hükmeden AZİZ'dir ancak.
CEBBAR' dır yürütür işleri cebran
Kontrölda bütün alem her an
Boş geçirdiğin günlerine yan
İşleri yürüten CEBBAR'dır ancak.
MÜTEKEBBİR' dir kibriya sahibi
Bozamaz onunla kimse ahdini
Sende'de belirir oldunsa yakiyni
Kibriyadır örten MÜTEKEBBİR'i ancak.
HALİK' tir dilediğince Halk eder
Mahlûkunu hep sena eder
Cümle varlığı içten dıştan yeder
Hâlk eden halk olan HALİK'tir ancak.
BARİ' dir zamanlaması tam olan
Her şeyi yerli yerinde bulan
Bütün zamanlara hemen dolan
İşleri yerince yürüten BARİ'dir ancak.
MUSAVVİR' Şekil eder her şeyi
Netice için oldurur gayeyi
Her varlığa koyan mayeyî
Varlığı tasfir eden MUSAVVİR'dir ancak.
GAFFAR' dır örter bağışlar niceyi
Dilediğince çözer bilmeceyi
Dualarla geçirirsen geceyi
Günahları örten GAFFAR'dır ancak.
KAHHAR' dır dilediğini kaldırır
Gerekeni yedi kat dibe daldırır
Farketmeden ayağını kaydıdır
İstemediğini kaldıran KAHHAR'dır ancak.
VEHHAB' dır karşılıksız verir
İsteklerin nerden nerden gelir
Lütfunu görünce benliğin erir
Ücretsiz veren VEHHAB'dır ancak.
REZZAK' dır cümlenin rızkı elinde
Zahir batın almağa gelinde
Sizde REZZAK gibi hep verinde
Daha çok verecek REZZAK'dır ancak.
FETTAH' İle her dem açılır sırlar
Yükselir göğe iştiyak arzular
Bedenlerinden çıkar arzlılar
Her yönden Feth eden FETTAH'tır ancak.
ALİYM' dir zatıyla bilir her şeyi
Kır boşa doldurduğun şişeyi
Gerçek ilmi bul dönersin köşeyi
Zat'i ilme ALÎYM' erdirir ancak.
KABZ' dır nefsini bilki kabz eden
Kaçamaz hiç bir zaman önünde giden
Hâlden hâle koyup havanda ezen
Nefsini alt eden KABZ'dır ancak.
BASİT' Geldiğinde açılır gönlün
Her şeyi seversin olur özlün
Halin kale gelir olur sözlün
Seni bir hoş eden BASİT'tır ancak.
HAFIZ' dır hıfz eder olduğu gibi
Değiştirecek var ise çıksın hadi
Her zerreye has gerçek kemali
HAFIZ'ın mutlak hıfzındandır ancak.
RAFİ' dir yüksektir her kemâlde
Cümleyi birleştirir cemâlde
Ne güzel özünü bulursun o hâlde
Dereceleri arttıran RAFİ'dir ancak.
MUİZ' dir izzetiyle zuhurda.
İzzet kendinindir yok kimse arada
Tam bir tekliği vardır orada
İzzetle tecelli eden MUİZ'dir ancak.
MUZİL' dirki bakarsın zelil eder
Kendine güvenenleri yok eder
Benliğinin tam dikine gider
Nefsini zelil eden MUZİL'dir ancak.
SEMİ' dir duvar ta özündekini
Eğer genişletirsen idrakini
Anlarsın kulağının sahibim
Bütün duydukların SEMİ'dendir ancak.
BASIYR' dir görür açık gizliyi
Okur ezelde yazılan ezgiyi
Başlatır her an yeni bir dizgiyi
Varlığı seyr eden BASIYR'dir ancak.
HAKEM' dir hakkıyle hükmeder hep
Yanılmaz ne olursa olsun sebeb
Huzurunda eyleyi ver edep
Hakkını koruyan HAKEM'dir ancak.
ADİL' dir adaleti çok geniş
Eğer şübhen varsa olur iniş
Nerden nereye bilirmisin gidiş
Adaleti sürdüren ADİL'dir ancak.
LÂTİF' tir bir ismi sureti yok
Gönül böyleyi diler hele bak
Cümleyi bu hale erdire Hak
Lâtife erdiren LÂTİF'tir ancak.
HABİYR' dir her şeyden mutlak haberdar
Bizede bir şeyler haber vere yar
Gafletten kurtulup eylemeli kâr
Gerçeği bildiren HABİYR'dir ancak.
HALİYM' dir bazen mülâyimdir işi
Bulunmaz hoş görüde bir eşi
Habibinin kırıldığında dişi
Onları hoş gören HALİYM'dir ancak.
AZİYM' dir azamet perdesi çeker
Gönüllere korku tohumu eker
Bayrağını ta arşa diker
Azametini gerçek bilen kendidir ancak.
GAFUR' dur bağışlar yanlışları
Örtülür suçun dökersen yaşları
Sende hoş gör düşen kardaşları
Onları kaldıran GAFUR'dur ancak.
ŞEKÜR' dür nimetlere şükr ettirir
Özünü bazılarına tattırır
Yavaş yavaş sevgisini arttırır
Nimeti arttıran ŞEKÜR'dur ancak.
ALİY' dir yücedir yücedir yüce
Anlatamaz hiç bir kelâm ne hece
Sahibdirki hiç görülmemiş güce
Senide yücelten ALİY'dir ancak.
KEBİYR' dir büyüklüğü hep sonsuz
Alemler her zerrede olmaz onsuz
Bu varlığı zannetmeki Ruhsuz
Büyüklüğünü bilen KEBİYR'dir ancak.
HAFİYZ' dir küçük görülmekten korur
Sonunda yolu itidale varır
Her bakımdan hakkını alır
Asaletini koruyan HAFİYZ'dir ancak.
MUKİYD' dir kendinde akd eder ancak
Çekilir göğe bir yeşil sancak
Kim çıkarki akdini bozacak
Akdini koruyan MUKİYD'dir ancak.
HASİYB' dir her şeyinde hesaplı
Varlıklar zuhura çıkar itinalı
Görünürler daha sonra edalı
Cümle hesapları tutan HASİYB'dir ancak.
CELİL' dir korku saçar gönüllere
Yol vermez benlikle öten dillere
Dikkat et gidersin yadellere
Aşıklara huşu veren CELİL'dir ancak.
KERİYM' dir atası boldur onun
Keriymi bulmassan ne olur sonun
Lûtfuna koş benliğinden soyun
Cömertlerin cömerdi KERİYM'dir ancak.
RAKİYB' dir cümle varlıklar mahâlli
Hepsinden yücedir alidir ali
Gayret edersen bulursun cemali.
Her şeyin üstünde RAKİYB'dir ancak.
MUCİYB' dir icabet eder er geç
Muradını bildir sen kalma geç
isteklerini çok iyi seç
İhtiyacına cevap veren MUCİYB'dir ancak.
VASİ' dir her şeyi sonsuz o kaplar
Anlatmağa kâfi gelmez lâflar
İçten dıştan bütün ihatalar
VASİ' hükmüyle oluşur ancak.
HAKİYM' dir her şeyi hikmetle işler
İdrak ettiğinde göğsün genişler
Kalmasın gönlünde şu bu teşvişler
Hikmetle iş gören HAKİYM'dir ancak.
VEDUD' dur her mahalde sevilen
Aşık ile maşukta görülen
Tüm yanan gönüllerde beliren
Sevgiyi cihana salan VEDUD'dur ancak.
MECİD' dir yücedir yücedir yüce
Bu yücelik büyük bir hece
İster gündüz olsun ister gece
Her an yücelen MECİD'dir ancak.
BAİS' tir ölüleri diriltir
Gafleti uyanıklığa erdirir
Seni sana gerçekten buldurur
Zor işleri kolaylaştıran BAİS'tir ancak.
ŞEHİYD' dir her şeye şahiddir bil
Şahid olduğunu söylemez her dil
Dikenleri çevirerek eyle gül
Yaptıklarına şahid ŞEHİYD'dir ancak.
HAK' tır her şeyi hakkıyle eder
Şüphesi olan ziyana gider
Varlıkları perçeminden yeder
Her zuhurda Hak alan HAK'tır ancak.
VEKİYL' dir her şeye vekâleti var
Bilmemki nasıl bulunur böyle yar
Gönlünün yarasını eliyle sarar
Cümle işleri gören VEKİYL'dir ancak.
KAVİ' dir sağlamdır mutlak güven
Korkma bırakmaz yolda giderken
Dal deryaya boğulmassın yüzerken
Her zorlandığında kurtaran KAVİ'dir ancak.
METİYN' dir metanetli sarsılmaz
Kurduğu sistemi kimse yıkamaz
Öyle seddirki yüce aşılmaz
Seni her şeyden koruyan METİYN'dir ancak.
VELİ' dir saliklere yol gösterir
Gönüllere aşk rüzgârı estirir
Ağyar ile dostluğu kestirir
Hakka yaklaştıran VELİ'dir ancak.
HAMİYD' dir hamd ile varılır mutlak
Hamd edende bulunur güzel ahlâk
Belki bir gün hamd'ı bulursun elhak
Gerçek hamda ulaştıran HAMİYD'dir ancak.
MUHSİ' dir tafsilâtlı getirir
Her varlığın hesabını yetirir
Tümden hepsine akıl erdirir
Tafsilâtı düzenleyen MUHSİ'dir ancak.
MÜBDİ' dir her şeyin kaynağı ondan
Yoktur başka gelenler daha sondan
Haber aldınsa hemen bundan
Her şeyin kaynağı MÜBDİ'dir ancak.
MUİD' dir varlığını oluşturan
Devamlı bakımına koşturan
Yaranlarının zevkiyle coşturan
Varlığını yenileyen MUİD'dir ancak.
MUHYİ' dir hem hayata kavuşturur
Cümleyi yaşama alıştırır
Durmadan yeniler oluşturur
Varlığa can veren MUHYİ'dir ancak.
MUMİYT' tir benliğini öldüren
Seni tâ derinlere gömdüren
Gönül tarlanı güzelce sürdüren
Seni senden kapan MUMİYT'tir ancak.
HAY' ile hayat bulursun elbet
Yaşamın ne olduğunu derk et
Eğer yaşıyorsan binlerce şükret
Hay ile sıfatlanan HAY'dır ancak.
KAYYUM' dur mevcudat onunla kaim
Gerekeni yapar her yerde daim
Bütün varlığa olmuştur hakim
Varlıkları ayakta tutan KAYYUM'dur ancak.
VACİD' dir ancak tek vücud sahibi
Sonsuz varlığın bulunmaz sahibi
Koyma artık varlığa gayriği
Varlığın vücudu VACİD'tir ancak.
MACİD' dir yücedir yüceden yüce
Kimse eş olamaz böyle güce
Bulunmaz elbette onda gece
Kendi kendinde yüce olan MACİD'tir ancak.
VAHİD' dir esmada seyr eder kendini
Kurar mutlaka varlık bendini
Ef'âlde tamamlar mutlak seyrini
Kesreti toplayan VAHİD'dir ancak.
AHAD' dır ZAT'tır Zattan sorulmaz
Bu vadinin önünde durulmaz
Gerçek benliktir kafa yorulmaz
A'madan ilk zuhur AHAD'dır ancak.
SAMED' dir bir şeye muhtaç değil
Her şey ona muhtaçtır bunu bil
Aczini idrak et önünde eğil
Bütün ihtiyaçları gören SAMED'dir ancak.
KADİR' dir kudretini izhar eder
Dilediğini dilediğine çeker
Her varlığın tohumunu eker
Buyruğunu sürdüren KADİR'dir ancak.
MÜKTEDİR' dir zuhura çıkarmaya
İcadını sahraya yaymaya
Bir uçtan bir uca kayıp akmaya
Bütün bunlara bakmaya MÜKTEDİR'dir ancak.
MUKADDİM' Dilediğince eder takdir
Kime ne dilerse verir takrir
İstediğini öne getirir
Gereğince sıra yapan MUKADDİM'dir ancak.
MUAHHİR' Dilerse eder tehir
Bazılannı sonradan verir
Sırasıyla alacaklar gelir
Tehir eden MUAHHİR'dir ancak.
EVVEL' dir herşeyin evveli
Böyle olduğuna deyin beli
Varlığı ezelidir ezeli
Her şeyin önü EVVEL'dir ancak.
AHIR' dır çünkü her şeyin sonu
Kim böyle hep tanımassa onu
İyi anlaşılmaz bu konu
Her şeyin sonunu getiren AHIR'dır ancak.
ZAHİR' dir her varlıktaki zahir
Bunu bilince olursun tahir
Kendim bilmeği eyleme tehir
Bütün gördüklerin ZAHİR'dir ancak.
BATIN' dır her şeyin batını hep
Çünkü batındır zuhura sebeb
Bazen gerekir cümleye edeb
Varlık gelişiyor BATIN'dan ancak.
VALİ' dir indindedir siyaseti
Hiç boşa gitmez edersen gayreti
Anla artık ondaki hayreti
Bütün siyaseti yapan VALİ'dir ancak.
MÜTEALİ' İlmi yayılır daim
Bununla varlıkları eyler kaim
Çünkü kendisi alimdir alim
İlmi ile yücelen MÜTEALİ'dir ancak.
BERR' dir her şeyi devamlı verir
Hakikatleri sırasıyla bildirir
Sonunda gerçeklere erdirir
Temize çıkaran BERR'dir ancak.
TEVVAB' dır TEVbeleri kabul eden
Gaflet ehlini hakka döndüren
Gerçekleri yerinde gördüren
Ümitleri güçleştiren TEVVAB'dır ancak.
MÜNTEKİM' dır alır intikamını
Belirtir doğruluk ahkamını
Seçer DÜŞKÜNlerden yaranını
Haksızlığı önleyen MÜNTEKİM'dir ancak.
AFÜVV' dür bağışlar kulunu
Açar dilerse kapanmış yolunu
Dikkat et düzelt sağını solunu
Günahları bağışlayan AFÜVV'dür ancak.
RAUF' tur merhamed eder kuluna
Can vermek gerektir hep yoluna
Girmiş isen nefsinin koluna
Sana yardım eden RAUF'tur ancak.
MALİKEL MÜLK' tür mülkün sahibi
Mülkünde komaz asla gayriyi
Yoktur bulamassın hiç ayrıyı
Sahib olan MALİKEL MÜLK'tür ancak.
ZÜLCELÂLİ
VELİKRAM' dır şübhesiz
Bunu eğer böylece bilirseniz
Sizde ikrama ulaşırsınız
İkram ZÜLCELÂL'den dir ancak.
MUKSİD' dir hak eden alır hakkını
Boşa geçirme sende vaktini
Bozma sakın yaptığın akdini
Hak edene veren MUKSİD'dir ancak.
CAMİ' dir toplar kendinde her şeyi
Bırakmaz dışında hiç bir şeyi
Oluşturur birliği gayeyi
Her makamda toplayan CAMİ'dir ancak.
GANİ' dir varlıktan ihtiyacı yok
Her şeyi vardır hemde boldur çok
Sen zenginim deme aradan çık
Mülkü sonsuz olan GANİ'dir ancak.
MUGNİ' dir dağıtır zenginliğini
Tanıtır her yerde benliğini
Kaldırtarak senin senliğini
En çok dağıtan MUGNİ'dir ancak.
MANİ' dir hayrına engel koyar
Böyle oyunla ayağın kayar
Vazgeçirmek için imtihan eder
Hayrını güçlendiren MANİ'dir ancak.
DARRUN' Daralanlara eder yardım
Zorlanınca gidersin adım adım
Yardım görmek güzel bir tadım
Zorlananlara yardım eden DARRUN'dur ancak.
NAFİ' dir nefy eder kaldırır şerri
Getirir oturtur güzelce berri
Kalmaz gönlünde kötülük gayri
Şerleri kaldıran NAFİ'dir ancak.
NUR' dur varlığı aydınlatandır
Bütün mevcudatta parlıyandır
Gönüllerde her zaman doğandır
Her şeyi aydınlatan NUR'dur ancak.
HADİ' dir eder hakkı tebliğ
Çağrısı açıktır ve beliğ
Buldursun hepimize doğru yolu
Kendi yolunu açan HADİ'dir ancak.
BEDİİ' dir icad eder yenilik
İşlerini yap hep ona yönelik
Böylece tanır sana öncelik
Yenilikler olursa BEDİİ'dendir ancak.
BAKİ' dir hep hayali kaldıran
Gerçek hakikatine daldıran
Sana seni her yönde bulduran
Seni ebedi eden BAKİ'dir ancak.
VARİS' idir mülkünde cümlenin
Her yönde sahibidir alemin
Kim olduğunu bil mülkü verenin
Her şey her zaman VARİS'indir ancak.
REŞİYD' dir rüştünü izhar eder
Cümle böylece kemale gider
Sonunda ilahi cemale erer
Rüştüne erdiren REŞİYD'dir ancak.
SABIR' dır acele etmez bir gün
Dut yaprağı atlas olur bir gün
Artık kendine ver güzel bir yön
İnnallâhe meas SABİR rin dir ancak.